- Kötülük Probleminin Güçlü Formu (Evidential Problem of Evil)
- Sitenizdeki konuyla alakalı bütün cevapları okudum ama tam bir cevap bulamadım o yüzden yeni bir cevap yazabilirseniz çok memnun olurum.
- Okulumda (ABD) ağır bir felsefe dersi alıyorum ve bu derste Türkçe’de ve İslam’da bahsedilmeyen Kötülük Problemi’nin ikinci bir temel versiyonunu işledik. Kötülük Probleminin günümüzde tartışıldığı hali ve teizmin tıkandığı nokta buymuş. Ben de sorgulama sürecinde olan ve inanmak çok istesem de bu konuda zorlanan biri olarak bu argümanda tıkandım. Samimi bir şekilde yardımınızı istiyorum.
- Dünyada Allah’ın insanların imtihanını etkilemeden azaltabileceği kötülükler vardır. Mesela ormanda yavaşça acı çeker(ek) ölen bir geyiğin acısını 1 nebze bile azaltması mümkündür. Allah sonsuz iyi ve kudretliyse bu acıyı azaltması gerekir. Ancak bir iyi karşılığı olmayan ve insan imtihanını etkilemeyen bu acılardan dünyada bolca vardır.
- Argümana göre bu acılar Allah’ın yokluğunu ispatlamasa da bu tür acıların sık sık yaşanması ve her acının 1 nebze azaltılabilecek olması sonsuz iyi ve güçlü bir yaratıcının varlığının ihtimalini çok düşürmektedir.
- Kötülüğü “iyiliğin eksikliği” diye tanımlamak argümanı etkilemiyor çünkü Allah sonsuz iyiyse alemi “en çok iyilik dolu” haliyle yaratması gerekir. Benzer şekilde “var olmak yokluktan daha iyi” bile olsa ve “bu hayvanlar cennette acıların karşılığını alacak” da olsalar niye sonsuz iyi bir yaratıcı bu hayvanları direkt olarak cennetinde yaratmaz?
- Argümanın dediği gibi acılarının bir nebze bile azaltılmasının ne insan imtihanına ne de aleme bir etkisi var ve cennetin yanında bu acılar neredeyse bir hiç bile olsa, Allah sonsuz iyi ise her hayvanın dünyadaki acısını 0.00001 nebze bile olsa azaltması gerekir. Buna göre Allah kainatı yaratabileceği “en iyi” şekilde yaratmamıştır çünkü cennette karşılığı bile olsa dünyadaki bu tür acılar azaltılabilir.
- İslam’ı tüm gücümle araştırıyorum ve inanmaya çalışıyorum. Bazı konularda zorluk yaşıyorum. Bu konuda yardımcı olabilirseniz çok sevinirim.
- 7:148-150 "Musa’nın kavmi, onun ardından, ziynet takımlarından böğürmesi olan bir buzağı heykeli yapıp ona taptılar... Bağışlanmadıklarını ve gerçekten sapıklıkta kaldıklarını görünce, ‘Andolsun, Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa kesinlikle hüsrana uğrayanlardan oluruz’ dediler." Musa, öfkeli ve üzgün olarak kavmine dönünce dedi ki: 'Benden sonra arkamdan ne kötü işler yaptınız! Rabbinizin emrini çiğnediniz mi?' Ve kardeşi Harun’un başını tuttu, onu kendine doğru çekti..."
Soru 1:
İlk bölümde Musa'dan önce hatalarını anlamışlar gibi görünüyor. İkinci bölümde -tezat bir şekilde- inatçı oldukları görülüyor.
Soru 2:
Kuran-ı Kerim'de 20/90-93 ayetleri arasında bir tezatlık olabilir mi?
- 20:90-93 "Andolsun, Harun daha önce onlara, 'Ey kavmim! Siz bununla sınanıyorsunuz. Sizin Rabbiniz Rahmân’dır, bana uyun ve emrime itaat edin' demişti. Onlar ise, 'Biz, Musa bize dönünceye kadar ona (buzağıya) tapmaya devam edeceğiz' dediler."Mûsâ, (Tûr’dan dönünce) şöyle dedi: “Ey Hârûn! Saptıklarını gördüğün zaman bana uymana ne engel oldu? Yoksa emrime karşı mı geldin?”
İlk bölümde Musa'nın kavmi (قَوْمُ مُوسٰى) ve diğer bölümde Harun'un kavmine "Ey, kavmim!" (يَا قَوْمِ) şeklinde kapsayıcı ve genelleyici ifadeler kullanıldığı -en azından benim anladığım- belirtiliyor. Eğer "...ve onlardan kimi de..." (وَمِنْهُمْ مَنْ) ya da "...bir kısmı..." (طَرَفًا) şeklinde ayrıştırıcı ifadeler kullanılsaydı şüpheye düşmezdim.