İslamiyet'te et ve hayvansal gıdaları yememe ve helal nimetleri kendine haram etme var mıdır?
Değerli kardeşimiz,
Hayır, böyle bir uygulama İslam'da yoktur. Bazı grup ve meşreplerin kişisel ve kendilerine özel uygulamaları olabilir. Bu davranış sünnete uygun değildir. Çünkü Peygamberimiz (asm) et ve diğer hayvansal gıdaları yemiştir.
"Eğer O'nun ayetlerine inananlardan iseniz, üzerine Allah'ın adının anıldıklarından yiyin!" (En'am, 6/118)
Allah, temiz olan şeyleri insanlara helal kılmış, pis olan şeyleri de haram kılmıştır. Üzerine Allah'ın adı anılarak kesilen helal kılınmış hayvanların etini; kendi kafalarına göre çeşitli isimlerle (Bahire, Sâibe, vesile, hâm gibi) isimlendirip haram kılanlar, Allah'a iftira etmiş oluyorlar. (Maide, 5/103) Allah hangi hayvanların etinin yenmiyeceğini açıklamıştır. (Maide, 5/3-5) Öyleyse, Allah'ın adı anılarak kesilen temiz hayvanların etini yemeyi yasaklamak Allah'ın indirdiği dini kabul etmemek anlamına gelir. Bu da yalnızca cahilce heveslere uymaktan başka bir şey değildir. Rabbin koyduğu ölçüyü aşmaktır.
"Bir zorunluluk dışında neyin haram olduğunu size açıklamışken, size ne oluyor da Allah'ın adı anılandan yemiyorsunuz? Bir çokları, bildiklerinden değil heveslerine uyarak saptırıyorlar. Şüphesiz Rabbin, ölçüyü aşanları en iyi bilendir." (Enam, 6/119)
Ölçüyü açıkça çiğnemek nasıl günahsa, gizlice çiğnemek de, helal olduğu halde içinden haram sayarak yememek de günahtır. Allah Teala, burada et yemeyi farz kılmıyor. İnsanların haram ve helal sınırını çizemeyeceklerini, bu hakkın Allah'a ait olduğunu bilmelerini istiyor. O, neleri temiz ve helal kabul etmişse öylece kabul etmek, neleri de pis ve haram olarak tesbit etmişse onları da öylece kabul etmek gerekir. Aksi halde günah işlenmiş olur.
Maide Suresi 88. Ayetin Tefsiri:
Hasılı, helali haram, haramı helal yapmayınız da, Allah'ın size rızık olarak verdiği nimetlerden helal, hoş ve temiz olarak yiyiniz. Ve iman etmiş olduğunuz Allah'tan korkunuz, azarlamasından korkunuz da ifrat (aşırılık) ve tefrit (ihmalkârlık)ten çekininiz.
Ne Allah'ın nimetlerini beğenmemek, onlardan kaçınmak gibi nankörlük, ne de bu dünya nimetlerini son gaye zannedip Allah'dan ve ahiretten gaflet ederek hırsın ve şehvetin esiri olunuz.
Rivayet ediliyor ki, bir gün Resulullah (s.a.v.) ashâbına kıyameti anlatmış ve son derecede inzar (korkutma)da bulunmuştu. Ashâb-ı kirâm bundan etkilenip duyguları incelerek Osman b. Maz'ûn'un evinde toplanmışlar, "daima oruçlu olmaya, döşek üzerinde uyumamaya, et ve yağlı yememeğe, kadınlara yaklaşmamaya, koku sürünmemeye, dünyayı terketmeye, eski çul, paçavra giyip yeryüzünde seyahat etmeye ve erkekliklerini kesmeye" ittifakla karar vermişler. Derhal bu haber Resulullah (sav)'a erişmiş, bundan dolayı onlara:
"Ben böyle emrolunmadım, muhakkak ki nefsinizin üzerinizde bir hakkı vardır. Şu halde oruç tutunuz, iftar da ediniz, namaz kılınız ,uyku da uyuyunuz; ben namaz kılarım, uyku da uyurum, oruç tutarım, iftar da ederim, et de yerim, yağ da yerim, kadınlara da yaklaşırım. Benim sünnetimden yüz çeviren benden değildir."
buyurmuş, bu âyetler inmiştir.(Elmalılı H. Yazır, Kur'an-ı Kerim Tefsiri)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet