İsra suresi 1. ayetteki “kulunu” ifadesinden Hz. Muhammed'in olduğunu nereden anlıyoruz?

Tarih: 01.03.2017 - 02:17 | Güncelleme:

Soru Detayı

Son günlerde Hz. Muhammed değil muhatabın Hz Musa olduğu iddia ediliyor.

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bu konuyu birkaç madde halinde açıklamakta fayda vardır:

a) Her şeyden önce mi'raç meselesi, ancak iman esaslarına, özellikle Hz. Muhammed (asm)’in peygamberliğine iman edenlere ispat edilebilir. Bediüzzaman Hhazretlerinin şu ifadelerinde bu gerçeğin altı çizilmiştir:

“Mi'rac mes'elesi, erkân-ı imaniyenin usûlünden sonra terettüb eden bir neticedir. Ve erkân-ı imaniyenin nurlarından meded alan bir nurdur. Erkân-ı imaniyeyi kabul etmeyen dinsiz mülhidlere karşı elbette bizzât isbat edilmez. Çünki Allah'ı bilmeyen, Peygamberi tanımayan ve melaikeyi kabul etmeyen veya semavatın vücudunu inkâr eden adamlara Mi'racdan bahsedilmez. Evvelâ o erkânı isbat etmek lâzım geliyor…” (bk. Sözler, s. 559)

b) Hz. Muhammed (asm)’in peygamberliğine iman eden kimse, onun dediklerinin doğru olduğuna da inanmak durumundadır. Birçok sahih hadislerde Hz. Peygamber (asm), bu mi'raç olayının kendisiyle ilgili olduğunu bildirmiştir.

Demek her mümin, ayette yer alan “abd = kul” sözcüğünün Hz. Muhammed (asm)’e ait olduğunda tereddüt etmez ve etmemelidir.

c) İslam alimlerinin sahih olarak kabul ettikleri hadis rivayetlerinde, Hz. Muhammed (asm), Hz. Musa ile mi'raçta karşılaşmıştır. (bk. Taberi, Razi, İbn Kesir, el-Bikai, Suyuti, ilgili ayetin tefsiri)

d) İslam’da beş vakit namazın mi'raç gecesinde farz kılındığı, bütün İslam alimlerinin ve İslam ümmetinin ittifakla kabul ettiği bir gerçektir.

İlginçtir, namazın farz kılınması esnasında Hz. Muhammed (asm) yine Hz. Musa ile görüştüğü sahih bilgiler arasındadır. Kim bilir belki de Allah’ın hikmetinin ön gördüğü bu buluşma, mi'racın Hz. Muhammed (asm)’e ait olduğu gerçeğini açıkça ortaya koymaya yöneliktir.

e) İbn Abbas’a göre,

 “(Resulüm! İsrâ gecesi) sana açıkça gösterdiğimiz o temâşâyı ve Kur´ân´da lanet edilen ağacı da yalnız insanlara bir imtihan için yapmışızdır.” (İsra, 17/60)

mealindeki ayette “temaşa” olarak meal verdiğimiz “rüya” kelimesi, rüyet (görüntü) manasında olup mi'raç olayına işarettir. (bk. el-Meraği, ilgili ayetin tefsiri)

Ayetteki “sana” mealindeki hitabın muhatabı Hz. Muhammed (asm) olduğunda şüphe yoktur.

f) İsra suresinin birinci ayetinde, söz konusu edilen isra / mi'raç olayının başlangıç noktası, Mekke’de bulunan Mescid-i Haram olduğu bildirilmiştir. Hz. Musa’nın hiçbir zaman Mekke’ye gelmediği bilinen bir gerçektir.

g) Hz. Musa yerde bulunan Tur-i Sina’da vahiy aldığı ve orada Allah ile konuştuğu hem Tevrat hem Kur’an’da yer almaktadır. Hz. Musa’nın bir nevi mi'racı budur.

Ne Tevrat’ta ne de Kuran’da Hz. Musa’nın, Mekke’den Kudüs’e, oradan göklere çıktığına, yani böyle bir miracı olduğuna dair bilginin bir kırıntısı bile yoktur.

h) Kur’an’da prensip olarak “abd = kul” kelimesinin Allah’a ait “hu = o” zamirine izafe edildiği bütün ayetlerde Hz. Muhammed (asm) söz konusu edilmiştir. (bk. İbn Aşur, İsra, 17/1. ayetin tefsiri)

Bunun bir tek istisnası var, orada da açıkça o peygamberin ismi verilmiştir.

Bu husus İsra suresinin ayetindeki “abd = kul”dan maksat’ın Hz. Muhammed (asm) olduğuna kuvvetli bir delildir.

Bu tespit edilen hususu ilgili ayetleri açıkça belirtmek suretiyle konuya açıklık getirmekte fayda vardır.

Bütün Kur’an’da abd kelimesinin Allah’ın “hu = o” zamirine izafe edildiği 7 ayet vardır. Bunlardan birisinde, Hz. Zekeriya -ismiyle- anılmış, diğer 6’sında ise -isim verilmeden- Hz. Muhammed (asm) söz konusu edilmiştir.

İlgili ayetlerin -Kur’an’daki sıraya göre- mealleri şöyledir:

1) “Bir gece, kendisine bazı delillerimizi gösterelim diye kulunu (Muhammedi), Mescid-i Haram'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren O zatın şanı ne yücedir! Bütün eksikliklerden uzaktır O! Gerçekten, her şeyi işiten, her şeyi gören O’dur.” (İsra, 17/1)

2) Hamd, O Allah'a ki; kuluna dosdoğru kitabı indirdi ve onda hiçbir eğrilik koymadı.” (Kehf, 18/1)

3) “(Resulüm!) Bu senin Rabbinin rahmeti, kulu Zekeriya’yı zikretmesidir.” (Meryem, 19/2)

4) “Alemlere uyarıcı olması için kuluna (hakkı batıldan ayıran) Furkan'ı indiren (Allah) ne yücedir.” (Furkan, 25/1)

5) Allah kuluna kafi değil mi? Seni O'ndan başkalarıyle korkutuyorlar. Allah kimi şaşırtırsa artık onu yola getiren olmaz.” (Zümer, 39/36)

6) “Böylece Allah kuluna (o anada) vahyettiği(mesajı) vahyetti.” (Necm, 53/10)

7) Sizi karanlıklardan nura çıkarmak için kuluna (Muhammed’e) açık ayetler indiren O’dur.” (Hadid, 57/9)

Görüldüğü gibi, 3. sıradaki ayette “abduhu = kulu” kelimesi Hz. Zekeriya için kullanılmış ve adı da açıkça zikredilmiştir.

Bunun dışındaki 6 ayette ise “abduhu = kulu” ifadesinde bir isim zikredilmemiş, fakat -ayetin manası itibariyle- bunun Hz. Muhammed (asm) için kullanıldığı çok açıktır.

Bu gerçeği destekleyen bir husus da "abd" kelimesinin Allah’a ait “na = bizim” zamirine izafe edildiği yerde de bu prensibin söz konusu olmasıdır. Şöyle ki:

“Abd-na = Kulumuz” terkibinin geçtiği yerlerde Hz. Muhammed (asm)’in kastedildiği yerlerde (Bakara, 2/23, Enfal, 8/41) isim verilmemiş, onun dışındaki peygamberler için zikredildiği yerlerde ise (Sad, 38/17, 41; Kamer, 54/9) isimler (Davud, Eyyub, Nuh) açıkça zikredilmiştir.

Kur’an-ı Hakim'deki bu ince tercih üslubu, İsra ayetindeki “abd”den maksat Hz. Muhammed (asm) olduğunun göstergesidir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun