Tekasür suresinde anlatılmak istenenleri açıklar mısınız?
Değerli kardeşimiz,
Tekasür suresi, mushaf'taki sıralamada yüz ikinci, iniş sırasına göre on altıncı sûredir, Kevser sûresinden sonra, Mâûn sûresinden önce Mekke'de inmiştir. Medine'de indiğine dair rivayet de vardır. (bk. Buhârî, "Rikak" 10; Şevkânî, V, 575)
Sûre adını birinci âyette geçen ve "çokluk yarışı, çoklukla övünme" anlamlarına gelen "tekâsür" kelimesinden almıştır. "Elhâküm" ve "makbûre" isimleriyle de anılmaktadır. (İbn Âşür, XXX, 517)
Sûrede insanların, hayatın aldatıcı yönleriyle meşgul olmalarından, dünya malını biriktirmeye olan düşkünlüklerinden ve âhiret hallerinden söz edilmektedir.
Tekasür Suresinin Meali:
1. Çoğaltma yarışı sizi o derece oyaladı ki,
2. Sonunda (kimin yakını daha çok diye) kabirlere bile gittiniz.
3. Hayır! Yakında bileceksiniz!
4. Hayır, hayır! Elbette yakında bileceksiniz.
5. Hayır! Keşke kesin bir bilgiyle bilmiş olsaydınız!
6. Yemin olsun, cehennemi mutlaka göreceksiniz!
7. Sonra kuşkusuz onu gözünüzle ayan beyan göreceksiniz.
8. Nihayet o gün nimetlerden elbette sorguya çekileceksiniz.
Ayetlerin Açıklaması:
1-5. "Çoğaltma yarışı" diye çevirdiğimiz 1. âyetteki "tekâsür" kelimesi, bu sûre bağlamında özellikle "yüksek bir amaç gütmeden, nedenine niçinine bakmadan mal, evlât, yardımcı ve hizmetçi gibi her devrin telakkisine göre çokluğuyla övünülen şeyleri büyük bir tutkuyla durmadan çoğaltma yarışına girişmek, manevî ve ahlâkî sorumluluğunu düşünmeden alabildiğine kazanma hırsına kendini kaptırmak" anlamına gelmektedir.
Bu tutku bireysel olabileceği gibi toplumsal da olabilir. Âyette "tekâsür" kavramı Câhiliye toplumunun zihniyet yapısını tanıtmakla birlikte daha genel olarak evrensel bir mesaj içermekte, genel bir tespit ve dolayısıyla uyarı anlamı da taşımaktadır.
Nitekim birkaç asırdır özellikle "gelişmiş" denilen ülke ve toplumlarda hakim zihniyet olan kapitalizmin esası da durmadan üretmek, tüketip tekrar üretmek, kârı ve serveti sınırsızca çoğaltmaktır. İşte bu dünya görüşü ve onun doğurduğu uygulamalar da bu "çoğaltma yarışı"nın çağdaş örneğidir. Ancak insanlığın manevî ve ahlâkî değerlerini, birikimlerini sistem dışı bırakan, hatta tahrip eden bu yarış, sonuçta ekonomik ve siyasî gücü, iletişim imkânlarını da kullanarak bireysel ilişkilerden uluslar arası ilişkilere kadar uzanan bir haksızlık ve adaletsizlik düzeni doğurmakta ve nihayet dünyayı "global" bir mutsuzluk alanı haline getirmektedir.
2. âyetteki "mekabir" kelimesi "kabir" anlamındaki "makbere"nin çoğuludur. "Sonunda kabirleri ziyaret ettiniz" mealindeki cümleye müfessirler üç türlü mâna vermişlerdir:
a) Mecazî anlamda, "Sonunda ölüp kabirlere girdiniz."
b) Yine mecazî anlamda, "Kabirlerdeki ölülerle övündünüz."
c) Lafzî anlamda, "Bizzat kabirlere gidip ölülerle övündünüz."
Tefsirlerde anlatıldığına göre Câhiliye Arapları mal, evlât, akraba ve hizmetçilerinin çokluğunu bir gurur ve şeref sebebi sayarlar, hatta bu hususta övünürken yaşayanlarla yetinmeyip kabilelerinin üstünlüğünü geçmişleriyle de ispat etmek için kabirlere gider, ölmüş akrabalarının kabirlerini göstererek onların dahi çokluğuyla övünürlerdi. Sûrenin iniş sebebi olarak bu tür rivayetler anlatılmış olmakla birlikte genel anlamda insan fıtratındaki mal, evlât ve taraftarların çokluğu ile övünme vb. davranışlar eleştirilmekte, gerçek üstünlüğün âhirette ortaya çıkacağı belirtilmektedir.
3-5. âyetlerin başındaki "hayır" anlamına gelen "kellâ" edatı, ebedî olan âhiret hayatını, orada verilecek hesabı ve bu hesap için hazırlık yapmayı unutup da fani olan ve ancak daha yüksek amaçlar için kullanıldığında bir değer ifade eden mal mülk vb. imkânları bilinçsizce çoğaltma yarışına girişip bunlarla övünmenin korkunç bir yanılgı olduğu gerçeğini pekiştirmek maksadıyla üç kez tekrar edilmiştir.
5. ayette "kesin bir bilgi" diye çevirdiğimiz "ilme'l-yakîn" tamlaması sözlükte "bir şeyi gerçek haliyle idrak etmek" anlamına gelen "ilim" ile "gerçeğe uygun kesin bilgi" anlamındaki "yakîn" kelimelerinden oluşan bir terim olup "kesin olan aklî ve nakli delillerin ifade ettiği bilgi" diye tarif edilmiştir.
6-8. "... gözünüzle ayan beyan göreceksiniz" diye çevirdiğimiz kısımdaki "ayne'l-yakîn" tamlaması sözlükte "göz" anlamına gelen "ayn" ile "gerçeğe uygun kesin bilgi" anlamındaki "yakîn" kelimelerinden oluşan bir terim olup gözlem yoluyla elde edilen ve doğruluğu apaçık olan bilgiyi ifade eder.
Ayne'l-yakîn ile elde edilen bilginin İlme'l-yakîn ile elde edilenden daha üstün ve kesinlik derecesi daha yüksek olduğu anlaşılmaktadır. Yüce Allah dünya hayatında mutlak gerçeği kabul edip de âhiret için hazırlık yapmayan, aksine fani şeylere aldanıp onlarla başkalarına karşı övünenlerin âhirette cehennem azabıyla cezalandırılacağını yemin ederek haber vermiştir.
6. âyette "Cehennemi mutlaka göreceksiniz" ifadesinin mecazî bir görme şeklinde anlaşılmaması için 7. âyette "Onu ayne'l-yakîn olarak, gözünüzle ayan beyan göreceksiniz" buyurulmuş; böylece hem tehdit pekiştirilmiş hem de cehennem olayının büyüklüğü ifade edilmiştir. (Ebû Hayyân, VIII, 508)
8. âyet ise Allah'ın verdiği nimetlerin şükrünü yerine getirmek üzere O'nun yolunda ve emrettiği şekilde değerlendirmeyip de onları başkalarına karşı övünme ve kendini üstün görme aracı yapanların bu nimetlerden hesaba çekileceklerini, sonuçta cehennem azabıyla şiddetli bir şekilde cezalandırılacaklarını göstermektedir. (bk. Diyanet Tefsiri, Kur’an Yolu: V/635.)
İlave bilgi için tıklayınız:
- İnanmak ile yakinen inanmanın arasındaki fark nedir?
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- İLME'L-YAKÎN
- TEKÂSÜR SÛRESİ
- YAKÎN
- HAKKU'L-YAKÎN
- Tekasür suresini okuyan, bin ayet okumuş gibidir, anlamında bir hadis var mı?
- Basar ve rü'yet arasındaki fark nedir?
- Biz şüphe etmeye İbrahim'den daha layığız, hadisi ne manaya geliyor?
- Neyi daha çok seviyoruz?
- İmanımızı nasıl kuvvetlendiririz?
- Neden ayrı ayrı sure isimleri var ve bu sure isimleri neyi ifade ediyor?