İsra suresi 93. ayet, miracın olmadığına mı delil?

Tarih: 19.12.2018 - 20:02 | Güncelleme:

Soru Detayı

- İsra suresinin 93. ayetinde “göğe çıkmadıkça sana inanacak değiliz” diye geçiyor. Bu miracın olmadığına mı delildir?
- Rabbimiz İsra suresinin 93. ayetinde “göğe çıkmadıkça sana inanacak değiliz” diyen kafirlere cevaben Peygamberimizin “Rabbimi tenzih ederim, ben ancak Resul olarak gönderilen bir beşerim.” dediğini bildiriyor. Bu ayeti miraçta Peygamberimizin göğe yükselmediği iddiasına kanıt olarak gösteriyorlar.
- Bu kadar hadis varken inkar etmek tehlikeli ama bu iddiaya bir açıklama getirip bizi aydınlatabilir misiniz?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Miracı inkar edenler şöyle bir delil getiriyorlar:

İsra suresi 93. ayetinin beyanıyla, kafirler Efendimiz (asm)'a şöyle diyorlar: “Göğe çıkmadıkça sana asla inanmayız.” Bu ayet miracın olmadığına delilmiş... Onlara göre: Eğer Peygamberimiz (asm) göğe yükselmiş olsaydı, onlar böyle demezlermiş.

İşte onlar böyle diyorlar. Şimdi mezkur ayetin önüne bakalım ve onların Efendimiz (asm)'dan neler istediğini görelim:

90. ayette şöyle buyrulmuş: Ve dediler ki: "Bize yerden bir pınar fışkırtmadıkça sana asla inanmayız."

91. ayette şöyle buyrulmuş: Veya senin, hurma ağaçlarından ve üzüm bağlarından bir bahçen olmalı ve aralarından şarıl şarıl nehirler akıtmalısın!

92. ayette şöyle buyrulmuş: Yahut iddia ettiğin gibi, göğü üzerimize parça parça düşürmelisin veya Allah'ı ve melekleri (açıkça buna) kefil olarak getirmelisin!

93. ayette şöyle buyrulmuş: Yahut altından bir evin olmalı veya göğe çıkmalısın! Fakat bize okuyacağımız bir kitap indirmedikçe, göğe çıktığına da asla inanmayacağız!

Şimdi kafirlerin, iman etmek için neleri şart koştuklarını maddeleyelim:

1. Efendimiz (asm)'ın yerden bir pınar fışkırtması.
2. Hurma ve üzüm bahçesi olması ve bahçede nehirlerin akması.
3. Göğün üzerlerine parça parça düşmesi.
4. Allah'ın ve meleklerin açıkça gelip şahitlik yapması.
5. Efendimiz (asm)'ın altından bir evi olması.
6. Göğe çıkması.
7. Gökten de okuyacakları bir kitabı indirmesi.

İşte müşrikler iman etmek için bunları istiyordu. Diğer isteklerini bir kenara bırakıp, meselemiz olan isteklerine bakalım:

Onlar sadece Peygamberimiz (asm)'ın göğe yükselmesini yeterli görmüyorlar. Buna ilaveten diyorlar ki: Bize okuyacağımız bir kitap indirmedikçe, senin göğe çıktığına da asla inanmayacağız!

Yani şunu istiyorlar: Efendimiz (asm) onların gözü önünde göğe yükselecek, sonra gözden kaybolacak, bir müddet sonra elinde bir kitapla gökten inecek, elindeki kitabı müşriklere gösterecek, müşrikler de o kitabı okuyacak... Müşrikler: "Ancak bunu yaparsan sana iman ederiz." diyorlar...

Efendimiz (asm) gözleri önünde göğe yükselse; ama gökten elinde kitap olmadan inse, yine Peygamberimize inanmayacaklar. Yani Peygamberimizin onların gözü önünde göğe yükselmesi yetmiyor; illa ki gökten, okuyacakları bir kitapla inecek. Kitap yoksa, iman da yok...

Şimdi bunun miraçla ne alakası var? Onlar miracı mı inkar ediyor ya da bir miraç mı istiyor?

Miraç, onların gözü önünde olmayan bir hadisedir. İki kısımdan oluşur. Birinci kısmı, Efendimiz (asm)'ın Mekke'den Kudüs'e götürülmesi; İkinci kısmı, oradan semaya yükseltilmesidir.

Birinci kısım olan, Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya götürülmesi, zaten ayetle sabittir. İsra Suresinin 1. ayeti, bu seyahati anlatmaktadır. Seyahatin bu kısmını inkar eden zaten kafir olur. Müşrikler seyahatin bu kısmını da kabul etmiyor. Onlar her şeyin gözleri önünde olmasını ve Peygamberimiz (asm)'in gökten bir kitapla dönmesini istiyorlar. Halbuki istedikleri şey, imtihan sırrını bozacak bir şeydir. Şöyle ki:

İmtihanın sırrı ister ki, akla kapı açılsın, ama irade elden alınmasın. Eğer mucizeler irade elden alınacak kadar açık olursa, o zaman imtihanın sırrı bozulur, herkes ister istemez imana mecbur kalır. Bu durumda da imtihan meydanının açılmasının manası kalmaz.

İşte bu sebepten dolayı, mucizeler perdeli bir şekilde vukua gelmiştir. Kalbinde hastalık olanlar, mucizeleri bir şekilde tevil etmiş, iradeleriyle küfürde ısrar etmişlerdir.

Mesela: Efendimiz (asm)'ın parmaklarından su akıtması mucizesine bakalım: Efendimiz (asm) ellerini kaldırıp da parmaklarından su akıtmıyor. Mübarek elini, içinde su olan bir kabın içini koyuyor ve parmaklarından suyu bu şekilde akıtıyor. O kaptan bir ordu su içiyor, kaptaki su yine eksilmiyor. Ama sadece kaba dikkatle bakanlar, parmaklarından akan suyu görüyor. Kalbinde hastalık olanlar ise, bu olayı bir şekilde tevil ediyor ve "Zaten kapta su vardı, biz kaptaki sudan içtik." diyerek mucizeyi inkar ediyor.

Diğer mucizeler de bu şekilde perdeli vukua gelmiştir. Bazen imtihan sırrını bozacak kadar açık mucizeler de olmuş; ancak bunlar küçük bir cemaat önünde gerçekleşmiş; bazen o cemaatten bazı fertler buna "sihir" demiş inanmamış; bazen de inanmış, ama onun sözüne diğerleri inanmamış. Yani hep bir imtihan olmuş. Sözü uzatmamak için örnekleri çoğaltmıyoruz.

İşte kafirlerin istediği şeyler; Allah'ın gelmesi, meleklerin gelmesi, gözleri önünde Peygamberimiz (asm)'in göğe yükselmesi ve gökten kitapla dönmesi gibi şeyler, imtihan sırrını bozacak şeylerdir. Bu sebeple bu tür mucizeler vukua gelmemiştir.

Ancak miraç böyle bir mucize değildir. Efendimiz (asm) bu seyahati tek başına yapmış ve döndüğünde bu seyahati insanlara anlatmıştır. İman sahipleri inanmış, kafir ve münafıklar ise inkar etmiştir.

Bütün bu izahlarla şunu anladık ki: Müşrikler Peygamberimiz (asm)'dan, vaki olan miraç gibi bir miraç istemiyorlar. Zaten onu kabul de etmiyorlar. Onlar, gözleri önünde gerçekleşecek şekilde, Peygamberimizin semaya yükselmesini ve gökten elinde bir kitapla dönmesini istiyorlar. Bu istekleri gerçekleşmemiştir. Gerçekleşmeme sebebini de biraz önce anlattık.

Demek ki, bu müşriklerin isteklerinin gerçekleşmemesi, miracın gerçekleşmediği manasına gelmez. Çünkü miraç bundan tamamen farklı bir hadisedir. Miraç imtihan sırrına uygun bir şekilde gerçekleşmiş; halis müminler iman ederken, diğerleri inkar etmiştir.

Sözün özü: Kafirlerin “Göğe çıkmadıkça sana asla inanmayız.” sözlerinin miracı inkarla hiçbir alakası yoktur. Onlar imtihan sırrını bozacak bir şey istemiş, Allah'ın hikmetiyse buna müsaade etmemiştir. Vukua gelen miraç ise, imtihan sırrını bozmayacak şekilde cereyan etmiş; ve Müslümanlar için bir imtihan vesilesi olmuştur. Öyle bir imtihan olmuş ki, hala günümüzde, Peygamberinin sözüne güvenmeyenler, Onu yalancılıkla itham edip, miracı inkar ediyorlar.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun