Peygamberimiz deve idrarının içilmesini tavsiye etmiş midir?
"Ureyne ve Ukeyle kabilelerinden bir grup Medine’ye gelerek Müslüman oldular. Medine’nin havası onlara dokununca Peygamber onlara deve idrarını içmelerini öğütledi. Adamlar develeri dağıttılar ve çobanı da öldürdüler. Peygamber onları yakalattı, ellerini ve ayaklarını kesti, gözlerini oydu, çölde susuz ölüme terk etti. Biz onlara su vermek isteyince, Peygamber bizi engelledi.” (Buhari Tıp5/1, Hanbel, 3/107,163).
- Bazı sitelerde bu rivayet bahane edilerek Peygamber Efendimize saldırıyorlar. Bu hadisi izah edebilir misiniz?
Değerli kardeşimiz,
1. Bu durum sadece belli hastalara özeldir, zaruret vardır, başka çare olmadığı için süt ile idrar tavsiye edilmiştir. Yaylada sağılan süt güçlendirici, idrar arındırıcı olabilir.
2. Her zamanın bir hükmü ve uygulama biçimi vardır. Bugüne bakarak tüm zamanları yargılamak insafsızlık olur. Nitekim bundan kırk elli sene önce bile yaralara işemek rutin bir uygulamaydı. Hatta yardımsever değildir manasında “Yaralı parmağa bile işemez!..” deyimi buradan gelir.
3. Hz. Peygamber (asm) Efendimiz yanına gelenlerde salgın hastalık olduğunu anlamış, dağlar arasında tenha bir yere göndermiş, böylece karantina uygulamış, hastalığın daha ziyade yayılmasına engel olmuştu.
4. İdrarla tedavi yöntemi -seyrek de olsa- günümüzde de kullanılıyor.
5. Kanada Alberta Üniversitesi yedi yıldır idrar konusunda araştırmalar yapıyordu; 3.000 ayrı madde buldu. Bunlardan bazılarının mikrop kırıcı, tedavi edici olması mümkündür. ("What scientists can see in your pee" 4 Eylül 2013; Lienert J., Larsen, T., “Managing Diffuse Sources,: Alternative Concepts for Urban Water Infrastructure” Environmental Science & Technology, 15 Mart 2010)
6. Bu hastalara şifa kaynağı, Peygamberimize (asm) vahiy ile bildirilmiştir, bu şartlarda şifası muhakkaktır; ancak başka zamanlar ve başka develer için geçerli değildir. (bk. Buhârî Şerhi Aynî, Lübnan, 2001, 3/230 vd.; Hidaye, 1/102)
7. Peygamberimizin (asm) o zaman, tavsiye ettiği kişilerin hastalıklarının tedavisi için başka bir çare bulunmadığından, “yalnızca belli hastalıklar için” bunu tavsiye etmiştir; yani tavsiye zarurete dayalıdır. Zaruret bulununca pis ve haram olan şeylerin yeme, içme, sürünme vb. şeklinde kullanılması caiz olur.
8. Bugün, Müslüman uzman doktorlar tavsiye etmeden ve başka bir ilaç da var ise deve sidiğini içmek, caiz olmaz.
Bu özet bilgiden sonra konuyu birkaç boyutta değerlendireceğiz:
Hadisin Sıhhati:
Diğer kütüb-i sitte kaynakları gibi Buharî ve Müslim de bu kıssayı birkaç yerde zikretmiştir: (bk. Buharî, Vudu, 66; Tıp,5- 6; Diyat, 22; Müslim, Kasame, 9-11; Ahmed b. Hanbel III/107,163; Ebu Davud, Hudud,3; Tirmizi, Taharet, 55, Nesaî, Tahrimu’d-dem, 8-9)
Hadis kaynakları, bu kıssayı anlatan ravilerin Hz. Enes’den çok değişik ifadelerle aktardığına dikkat çekmişler (bk. Nesâî, a.g.y). Bu ise, rivayetin kaynakları sahih olmakla beraber, aktarma biçimindeki bazı kelimelerin fazla veya eksik olması sebebiyle, ifadenin sağlamlığına gölge düşürmektedir. Özellikle; “develerin idrarının değil, yalnız sütünün içilmesi tavsiye edildiğini,.. yine bu canilerin güneşte ölüme terk edildikleri yerine asıldıklarını...” ifade eden rivayetlerin mevcudiyeti, rivayetlerin en az bir bölümünün sıhhatini ihlal etmektedir. Bu farklı rivayetlerin kaynağı aşağıda verilecektir.
Kıssanın Özeti:
"Hz. Enes anlatıyor: Ukl veya Ureyne kabilesi halkından sekiz kişilik bir grup Medine’ye gelip Hz. Peygamber (a.s.m)’e biat ederek Müslüman oldular. Bir müddet sonra Medine’nin havası onlara dokundu ve hasta oldular. Şikâyetleri üzerine Hz. Peygamber (a.s.m), çobanlarıyla birlikte Medine’nin dışına çıkıp, develerin sütünden ve idrarından içmelerini öğütledi. Adamlar bir müddet develerin süt ve idrarından içtiler ve sağlıklarına kavuştular. Derken, çobanları öldürüp develeri önlerine katıp götürdüler. Olaydan haberdar olan Hz. Peygamber (a.s.m) birkaç adam peşlerine taktı ve nihayet onları bir yerde yakalayıp getirdiler. Hz. Peygamber (a.s.m) onlara hakkettikleri ağır bir cezayı tatbik etti. Ellerini, ayaklarını kesti, gözlerine mil çekti ve güneşin altında ölüme terk etti..."
Hadisin Tahlili:
a. Develerin süt ve idrarının içilmesi:
Soruda “deve idrarı içmelerini öğütledi” ifadesi, bilerek veya bilmeyerek bir çarpıtmadır. Çünkü (yalnız sütün tavsiye edildiğini söyleyenler hariç) bütün rivayetlerde “süt ve idrar”den birlikte söz edildiği halde sütten bahsedilmemesi, yalnız idrarın içimini ön plana çıkarmaya yönelik bir çaba olarak değerlendirilecektir. Bu, ya bilgi eksikliğinin ya da bir art niyetin ürünüdür.
b. İdrarın içimi ile ilgili ifadedeki tereddüt:
Bu rivayetlerden anlaşılıyor ki, Araplarda, bazı hastalıklar için develerin sütü / belki de idrarı bir çeşit ilaç olarak kullanma geleneği vardı. (bk. Buharî, Tıp, 57)
Nitekim Hz. Ebu Zer’in anlattığı bir olayda da aynı tavsiyeler söz konusudur:
“Medine havası beni hasta etti. Hz. Peygamber (a.s.m), ‘Git birkaç deve ve keçi-koyun sütünden (Hadisin ravilerinden Hammad: ‘sanırım; ve bir de idrarlarından) iç.’ diye tavsiyede bulundu.” (bk. Ebu Davud, Taharet, 125)
Ebu Davud, hadiste geçen ve “develerin idrarlarından içmeyi” ifade eden cümlenin doğru olmadığını, bunu yalnız Basra hadisçilerinin Enes’ten yaptığı rivayetlerde yer aldığını ifade etmiştir. (bk. a.g.e.)
Nesaî’nin yaptığı bir rivayette de (Humeyd’in Enes’den yaptığı rivayette) yalnız süt içilmesi tavsiye edilmiştir. (bk. İbn Hanbel; III, 107; Nesaî, Tahrimu’d-dem, 8)
Bununla beraber, develerin süt ve idrarlarında değişik hastalıklara şifa özelliğine sahip unsurlar bulunduğuna dair ilmî çalışmalar da söz konusudur. Doktorlar, bunların cilt hastalıklarına, bazı iç hastalıklara faydalı olduğunun tecrübeyle anlaşıldığını söylemektedir. (bk. Mecelletu’d-Dave, Nisan, 1425/2004; sayı:1938)
Hayvan idrarlarında sağlığa faydalı unsurların bulunduğunu kabul eden İbn Sina’ya göre, bunlar arasında idrarı en faydalı olan, havası enfes olan Arap badiyelerinde otlayan develerdir. (bk. İbn Kayyım, Zadu’l-Mead, IV, 47-48)
c. Su vermeyi engelleme:
Kaynağını belirttiğimiz yerlerde “Biz onlara su vermek isteyince, Peygamber (asm) bizi engelledi.” ifadesi yoktur. Yalnız bazı rivayetlerde (Buharî, Vudu, 66) “Su istiyorlardı, fakat su verilmiyordu.” mealinde bir ifade yer almaktadır ki, engelleyenin kimliği hakkında bir açıklık yoktur. İmam Nevevî’nin de belirttiği gibi, bu katillere su içiminin engellenmesini Hz. Peygambere (a.s.m) mal etmek için ortada hiçbir ifade ve delil yoktur. “Biz onlara su vermek isteyince, Peygamber bizi engelledi.” demek, açık bir iftira ve konuyu çarpıtmanın ayrı bir örneğidir.
Verilen Ceza Şekli:
Verilen ceza, hafif olmamakla beraber, canilerin hakkettiği bir ceza olarak adaletin ta kendisidir. Çünkü onlar;
a. Müslüman olduktan sonra dinden dönmüş, bir veya birkaç çobanı öldürmüşlerdir.
b. Çobanların gözlerine mil çektikleri için kısas olarak aynı cezaya çarptırılmışlardır.
c. Süt ve idrarlarından istifade ettikleri ve şifa buldukları develeri gasp ettikleri / yol kesicilik yaptıkları, devlete isyan ettikleri, bozgunculuk çıkardıkları ve bu davranışlarıyla Allah ve Resulü (asm)'e karşı savaş açtıkları için el-ayak kesme cezasına çarptırılmışlardır. (bk. İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, X, 141-143; XII, 230-243).
Bazı rivayetlere göre katiller güneşin altında ölüme terk edilmeyip asılmıştır. (bk. Nesaî, a.g.e)
d. Kur’an, şöyle buyuruyor:
“Allah ve Resûlüne karşı savaşan ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri ya asılmaları yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi yahut da bulundukları yerden sürgün edilmeleridir. Bu onların dünyada çekecekleri rezilliktir, ahirette ise onlara büyük bir azap vardır.” (Maide, 5/33)
Ve bu gibi konularda dikkatle kulak vermemiz gereken Semavî / Nurânî ses:
“Muhakkak ki, biz gerçekleri açıklayan âyetler indirdik. Allah, dilediğini dosdoğru yola iletir.
"Niceleri: 'Biz Allah’a ve peygambere inandık ve itâat ettik.' derler de sonra içlerinden bir grup buna rağmen arkalarını dönerler. İşte bunlar mümin değillerdir."
"Aralarında hükmetmesi için Allah’ın ve peygamberinin hükmüne davet edildikleri zaman, bir de bakarsın ki içlerinden bir kısmı yüz çeviriyor."
"Ama hüküm kendi lehlerine gözükmeye görsün, tam bir itaat içinde koşa, koşa gelirler."
"Bunların kalplerinde bir hastalık mı var? Yoksa imanda şüpheye mi düştüler? Yahut Allah’ın ve peygamberinin onlara haksızlık yapacağından mı endişe ediyorlar? Doğrusu, onlar zalimlerin ta kendileridir."
"Aralarında hükmetmesi için, Allah’a ve Resulüne davet edildikleri vakit, müminlerin söyledikleri tek söz; 'Başüstüne; işittik ve itaat ettik.' demek olmuştur. İşte kurtuluşa erenler bunlardır.” (Nur, 24/46-51)
İlave bilgi için tıklayınız:
- Deve idrarı ile tedavi etme konusundaki hadis sahih midir, izahı nedir?
- Deve sidiği içmek faydalı mıdır?
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Dinimizin tedavi olmakla ilgili hükümleri nelerdir? Haram şeylerle tedavi olmanın caiz olduğu yerler var mıdır?
- Hz. Muhammed'in güzel ahlakıyla ilgili bilgi alabilir miyim?
- Üvey babamın yanında başımı örtmemem (açmam) caiz mi?
- "İyilik ve takvada yardımlaşmak" tam anlamıyla nasıl olmalıdır?
- Vefat eden müminlerin, berzah (kabir) hayatında kendilerine okunan dualardan haberdar olması hakkında bilgi verir misiniz?
- Bazı sahabelerin Peygamberimizin idrarını içtiği söyleniyor; doğru mu?
- Kur'an-ı Kerim'de lanet edilen ağaç ve İsrailoğullarının azgınlığı hakkında bilgi verir misiniz?
- Kur'an-ı Kerim'in önemi nedir; tarifi / tanımı nasıldır?
- Vakıa Suresi 13. ve 14. ayetlerde, öncekiler ve sonrakiler, diye bahsedilen kimlerdir?
- Alışkanlık haline gelmiş bir günahtan nasıl kurtulunur?
Yorumlar
Peki Allah rasulu el ve ayaklarını kesip ölüme terketmek yerine affetseydi,merhamet etseydi olmaz mıydı..Hz. Muhammed sürekli merhamet etmeyi,yumuşak huylu olmayı ve de affetmeyi öğütlediği halde neden kendisi böyle yapmıştır..Eğer ki Allahın verdiği canı Allahtan başkası alamıyorsa buna ruhsat yoksa Allahın verdiği el ve ayaklarıda kimsenin kesmeye hakkı yoktur bu vicdansızlıktır hz muhammed dini sevdirmek yerine neden dinden nefret ettirmeye sebebiyet vermiştir?İslamiyet dininde neden şiddet ön plana çıkmaktadır?..
İlahi merhametten daha fazla merhamet etmek merhamet değildir. Yani siz diyorsunuz ki masum insanların kanını döken caniler affedilsin. Birisi babanızın, kardeşinizin veya evladınızın gözlerini oysa ve siz mahkemeye başvursanız, mahkeme; suçluya neden ceza verelim, affetmek güzeldir denmesinden hoşlanır mıydınız. O zaman adalet ne olacaktır. Devlet başkanı merhamet ederken adaletsizlik edemez. Bu onun için bir zaaftır. Ancak kendi şahsına yapılan suçları affettiğine dair bir çok hadis vardır.
Boş konuşuyorsun! hoş konuşmuyorsun! Allahın rahmeti sonsuz olduğu gibi azabı da sonsuzdur işiniz gücünüz merhamette merhamet!
Bu sorunun cevabını en iyi kendi vicdanın verebilir. Şimdi farzedelim senin çocuğunun veya annenin veya babanın başını bir cani kesti kopardı. Sonra mahkeme olsa mahkeme başkanı size dese ki bu işi yaptı ama sen merhamet et ona acı. Empati yapmadan bu işi anlayamazsınız. Ve hiç kimse Allah Teala'dan daha merhametli olamaz ve olmaya kalkışmasın o sahtekar olur.
Dindar bir insan değilim. En son Cuma Namazı'na gidişimin üzerinden en az 3 ay geçti. Elhamdülillah müslümanım ve senede bir kaç kezde olsa camiye giderim. Böyle olayları behane edip dine saldıranları kınıyorum. 62 yaşında bir insanım. Benim çocukluğumda, parmağı, eli vs bir yeri kesilenin yarasına idrar yaparlardı. muhannat insanlar için "yaralı parmağa işemez" derler. Yani sidik, yüz yıllar boyu tedavide kullanılmıştır. Hazreti Peygamber Efendimiz'in zamanında anti-biyotik mi vardı?
Deve sidiği elbetteki bu devirde içilmez. Geçmişte yapılanların, hangi şartlarda yapıldığını düşünmeden bu şekilde saldıranlara küçük bir örnek vereyim;
Aslında yüzlerce örnek var ama 1 tanesi kafidir.
40 - 50 yıl önce camilerde ses sistemi yoktu ve müezzinler, karda kışta minareye çıkıp, oradan ezan okurlardı. Bilali Habeş'ten beride hep öyle olmuş.
Şimdi minarede müzezzin gören varmı?
Demekki şartlar, deve sidiği kullanımını gereksiz kılmış.
"Kur’ân, pislikten sakınmayı emreder. Çünkü pislik, çevre kirliliğine, mikropların üremesine sebebolur. Elbiseye sıçrayan idrar da temizlenmediği takdirde kokuşur, mikrop üremesine neden olur, ayrıca çevreyi de rahatsız eder. İşte çevre temizliğini sağlamak için, idrarın, cehennem azabına neden olacağı gibi uyarıcı rivayetler gelmiştir. Kur'ân "Pislikten kaçın, Elbiseni temizle" diye emrederken Peygamber, elbiseye idrar sıçramaması için ayakta idrar yapmayı uygun bulmamış iken nasıl olur da Kur'ân'ın kaçınmayı emrettiği sidiği içmeyi tavsiye eder?"
İslamda kısas vardır. Ayete göre karar verecek kişi kısasa karar verir, ama davacı sadece affedebilir buyurulmaktadır.
""“Biz onlara su vermek isteyince, Peygamber bizi engelledi.” demek, açık bir iftira ve konuyu çarpıtmanın ayrı bir örneğidir."" demişsiniz. Ancak burada bir iftira söz konusu değil ki. İftira dediğin kötü bir şey olur. Burada peygamber zaten kötü bir şey yapmıyor. Ben olsam ben de su vermelerine engel olurum. O duruma düşmüş bir insana su vermek o insanın ölümünü geciktirecek ve çekeceği acıyı arttıracaktır. Burada Peygamber su verilmesine engel olarak doğru olanı yapıyor, hatta "merhamet gösteriyor" şeklinde bile yorumlanabilir...