Yemini bozup kefaret mi vermeli?

Tarih: 22.04.2024 - 16:11 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bazen bir şeyi yapıp yapmama konusunda yemin ediyoruz. Sonra da bu yeminden pişmanlık duyup dönmek istiyoruz. Acaba Peygamber Efendimiz (asm) bunun hakkında ne buyuruyor? 

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bir kimse bir şeyi yapmak için veya yapmamak için yemin edebilir; sonra da yaptığı yeminin yanlışlığı ortaya çıkabilir. Bu durumda hemen yanlışı bırakıp doğru olanı tercih etmek gerekir. 

Şartlarına uygun bir şekilde yapılan yemini uygulamamak kefaret gerektirir. Şimdi yapılan yemine mi uymalı, kefaret mi vermeli?..

Bir hadis-i şerifte şöyle buyuruluyor:

Ebû Tarîf Adî İbni Hâtim et-Tâî (ra) radıyallahu anh, Resûlullah (asm)’i şöyle buyururken dinledim demiştir:

« مَنْ حَلَفَ عَلَى يمِين ثُمَّ رَأَى أتقَى للَّهِ مِنْها فَلْيَأْتِ التَّقْوَى »

“Bir şeyi yapmak veya yapmamak üzere yemin eden, sonra da (yemininin) zıddını takvaya daha uygun bulan kimse, (yemininden vazgeçip) takvaya yönelsin!” (Müslim, Eymân 15)

“Vallâhi”, “Tallâhi” diyerek Allah adına bir şeyi yapmak veya yapmamak üzere yemin etmek, hemen herkesin zaman zaman yaptığı bir iştir. Yemin, yemin edeni bağlar. Allah adı anılarak yapılan yeminlere sadakat göstermek gerekir. Yeminden dönmenin cezası vardır. Ona “yemin kefareti” denir.

Yemin kefareti, şayet kişinin gücü yetiyorsa, müslim veya gayri müslim bir köle yahut câriye azat etmektir. Buna güç yetiremeyenlerin, on fakiri orta hâlli bir elbise ile giydirmesi, giydirmeye muktedir değilse on fakiri sabah akşam doyurması, buna da gücü yetmiyorsa üç gün peşpeşe oruç tutması gerekir.

Müslümanın verdiği sözde durması, yeminine sadık kalması esastır. Ancak hadis-i şerifte, takvanın yemine tercih edilmesi gerektiğini ve bunun bizzat Hz. Peygamber (asm) Efendimiz tarafından teşvik edildiğini görmekteyiz.

Dinimizde Allah korkusunun kula hâkim olması daima önde tutulmuştur. Konuya ait hadislerde, “Ettiği yeminin aksini daha hayırlı gören kimse, derhal o hayırlı olanı işlesin ve yeminini bozduğu için de kefaret versin!” ifadeleri de yer almaktadır (bk. Müslim, Eymân 7-19). Takva ve hayır uğruna, gerekiyorsa, kefaretten kaçmayıp yemininden dönmenin tavsiye edilmiş olması, Müslümandan beklenen asıl tavrın, her zaman ve her yerde takvaya sahip çıkmak olduğunu göstermektedir. Bu tavrı, sevgili Peygamberimiz (asm) bizzat kendileri de fiilen ortaya koymuşlardır.

Ceyşü’l-usre (zorluk ordusu) diye de anılan Tebük seferi hazırlıkları sürerken, kendisinden yük devesi isteyen bir kısım Müslümana Hz. Peygamber (asm), “Vallahi size yük devesi veremem.” demiş, bir süre sonra da o kişilere istedikleri develeri vermişti. Bunun üzerine kendisine, -unutmuş olma ihtimalinden dolayı- ettiği yemin hatırlatılmış, o da

“Bir şeye yemin eder ve başkasını ondan daha hayırlı görürsem o hayırlı işi yapar, (kefaret vererek) yeminimi helal kılarım.” buyurmuştur (bk. Buhârî, Eymân 1, Kefârât 10; Müslim, Eymân 7.).

Nevevî merhum, yeminle ilgili rivayetler arasından, içinde “takva” kelimesi geçen bir tek bu rivayeti bulup burada zikretmek suretiyle, hem Riyâzü’s-sâlihîn’deki konuları delillendirmede nasıl titiz davrandığını ve ince bir dikkat gösterdiğini isbat etmiş, hem de “daha hayırlı olan” ifadelerinin “takvaya uygun olan” anlamına geldiğini anlatmak istemiştir.

Hasılıkelam; 

1. Bir işi yapmaya veya yapmamaya yemin eden kişi, yemininden dönmeyi daha hayırlı, yani takvaya daha uygun bulursa, yemininden dönmesi müstehaptır. Tabii kefaretini de verecektir.

2. Yemin kefareti, yeminden dönüldükten sonra verilir.

3. Takvayı iltizam etmekte yemin bile mazeret sayılmamakta olduğuna göre, Müslümana her işinde takva üzere olmak yaraşır. (bk. Riyazü’s-Sâlihîn Tercüme ve Şerhi, Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, Erkam Yay., Hadis No: 73)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 64
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun