Hz. Muaviye nasıl mümin sayılıyor?

Tarih: 06.06.2023 - 08:25 | Güncelleme:

Soru Detayı

“Münafik Ali’yi sevmez, mümin de Ali’ye buğzetmez.”
- Hz. Muaviye Hz. Ali'yle savaşmışsa, bu hadise göre, Hz. Muaviye nasıl mümin sayılıyor?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Tarih içerisinde içtihada dayalı olarak, sahabe efendilerimiz arasındaki olaylara bakarak hüküm çıkarmak doğru değildir.

İslam âlimleri, onların bu savaşlarından söz etmemeyi tavsiye etmişler.

Ayrıca, bu hadisin müteşabih olma ihtimali kuvvetlidir. Yoksa Hz. Ali’ye karşı çıkan Hz. Aişe, aşere-i mübeşşereden Hz. Zübeyr, Hz. Talha gibi cennetlikler için ne diyebiliriz ki?!.

Demek ki, sahabe efendilerimiz arasındaki olaylar, içtihat neticesi olduğundan sorumlu olmazlar.

Diğer yandan Hz. Ali'yi aşırı sevenlerden bazı rafiziler ona ilahlığı isnat etmişler. Bunlara ne diyeceğiz?

Nitekim bir hadis-i şerifte Hz. Ali (ra)'ye hitaben Efendimiz (asm) -özetle- şöyle buyurmuştur:

“Ya Ali! İsa (a.s.) hakkında olduğu gibi, senin hakkında da iki taife helak olur: Bunlardan Yahudiler, İsa’ya olan kinlerinden ötürü, onun annesine iftira ettiler. Hristiyanlar ise, ona karşı aşırı sevgilerinden ötürü, onu kendi makamından öteye uçurdular.” (bk. Kenzu’l-Ummal, h. no: 36399)

Hz. Ali (ra) de Efendimizin (asm) bu beyanına dayanarak şunları söylemiştir:

“Dikkat edin; benden dolayı iki grup helak olur: Bunlardan biri, bana olan aşırı sevgilerinden ötürü (İslam’ın kabul etmediği şeyleri bana isnat ederek) helak olur. Diğeri, bana karşı beslediği kin ve nefret yüzünden helak olur." (bk. Kenzu’l-Ummal, a.y.) 

Son olarak, bu gibi konularda adaleti korumak, fitneye girmemek adına Bediüzzaman Hazretlerinin şu ifadelerine kulak vermek gerekir:

“Madem zemmetmemek ve tekfir etmemekte (yani, kötü bir adamı kötülememek veya tekfir etmemekte günah var diyen) bir emr-i şer'î yok, fakat zemde ve tekfirde hükm-ü şer'î var. Zemm ve tekfir, eğer haksız olsa, büyük zararı var; eğer haklı ise, hiç hayır ve sevab yok. Çünki tekfire ve zemme müstehak hadsizdir. Fakat zemmetmemek, tekfir etmemekte hiçbir hükm-ü şer'î yok, hiç zararı da yok."

"İşte bu hakikat içindir ki; ehl-i hakikat, başta Eimme-i Erbaa ve Ehl-i Beyt'in Eimme-i İsna Aşer olarak Ehl-i Sünnet, mezkûr hakikata müstenid olan kanun-u kudsiyeyi kendilerine rehber edip, İslamlar içinde o eski zaman fitnelerinden medar-ı bahs ve münakaşa etmeyi caiz görmemişler; menfaatsiz, zararı var demişler. Hem o harblerde, çok ehemmiyetli sahabeler, nasılsa iki tarafta bulunmuşlar. O fitneleri bahsetmekte o hakikî sahabelere, Talha ve Zübeyr (r.a.) gibi Aşere-i Mübeşşere'ye dahi tarafgirane bir inkâr, bir itiraz kalbe gelir. Hata varsa da tövbe ihtimali kuvvetlidir. O eski zamana gidip lüzumsuz, zararlı, şeriat emretmeden o ahvalleri tedkik etmekten ise; şimdi bu zamanda bilfiil İslamiyet'e dehşetli darbeleri vuran, binler lanete, nefrete müstehak olanlara ehemmiyet vermemek gibi bir halet, mü'min ve müdakkik bir zatın vazife-i kudsiyesine muvafık gelemez.” (Emirdağ Lahikası-1, s. 205)

İlave bilgi için tıklayınız:

Sahabeler arasında geçen savaşları nasıl değerlendirmek gerekir?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun