Kur'an'da bilimsel mucizeler varsa neden Hz. Muhammed veya İslam alimleri insanlara bunu açıklamadılar?
Değerli kardeşimiz,
Kur'an-ı Kerim her asrın fehmine uygun anlaşılma özelliğindedir. İnsanların anlama kapasiteleri ve ihtiyaçları yanında siyasî, kültürel, coğrafî ve sosyal faktörlerin etkisi söz konusudur. Zaten evrensel olduğunu söyleyen bir din için de bu durum kaçınılmazdır. Çünkü bu tarz iddialarla ortaya çıkan bir din avam, orta tabaka ve havas gibi bütün toplum kesimlerinin manevî gıdası olmak durumunda olduğu gibi; farklı ırk, dil ve coğrafyalara mensup insanların da esin kaynağı olmak durumundadır. Bu nedenle bazı vahiylerde muhatapların anlayabileceği ve her mertebeden insanı tatmin edecek şekilde açık ve yalın ifadeler kullanılırken, bazılarında da teşbihler ve yoruma açık anlatımlar söz konusudur. Dolayısıyla dinamik bir yapıya sahip olan ilahi mesajdan herkesin kendi kabiliyet ve anlayışı ölçüsünce faydalanma imkanı bulunmaktadır.
Söz gelimi Enbiya suresinin 32. ayetinde Cenab-ı Hak: “Biz, gökyüzünü korunmuş bir tavan (sekfan mahfûza) gibi yaptık. Onlar ise, gökyüzünün ayetlerinden yüz çevirirler.” buyurmaktadır. Kur’an’ın ilk muhataplarına göre “semanın korunması”, “cin ve şeytanların mele-i alada olup bitenden haberdar olmalarının engellenmesi” demekti. Halbuki günümüzde astronomi ilminin katettiği gelişmeler ve ulaştığı veriler bu ayeti “Dünyayı saran atmosferin hayata zarar verecek ışık ve gök cisimlerinden korunmuş olması ” şeklinde anlamamıza imkan sağlamıştır. Vahyin ilk muhataplarından bugün bizim anladığımız anlamı çıkarmalarını beklememiz haksızlık olacağı gibi, günümüz insanlarının da astronominin ortaya koyduğu verileri bir tarafa bırakarak eskilerin anlayışını benimsemelerini kabul etmek de doğru değildir.(Prof. Dr. İlyas Çelebi, Kelam Araştırmaları Dergisi, 2004, cilt: II, sayı: 1, s. 23-26)
Yine Ra'd suresi 41. ayette Cenab-ı Hak: “Bizim yeryüzüne gelip de onu kenarlarından eksiltmekte olduğumuzu onlar görmedi mi?” Bu âyetin Mekke döneminde indiğini dikkate alırsak, o dönemde inkâr ehlinin başlarına gelecek âkıbet ile ilgilidir. Yani “O inkârcılar (Mekke müşrikleri), her taraftan kuşatılıp da ülke sınırlarının daraldığını, gittikçe küçülüp zayıflamakta ve bir köşeye kıstırılmakta olduklarını görmüyorlar mı?” O zamanın güç odakları hakkında bir gayb haberi taşıyan bu ayet o gün için yeryüzünde, en azından ülkelerinde kendilerinden daha güçlü kimse tanımayan, Müslümanlara göz açtırmamakta kararlı olan ve her yaptıklarının yanlarına kalacağını sanan zamanın güçlü kişileri hakkında bu âyetlerin verdiği haber doğru çıkmış ve o inkârcılar, sınırları daralarak, yurtları küçülerek, kalabalıkları azalarak, güçleri tükenerek hezimete uğrayıp gitmişlerdir.
Bu hükmün genel bir kural ifade ettiğini ve aynı şartların aynı âkıbeti doğurduğunu da unutmamak gerekir. Zaman, zemin ve kişiler değişse de Kur’ân’ın verdiği bu haber, değişmeyecek bir hüküm olarak devam eder ve mü’minlere, inkâr ehli karşısında asla eğilmemeleri ve haklı dâvâlarında sebat etmeleri yönünde bir güven telkin eder.
Diğer yorumlar ise, âyetin yine istikbale ait bir başka haberini ortaya çıkarıyor. Yeryüzünün kenarlarından eksilmesi, bütün bir yeryüzü çapında ele alındığı takdirde -ki âyetin ifadesi buna son derece elverişlidir- dünya karalarında bir küçülme, bir daralma ihtimali ortaya çıkmaktadır. Bu nasıl olabilir? Böyle bir soruya verilebilecek cevaplar arasında en ziyade makul, hattâ kaçınılmaz görüneni, karaların deniz vasıtasıyla kenarlarından kırpılmasıdır. Hızla sürüklenmekte olduğumuz küresel ısınma, böyle bir âkıbetin belirtilerini şimdiden vermeye başlamış bulunuyor.(Ümit Şimşek, Zafer Dergisi, Aralık 2008, Sayı:380)
Bilimsel bulgulara işaret eden ayetlerin doğrudan anlatılmamasının / her dönem anlaşılmamasının farklı nedenleri vardır.
- Kur'an-ı Kerim bir bilim kitabı değildir. Kur'an'ın öncelikli hedefi tevhid mesajını insanların gönlüne nakşetmektir. Bu mesajı verirken de bilimsel gerçeklere işaretler de bulunur. Kur'an'ın bu öncelikli hedefi her dönemde ön planda tutulmuştur.
- Yukarıda örneklerini verdiğimiz üzere Kur'an ayetleri her asrın fehmine uygun olarak yorumlanmıştır. Her asrın anlayışı ve bilgi birikimi ise farklıdır. Kur'an'da bahsedilen ilmi hakikatler, ilk asırlarda günümüzde olduğu gibi açıklansaydı, bunları anlayamayan bir kısım insanlar bunu inkar edecekti. Günümüz insanı bilim alanında belli bir seviyeye gelmişken o dönemde toplumun buna hazır olmadığı tarihi bir gerçektir.
- Bilimsel gerçek kimin elinden çıkarsa çıksın, Kur'an'ın o konuya vurgu yaptığı gerçeğini değiştirmez. Bilim insanlığın ortak malıdır. Kur'an'ın işaret ettiği gerçekleri bir gayri müslim de bulsa Kur'an'ın haberini doğrulama özelliğini taşır.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Evlilik yürümüyorsa, kadın boşanmak isteyebilir mi?
- Boşanan ailede çocukların velayeti kime verilir?
- Kur'anda geçen bilimsel ayetlerin İncilde de geçtiğini söyleyip Kur'an'ın İncilden kopyalandığını ve Hristiyanlığı kabul edeceğini söyleyenlere nasıl cevap vermeliyiz?
- Bilim gerçegi- din ilişkisi- evrim teorisi... Bilimsel çalışmalarda hata ya da taraflılık olamaz mı?
- Enbiya Suresinin 32. ayetinde geçen "korunmuş tavan" ifadesi dünyanın yuvarlak olmasıyla çelişir mi?
- Neden tefsirciler Kur'an'da bulunan bilim ve teknoloji ile ilgili bilgileri, ancak onlar bulunup fark edildikten sonra görebiliyorlar?
- Evrendeki Mükemmel Yörüngeler [Kur'an Mucizeleri]
- Kur'an, midraş metinlerinden mi kopyalanmıştır?
- Gökyüzünün Korunmuş Tavan olması [Kur'an Mucizeleri]
- İslam dininin yapay zeka hakkındaki sözleri nelerdir?