Baştan ayağa testere ile kesilmişler mi?

Tarih: 28.03.2024 - 16:31 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bir hadisde okumuştum: Eski ümmetlerden bir mümin tutuklanır, kazılan bir çukura konur ve başında aşağı testere ile ikiye biçilirdi. Yine de dininden dönmezdi...
- Bunun sahih kaynağı var mı; açıklar mısınız?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bu konuda sahih hadis vardır; bunlardan biri şöyledir:

: قَد كَانَ مَنْ قَبْلكُمْ يؤْخَذُ الرَّجُلُ فيُحْفَرُ لَهُ في الأَرْضِ في جْعلُ فِيهَا ، ثمَّ يُؤْتِى بالْمِنْشارِ فَيُوضَعُ علَى رَأْسِهِ فيُجعلُ نصْفَيْن ، ويُمْشطُ بِأَمْشاطِ الْحديدِ مَا دُونَ لَحْمِهِ وَعظْمِهِ ، ما يَصُدُّهُ ذلكَ عَنْ دِينِهِ ، واللَّه ليتِمنَّ اللَّهُ هَذا الأَمْر حتَّى يسِير الرَّاكِبُ مِنْ صنْعاءَ إِلَى  حَضْرمْوتَ لا يخافُ إِلاَّ الله والذِّئْبَ عَلَى غنَمِهِ ، ولكِنَّكُمْ تَسْتَعْجِلُونَ »

Ebû Abdullah Habbâb İbni Eret (ra) şöyle dedi:

Hırkasını başının altına yastık yapmış Kâbe’nin gölgesinde dinlenirken Resûlullah (asm)’e (müşriklerden gördüğümüz işkencelerden) şikâyette bulunduk ve:

- Bize yardım dilemeyecek, Allah’a bizim için dua etmeyecek misiniz, dedik. Resûlullah (asm) şöyle cevap verdi:

“Önceki ümmetler içinde bir mümin tutuklanır, kazılan bir çukura konulurdu. Sonra da bir testere ile başından aşağı ikiye biçilir, eti-kemiği demir tırmıklarla taranırdı. Fakat bütün bu yapılanlar onu dininden döndüremezdi. Yemin ederim ki Allah mutlaka bu dini hâkim kılacaktır. Öylesine ki, yalnız başına bir atlı, Allah’tan ve sürüsüne kurt saldırmasından başka hiçbir şeyden endişe etmeksizin San’a’dan Hadramut’a kadar emniyetle gidecektir. Ne var ki, siz sabırsızlanıyorsunuz.”

Buhârî’nin bir başka rivayetinde ifade, “Peygamber aleyhisselâm hırkasına bürünmüştü. Bizler müşriklerden çok işkence görüyorduk” şeklindedir. (Buhârî, Menâkıb 25).

Hadis-i şerif İslam’ın ilk yıllarında Mekke’de Müslümanların ne kadar bunaldıklarını, ne ölçüde sabra zorlandıklarını göstermektedir. Öyle ki Resûlullah (asm)’e gelip:

“Bizim için Allah’tan yardım dilemeyecek misiniz? Biz artık dayanamıyoruz. Oysa biz inanıyoruz ki, siz dua ederseniz bu sıkıntılarımız biter.” dediler. Bu bir bakıma son kozlarını kullanmaya teşebbüs edecek kadar bunaldıklarını ve bir anlamda ümitsizliğe kapıldıklarını göstermektedir.

Hz. Peygamber (asm) burada, imanları uğrunda daha ağır imtihanlardan geçirilmiş insanlardan örnekler vermek suretiyle önce, onları “beterin daha beteri olacağı” noktasında bilgilendirmiş ve ne yapmaları gerektiğini dolaylı olarak hatırlatmıştır. İnsan, kendi başına gelenin başkalarının da başına gelmiş olduğunu görmek veya duymakla biraz olsun rahatlar. Aynı kaderi birileriyle paylaşmış olmak onu belli ölçüde rahatlatır. Bu, tabiî ve psikolojik bir durumdur. Bu hadis-i şerifte de böylesi bir uygulamayı görmekteyiz.

Ayrıca, gelecekte neler olacağının, daha doğrusu, istikbaldeki aydınlığın müjdelenmesi, o güzel günler adına sıkıntıya dayanma gücü verecektir. Karanlık gecelerin kararıp kalmayacağını, elbette bir aydınlık sabaha ulaşacağını hatırlatmak, istikbaldeki olumlulukları anlatmak mevcut sıkıntıyı ve ümitsizliği kesinlikle hafifletecektir. Modern toplumlarda da bu usul uygulanmaktadır. Yaşanan sıkıntıların belli bir zaman sonra ortadan kalkacağını, o günlere kavuşabilmek için bugün bazı fedakârlıklara katlanmak gerektiğini hatırlatma yöntemini hemen hemen her ülke yönetimi zaman zaman kullanmaktadır.

Sevgili Peygamberimiz (asm) burada, çekilen sıkıntıların bir yandan tarihî boyutunu ve şiddetini ortaya koyarken bir taraftan da İslam’ın aydınlık  geleceğinden en küçük bir tereddüt duymadığını kesin bir dille ve pek çarpıcı ve güven verici bir örnekle anlatmaktadır. Zira San’a ile Hadramut arası yayalar için on bir günlük bir mesafedir. Bu iki şehrin misal verilmesi, muhtemelen İslam hâkimiyeti altına girecek toprakların genişliğinden kinayedir.Yemen’de bile emniyeti temin edecek olan İslam, Mekke-Medine gibi yörelerde asayişi daha kolaylıkla sağlayacaktır, demek istenmiştir.

Bu hadiste, Hz. Peygamber’in (asm) ne kadar gerçekci olduğu görülmektedir. İslam hâkimiyetinde Müslümanların sahip olacağı yegâne korku Allah korkusu olacaktır. Bir de olsa olsa yırtıcı hayvanların saldırısından endişe edilebilecek, fakat insanlardan bilinçli ve iradî olarak gelecek herhangi bir baskı, saldırı ve tecavüz bulunmayacaktır. Bu İslam’ın hâkim olduğu topraklarda beşer planında tam bir güven ve huzur ortamının kurulacağını müjdelemektir. Hz. Peygamber, her nimetin bir külfeti ve bedeli olduğunu, her külfetin de mutlaka bir nimete vesile olacağını böylece ortaya koyduktan sonra “Ama siz acele ediyor, sabırsızlık gösteriyorsunuz” buyurmak suretiyle o günkü Müslümanları sabra davet etmiş, her şeyin,  Allah’ın takdirine bağlı olarak belli bir zamanı bulunduğu fikrini vermiştir.

O hâlde nasıl sabırla koruk üzüm olursa, her sıkıntı da sabır ve zamanla geçer. Büyük neticeler büyük fedâkarlık ister.

Hasılıkelam;

1. Din ve imanından dolayı kişinin uğradığı azap ve işkenceye sabır, takdire değer bir meziyettir,

2. Hz. Peygamber’in (asm) verdiği haberler aynen gerçekleşmiştir.

3. İslam, sulh ve sükûn, emniyet ve selamet dinidir.

4. Din ve iman düşmanlığı, yeni bir olay değildir.

5. Hz. Peygamber (asm) ashabını geçmiş ümmetlerden misaller vererek ve geleceğe dair açıklamalarda bulunarak eğitmiştir. (bk. Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, Riyazü’s-Sâlihîn Tercüme ve Şerhi, Erkam Yayınları, Hadis No: 42)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun