Namaza ilk başladığım zamanki tadı almam için ne yapmalıyım?

Tarih: 06.10.2023 - 07:24 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Namaza ilk başladığım zamanki tadı şu anda bulamıyorum ve niyeyse takıntılarım yüzünden çok mutsuzum.
- Dini konularda kalbime ve aklıma değişik şeyler geliyor ne yapmalıyım ne tavsiye edersiniz?
- Sanki Allah'a karşı imanımı tam yapmıyormuşum gibi?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bu durum aslında çok abartılacak bir şey olmayıp, insani bir gerçektir. Burada şeytanın, namazdan alıkoymak için milyonlarca kişiye uyguladığı vesvese ile karşı karşıyasınız.

Neden mi?

Çünkü insan sayısız latifelerle, duygularla donatılarak dünyaya gönderiliyor. Ayrıca insan merak eden, düşünen ve bundan dolayı da kaygılanan, üzülen, sevinen bir varlıktır.

Bu özellikleri onun Allah’ı tanımasına, hayatını hayvandan farklı daha iyi yaşamasına, kendisini ve çevresini anlamasına, sevmesine, birlikte yaşamasına ve kâinatı tefekkür etmesine yardım ederler. Ama aynı zamanda bu duygular ve düşünceler, kaygı, merak, endişe, hüzün, korkunun da kaynağıdırlar.

Bediüzzaman Hazretleri insanın bu zengin, ama hassas ve karşıt duyguları en uçta yaşamasını şöyle anlatır:

“Madem insan, mahiyetinin camiiyeti itibariyle sıtmadan müteellim olduğu gibi, arzın zelzele ve ihtizazatından ve kâinatın kıyamet hengâmında zelzele-i kübrasından müteellim oluyor. Ve nasılki hurdebînî bir mikropdan korkar; ecram-ı ulviyeden zuhur eden kuyruklu yıldızdan dahi korkar. Hem nasılki hanesini sever, koca dünyayı da öyle sever. Hem nasılki küçük bahçesini sever, öyle de hadsiz ebedî cenneti dahi müştakane sever.” (Lem'alar, Birinci Lem'a)

İşte bu zengin donanımından dolayı, bir insanın robot gibi aynı duyguda kalması mümkün değildir. Bazen coşku ve huzur, bazen de hüzün ve kaygı hakim olabilir. Gençlikte hormonel değişimler, gelecek kaygısı, ebeveyn anlaşmazlığı vb gibi sorunlar, ileriki yaşlarda da iş, aile, sağlık vb gibi etkenler insanları zaman zaman kendisi ile meşgul edip manevi tatları almasını engeller.

İnşallah sizin de zihninizi meşgul eden kaygılar azaldıkça namazdan aldığınız feyz artacaktır. Bununla beraber aşağıdaki noktalara da dikkat etmenizi tavsiye ederiz:

Sürekli Namazı Anlamaya Çalışın

Namaza yeni başlayan kişiler, namazın bir müminin miracı olduğu ve o anda Allah’a muhatap oldukları bilinci içinde kıldıkları için aldıkları feyiz de fazladır. Ancak zamanla gaflet sebebiyle bu bilinç zayıflamaya, hatta kaybolmaya başlar ve namaz sadece bir göreve dönüşür. 

Bundan dolayı sık sık namazın anlamı ve önemini tefsirlerden okuyarak bu konudaki duyarlılığınızı artırın. Niçin kıldığınızı ve namazın manasını tekrar tekrar beyninize işleyin.

Namaza Vakit Girmeden Hazırlanın

Ayrıca namazın vaktinde kılınmasına ve günlük hayat akışınız içinde namazın yerine ne kadar önem verirseniz ondan alacağınız feyiz de o kadar fazla olur.

Gece yatağa girerken en önemli duyarlılığınız sabah namazına kalkma olursa, günlük işlerinizi namaza göre düzenlerseniz, namaz öncesi kendinize biraz dinlenme ve namaza hazırlık vakti bırakırsanız, namaz da zihniniz başka şeyler kaymayacaktır, huzurda olduğunuzu daha çok hissedeceksiniz.

Namazı Anlayarak Kılın

Namazda okunan sure ve duaların manasını öğrenip namaz kılarken o manaları detaya girmeden zihninizden geçirin, namaza sadece bedeninizi değil, düşüncelerinizi, duygularınızı ve daha da önemlisi hayalinizi de katın.

Mesela, namaza başlarken “iftitah tekbiri” olan Allahü Ekber i söylerken iki elinizi kaldırdığınızda, aslında dünya ve ahireti arkanıza attığınızı ve doğrudan Allah’a muhatap olduğunuzu hayal edin ve o heyecanı yaşayın.

Fatiha suresinin manasını düşünürken, aslında doğrudan Yüce Yaratıcı'ya seslendiğinizi ve onunla konuştuğunuzu hayal edin, ona muhatap olduğunuzu içinizde hissedin.

Ve yine Tahiyyat'ta okunan Ettehiyyatü duasını okurken, aslında onun Miraç’ta Peygamber Efendimiz ile Yüce Rabbimiz arasındaki bir konuşma olduğunu, sonra Cebrail aleyhisselamın da şehadet getirip onlara iştirak ettiğini hayal ederek namaz kılın. Siz de hayalen Miraca çıkın ve o kutsi sohbeti hayalen yaşayın.

İkinci Sorunuza Gelince:

Anladığımız kadarıyla kişilik yapısı olarak biraz kaygılı ve endişeli bir yapınız var. Bu yapınızın da etkisiyle şeytan sizi meşgul edip, aklınıza şüpheler ekmek istiyor.

Bu durumda olanlar için Bediüzzaman Hazretlerinin güzel bir tespiti ve tavsiyesi var:

“Biliyor musun, vesvesen neye benzer? Musibete benzer. Ehemmiyet verdikçe şişer; ehemmiyet vermezsen söner. Ona büyük nazarıyla baksan büyür; küçük görsen küçülür. Korksan ağırlaşır, hasta eder; havf etmezsen hafif olur, mahfî kalır. Mahiyetini bilmezsen devam eder, yerleşir; mahiyetini bilsen, onu tanısan, gider…"

"Hem bununla beraber, o çirkin sözler, senin kalbinin sözleri değil. Çünkü senin kalbin, ondan müteessir ve müteessiftir. Belki kalbe yakın olan lümme-i şeytanîden geliyor. Vesvesenin zararı, tevehhüm-ü zarardır. Yani, onu zararlı tevehhüm etmekle, kalben mutazarrır olmaktır. Çünkü hükümsüz bir tahayyülü hakikat tevehhüm eder. Hem şeytanın işini kendi kalbine mal eder; onun sözünü ondan zanneder. Zarar anlar, zarara düşer. Zaten şeytanın da istediği odur.” (Sözler, Yirmi Birinci Söz)

Görüldüğü gibi madem siz, kalbinize gelen şüpheden rahatsızsınız, o zaman bu şüphe ve sorular size ait değil, şeytandandır. Önem vermeyin.

Maneviyatla meşgul olduğunuz sürece, bu konularda okuyarak zihninizi ve kalbinizi doldurduğunuz oranda bu vesveseler de sona erecektir.

Her zaman olduğu gibi, bu konuda da kalplerin sahibi olan Yüce Yaratıcı'ya bol bol dua edin, yardım ve himmetini isteyin…

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun