İnsan bir kötülüğe niyet eder, ama vazgeçerek yapmaz ise Allah sonsuz merhametiyle ona bir iyilik yazıyor. Şayet kötülük yaparsa sadece bir günah yazılıyor. Bir insan iyilik yapmaya niyet etes, sonra herhangi bir sebeple bu iyiliği yapamazsa da Allah o kişiye bir iyilik sevabı veriyor. Şayet iyiliği yaparsa ağari on sevap veriyor.
Bu konuda bir hadi-i kutside şöyle buyuruluyor:
«إِنَّ الله كتَبَ الْحسناتِ والسَّيِّئاتِ ثُمَّ بَيَّنَ ذلك : فمَنْ همَّ بِحَسَنةٍ فَلمْ يعْمَلْهَا كتبَهَا اللَّهُ عِنْدَهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى عِنْدَهُ حسنةً كامِلةً وَإِنْ همَّ بِهَا فَعَمِلَهَا كَتَبَهَا اللَّهُ عَشْر حَسَنَاتٍ إِلَى سَبْعِمَائِةِ ضِعْفٍ إِلَى أَضْعَافٍ كثيرةٍ ، وَإِنْ هَمَّ بِسيِّئَةِ فَلَمْ يَعْمَلْهَا كَتَبَهَا اللَّهُ عِنْدَهُ حَسَنَةً كامِلَةً ، وَإِنْ هَمَّ بِها فعَمِلهَا كَتَبَهَا اللَّهُ سَيِّئَةً وَاحِدَةً»
“Allah Teâlâ iyilik ve kötülükleri takdir edip yazdıktan sonra bunların iyi ve kötü oluşunu şöyle açıkladı:
Kim bir iyilik yapmak ister de yapamazsa, Cenab-ı Hak bunu yapılmış mükemmel bir iyilik olarak kaydeder. Şayet bir kimse iyilik yapmak ister sonra da onu yaparsa, Cenab-ı Hak o iyiliği on mislinden başlayıp yedi yüz misliyle, hatta kat kat fazlasıyla yazar.
Kim bir kötülük yapmak ister de vazgeçerse, Cenab-ı Hak bunu mükemmel bir iyilik olarak kaydeder. Şayet insan bir kötülük yapmak ister sonra da onu yaparsa, Cenab-ı Hak o fenâlığı sadece bir günah olarak yazar.” (Buharî, Rikâk 31; Müslim, İman 207)
Kutsi hadisleri Peygamber Efendimiz (asm) ya arada hiçbir vasıta olmadan doğrudan doğruya Allah Teâlâ’dan almıştır veya Cenab-ı Hak bu bilgileri Cebrâil aleyhisselâm aracılığıyla Peygamber Efendimiz’in kalbine iletmiştir.
Allah Teâlâ insanları yaratmadan önce nelerin iyi, nelerin kötü olduğunu tesbit ve takdir etmiş, sonra hafaza meleklerine emrederek bunları -her şeyin yazılı olduğu- levh-i mahfûza kaydettirmiştir. Daha sonra da iyi ve güzel dediği şeylerin neden iyi ve güzel olduğunu anlamamız, kötü ve çirkin dediği şeylerin neden kötü ve çirkin olduğunu kavramamız için bunları bize açıklamıştır.
Buna göre bir insan iyilik yapmaya niyet eder, sonra da herhangi bir engel sebebiyle bu iyiliği yapamazsa, Allah Teâlâ o kimseyi iyi niyeti sebebiyle ödüllendirmek ister ve yapmayı düşündüğü iyiliği yapmış sayarak ona bir sevap yazdırır. Buna göre iyi bir şeyi düşünmek bile iyilik sayılmaktadır. Bir düşüncenin ve hareketin iyilik olarak değerlendirilmesi için de onu yapmaya niyet etmek şarttır.
Şayet insan düşünüp yapmaya niyet ettiği o güzel hareketi yapacak olursa, mükâfatı on mislinden başlar; en az bire on kazanır. Bu mükâfat 700 misline kadar çıkar. Eğer yapılan iyilik Allah Teâlâ’nın çok değer verdiği davranışlardan biriyse, kul da o işi ihlâs ve samimiyetle yapmışsa, mükâfatı 700 misliyle de kalmaz; hesabını sadece Cenab-ı Hakk’ın bileceği daha yüksek ölçeklerle değerlendirilir. Kur’ân-ı Kerîm’deki:
“Yaptıklarına karşılık olmak üzere kendilerine nice sevindirici ve göz aydınlatıcı nimetler saklandığını hiç kimse bilmez.” (Secde, 32/17)
ayeti bu sayısız mükâfata işaret etmektedir.
Bir hadîs-i kudsîde bu hadsiz hesapsız mükâfat şöyle açıklanmıştır:
“İyi kullarım için hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı, hiçbir kimsenin de hatırından geçiremediği nimetler hazırladım.” (Buhârî, Tevhîd 35).
Bir kötülük yapmak isteyip de sonra bundan vazgeçen kimseye tam bir sevap yazılmasının sebebi, o kötülüğü yapabilecek güçte olduğu halde, Allah’dan korkarak vazgeçmesidir. Düşündüğü fenalığı yapmaya gücü yetmediği veya buna imkân bulamadığı için yapamayan kimseye ise hiçbir sevap yoktur. Çünkü o tasarladığı kötülükten vazgeçmek için kendisini zorlamamış, bu yolda bir gayret sarfetmemiştir.
Bir kötülük yapana sadece bir günah yazılması, Allah Teâlâ’nın kullarına karşı ne kadar adil ve ne kadar geniş bir merhamete sahip olduğunu göstermektedir. Kötülüklerin azami karşılığının bir misli ceza, iyiliklerin asgarî karşılığının on misli mükâfat olması ayet-i kerimeyle de belirtilmiştir:
“İyilik edene, yaptığı iyiliğin on misli mükâfat verilir. Kötülük yapan da yaptığının dengiyle cezalandırılır.” (En'am, 6/160).
Yapılan bir kötülüğe sadece bir günah yazılmasından önemli bir sonuç çıkmaktadır: İnsan kötülük yapmayı aklından geçirdiği için günahkâr olmaz ve bundan dolayı hesaba çekilmez. Çünkü bir kötülüğü aklından geçirmek, onu yapmaya kararlı olmak değildir. Şayet insan aklından geçirdiği bir kötülüğü yapmak ister ve buna karar verirse, işte o zaman iradesi ve kararı yüzünden hesaba çekilir. Mi`râc hadisinde görüldüğü üzere Allah Teâlâ beş vakit namazı farz kıldıktan sonra bu konuya bir daha temas ederek Peygamber Efendimiz’e (asm) şöyle buyurmuştur:
“Kim bir hayır işlemek ister de onu yapamazsa, kendisine bir sevap yazılır. Yaparsa on sevap yazılır. Kim de bir kötülük yapmak ister de yapmazsa, ona hiçbir şey yazılmaz. Yaparsa bir tek günah yazılır.” (Müslim, İman 259).
Konuyu özetlediğimizde;
1. Bir iyilik yapmak isteyip de yapamayana bir iyilik sevabı yazılır. Çünkü bir iyiliği yapmayı arzu etmek, onu yapmak için ilk adımı atmak demektir.
2. Bir kötülük yapmak isteyip de Allah’tan korktuğu için bundan vazgeçene bir iyilik yapmış gibi sevap yazılır. Çünkü yapmaya karar verdiği kötülükten dönmek iyi bir şeydir. Zira iyiliğin karşılığı iyiliktir.
3. Allah Teâlâ hatırdan geçen kötü bir düşünce yüzünden kulunu hesaba çekmez. Önemli olan bu düşüncenin bir karar ve kesin niyet hâline dönüşmemesidir.
4. Bir iyiliğe kat kat sevap verildiği hâlde, bir kötülüğe sadece bir günah yazılır. Böyle bir imkân İslam’dan başka hiçbir din ve sistemde yoktur.