Hiç kimse, kendi ameline karşılık, cennete girmeye hak kazanamaz, diye bir hadis var mıdır?

Hiç kimse, kendi ameline karşılık, cennete girmeye hak kazanamaz, diye bir hadis var mıdır?
Tarih: 03.03.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Cennetin, Kur’an’da bazen insanların çalışmasının bir kazancı olarak gösterilmesi, insanı onurlandırmaya yönelik bir iltifattır. Yoksa, gerçekte insanların yaptığı bütün ibadetler, Allah’ın daha önce insana verdiği nimetlerin tam bir şükrü bile olamıyor.

İnsanı yoktan var etmesi, bin bir çeşit maddî manevî cihazlarla donatması, imanı nasip etmesi, her an muhtaç olduğu ışığı, havayı suyu ve gıdayı kendisine sunması, yeryüzünü kendisine bin bir çeşit nimetlerin dizildiği bir nimet sofrası halinde sergilemesi vs. gibi nimetlerin şükrünü eda etmekten çok uzak olduğumuz bir gerçektir. Bütün dünya verilse, bir gözümüzü vermeyiz ve hakeza...

Onun için, bu ibadetleri bundan sonraki hayatta verilecek nimetlerin bir bedeli gibi algılamak, hiç de doğru değildir.

Bu hakikate Peygamberimiz (a.s.m) şu sözleriyle işaret etmiştir:

“Hiç kimse kendi ameliyle cennete girmez.”

“Sen de mi ya Resulallah!” dediklerinde de

“Evet ben de meğer ki Rabbim beni rahmetinin kucağına almış olsun.” (Buharî, Rikak, 18; Müslim, Münafikîn, 71-73).

Cennet Allah’ın rahmet ve lütfunun karşılığı ise de cehennem, kişinin yaptıklarının karşılığıdır. Nitekim Kur’an’da,

“Sana gelen her iyilik Allah'tandır. Başına gelen kötülük de kendindendir.(Kendi kusurun sebebiyledir)..." (Nisa, 4/79)

buyurulmkatadır.

Allah, insana sayısız nimet ve ihsanlarda bulunmuştur. İnsan bu sayısız nimet ve ihsanların şükrünü eda etmekten aciz olduğu için, başka bir nimeti hak etmesi mümkün değildir. Yani insan, halihazırda verilen nimetlerin şükrünü eda etmekten aciz kalırken, gelecekte verilecek cennet gibi külli nimetleri hak edip, “Bu cennet amelimin bir neticesidir.” demesi asla doğru değildir.

İnsan biribiri içinde külli nimet dairelerine, hak etmediği halde kavuşmuştur.

Mesela, Allah insanı yoklukta bırakmayıp, varlık nimetine kavuşturmuştur. Bu, nimetlerin en büyüğüdür. Yine varlık içinde cansız ve camit bırakmayıp, hayat nimetini vermiştir. Hayatlılar içinde ruhsuz bırakmayıp ruh nimetini vermiştir. Ruhlular içinde şuursuz ve akılsız bırakmayıp akıl ve şuur nimetini ihsan etmiştir. Akıl ve şuurlular içinde insaniyet nimetini bahşetmiştir. İnsaniyet içinde hidayet ve iman nimetini vermiştir.

Bu sayılan bütün nimetler verilmiş ve sabık nimetlerdir. Hepsi şükür ve ibadet isterler. İnsan bu verilen külli nimetlerden kaçının şükrünü eda etti de cennete gözünü diksin, "amelimin neticesidir." diyebilsin. Bu yüzden hiçbir insan, -peygamberler de dahil- cenneti hak edip, amelinin neticesi olarak göremez. Cennet hiçbir insanın alın terinin karşılığı değildir; ancak ve ancak Allah’ın kerem ve fazlının bir ikramı, bir ihsanıdır.

Diğer bir husus ise, insanın zaten yaptığı ibadet ve kullukta da hissesi yüzde birdir. Yani ibadette yüz hisse var ise, bunun doksan dokuzu Allah’a, yüzde biri insana aittir. Dolayısı ile insanın amelinde de muvaffakiyet  Allah’a aittir. İnsana ait hisse ve sermaye ise zayıf ve meşkuk bir talep ve irade etmektir. Yani insan talep ediyor, Allah da bu talebi yaratıyor. Öyle ise insanın amelinde de galip Allah’tır. Böyle olunca, nasıl olur da insan, ameli ile cenneti hak etmiş olabilir.

Ama cehennem ise adalettir. Zira cehenneme götüren günah ve şerler, hayır ve sevaplar gibi vücudi varlıklar değillerdir. Şerler ve günahlar bir iradesizlik, bir vazifesizlik ile hasıl olan varlık sınıfından olmayan tahribat nevinden şeylerdir.

Mesela, bir binanın yüz usta tarafından yüz günde yapılması hayır ve vücuda örnektir. Aynı binanın bir kibrit ile dinamitlenip yıkılması şer ve günaha örnektir. Binayı yapmak amel ve sevap gibidir. Binayı harap etmek, şer ve günahlar gibidir. İnsanın hayırda eli ve hissesi kısa ve dar, şer ve günahlarda ise hisse ve eli uzun ve geniştir.

Bu yüzden insan tahribatta ve şerde faildir, sevap ve iyiliklerde münfail ve edilgendir. Onun için bir şerre, bin günah yazılması adalet iken, Allah af ve fazlından bir yazıyor, sevaba bir sevap bile yazılmaması gerekirken, ihsan ve ikramından bin yazıyor.

İşte cehennem günah ve hatalarımızın karşılığı iken, cennet amel ve iyiliklerimizin karşılığı değildir. Ancak Allah’ın bir lütfü ve fazlıdır.

İlave bilgi için tıklayınız:

İyilikleri Allah'tan, kötülükleri nefisten bilmek, ne demektir?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun