“Ben ona hidayet vermediğim sürece Müslüman yapamazsın.” ayeti hangisidir?

Tarih: 15.03.2017 - 03:08 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Aklımda kalan kısım; Peygamberimiz Hz. Muhammed (asm) savaşta bir kafiri Müslüman yapmak için elinden geleni yaparken Allah Peygamber Efendimize ben ona hidayet vermediğim sürece hiç bir şekilde Müslüman yapamazsın, diye ilgili bir şey görmüştüm eskiden, bunun doğrusunu yazar mısınız?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İlgili ayetin meali şöyledir:

“Onları doğru yola iletmek senin üzerine borç değildir, fakat Allah dilediğini doğru yola iletir. Hayır için yaptığınız her harcama kendiniz içindir. Verdiklerinizi ancak Allah rızası için verirsiniz. Hayır için yaptığınız her harcamanın karşılığını da hiçbir haksızlığa uğramaksızın tam olarak alacaksınız.” (Bakara, 2/272)

Bu ayetin inme nedeniyle ilgili olarak soruda geçen anlamda bir bilgi bulamadık.

Ayetin inme nedeni olarak anlatılan bilgi özetle şöyledir:

Önceleri Müslümanlar, inanırlar da İslâm'a girerler umuduyla gayri müslimlere de sadaka verirlerdi. Sonra "Onları doğru yola iletmek senin üzerine borç değildir." uyarısı indi.

Yani verdiğiniz sadaka ile böyle bir so­nuç beklemenize gerek yoktur. Çünkü Allah dilediğini doğru yola erişti­rir. Size düşen görev, doğru yola irşad etmektir.

Nitekim Ebû Bekir Sıddîk (ra)’ın kızı Esma (ra) bir ara kâfir olan dedesi Ebû Kuhafe'ye sadaka vermek istedi, fakat küfür üzere olduğunu düşünerek vazgeçti. Bunun üzerine bu ayet indi.

Böylece gayri müslimlere de -muhtaç durumda bulunuyorlarsa- sadaka verilebi­leceği anlaşılıyor. (bk. Razi, Kurtubi, ilgili ayetin tefsiri)

Hikmetin manalarından biri de "ilâhî irşad ve hidayet" idi. Bu büyük lü­tuf Allah'ın elindedir; peygamber de olsa, hiçbir kulun başkalarına hidayet lütfet­me imkânı yoktur.

Allah'ın hikmet ve hidayet lütfunda da -kendi koyduğu kanun gereğince- kulun yönelişi ve hak edişinin etkisi vardır.

- Hayır ve saadet yoluna eriştiren ve eriştirici olan ancak Allah oldu­ğuna göre, mürşidin bu konudaki irşadının yeri ve anlamı ne olabilir?

Bu­na daha çok pratikten bir örnek verelim: Büyük bir kentin istasyonuna gelen yabancı, kentin hiçbir semtini bilmiyor, yol gösteren bir kimse arı­yor. Hayırhahlardan ya da görevlilerden biri ona kenti tarif ediyor ve ay­nı zamanda eline o kentin haritasını da veriyor. Böylece yol göstericinin görevi bitmiş oluyor.

Kentte arzuladığı yeri bulup gitmesi için bu kez ak­lını, zekâsını ve yeteneğini kullanması gerekiyor. O takdirde Allah da ona yardımcı olur.

İşte Peygamber (asm) ve O'nun yolundaki mürşitlerin görevi, insan aklını, zekâ ve yeteneğini harekete geçirmek, saadet caddesini göstermek ve yoldaki engellerden, tehlikelerden, konaklama yerlerinden haber vermek­tir.

Artık yolu bulup yürümek, engel ve tehlikeleri bir bir düşünüp tedbir almak, yolcuya düşer. Bu da ancak ilâhî kanuna uyarak aklı, zekâyı ve bütün yetenekleri kullanmaya bağlıdır. Çünkü bunları kullanmak ilâhî sün­nete uymak demektir. O'nun sünnetine uyulunca da hidayet bulmaya namzet olmaktır.

Böylece Allah'ın has inayet ve hidayeti tecelli eder de o kulu doğru yola eriştirir. Tabii dilediği kimse için bu böyledir.

İlave bilgi için tıklayınız:

"Hidayet Allah'tandır." sözü nasıl anlaşılmalıdır?
Hidayet Nedir? Kimler Hidayettedir? Hidayete kim ulaştırır? Şeytan ...
Kur'an ayetlerinde geçen "Allah'ın dilediğini hidayete erdirmesi ...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun