Bütün insanlar Hz. Âdem’den geldiğine göre, çocukları (kardeşler) birbirleriyle nasıl evlendi?
- Hz. Âdem ve Havva'nın çocukları neden evlenmiş, yani kardeş kardeşe nasıl nikah kıyılmış?
- Bu mümkün müdür, böyle bir şey var mıdır?
- Bundan kardeşlere nikâh düşer, bunu mu çıkartmalıyız?
- Dinimizde böyle bir şey var mıdır?
Değerli kardeşimiz,
İnsan soyunun nasıl üreyip çoğaldığını konu edinen ayetler insanların bir anne babadan meydana geldiği yönündedir.
"Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır." (Hucurat 49/13)
"Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan, ikisinden birçok erkek ve kadın üretip yayan Rabbinize itaatsizlikten sakının. Adını anarak birbirinizden dilek ve istekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir." (Nisa, 4/1)
Hadislerde de Hz. Âdem’in beşer türünün müşterek atası olduğu vurgulanmış (Buhârî, “Tevḥîd”, 38; Müsned 5/411)
İlk çoğalma konusu Tevrattaki aktarımla uyumlu olarak tefsirlere şöyle yansımıştır. Havva anamız hep ikiz doğum yapıyordu. Bunlardan birisi erkek, diğeri de kızdı. Hz. Âdem, aynı anda doğan ikizleri, bir önce veya bir sonra doğan ikizlerle evlendiriyordu. Habil’le beraber doğan kız çirkin, Kabil’le birlikte doğan kız ise güzeldi. Bu durumda Hz. Âdem, Habil’in, Kabil’le beraber doğan kızla, Kabil’in de Habil’le beraber doğan kızla evlenmesini istedi. Fakat Kabil buna razı olmadı, kendisiyle doğan güzel kızı Habil’e vermek istemeyerek kendisi almak istedi. (bk. Taberi, İbn Kesir, Razî, Maide, 5/27. ayetin tefsiri)
Hz. Âdem buna müsaade etmedi ve meseleyi Allah’a havale etti. Cenab-ı Hakk'tan gelen emir üzerine her ikisinin de Allah’a birer kurban takdim etmelerini, hangisinin kurbanı kabul edilirse Kabil’in bacısının ona ait olacağını söyledi. Bunun üzerine Kabil bir demet buğday, Habil de bir koyunu kurban olarak takdim etti. Gökten inen bir ateş Habil’in kurbanını aldı, Kabil’inki olduğu yerde kaldı. Bu durumda Habil haklı çıkmış ve kızı almaya hak kazanmıştı. Fakat Kabil iyice çileden çıkmıştı. Habil ile Kabil hâdisesi Kur’ân’da şöyle anlatılır:
“Onlara Âdem’in iki oğluna dair haberi hak ile oku. Onlar birer kurban takdim ettiklerinde, birisinin kurbanı kabul olunmuş, diğeri kabul olunmamıştı. Kurbanı kabul olunmayan diğerine, ‘Ben seni öldüreceğim.’ dedi. O da ‘Allah ancak takva sahiplerinin kurbanını kabul eder.’ diye cevap verdi."
“Habil şöyle devam etti: ‘Eğer sen öldürmek için elini bana uzatırsan, ben seni öldürmek için elimi kaldıracak değilim. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım. Dilerim ki, sen benim günahımı yüklenesin de cehennem ateşinin ehlinden olasın. Bu da zalimlerin cezasıdır.' "
“Sonra nefsi, kardeşini öldürmeyi ona kolay ve hoş gösterdi; o da kardeşini öldürüp hüsrana uğrayanlardan oldu. Sonra Allah, kardeşinin cesedini nasıl örteceğini göstermek için, ona, yeri eşeleyen bir kargayı gönderdi. Kabil, ‘Yazıklar olsun bana!’ dedi. ‘Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtemedim!’ Artık o yaptığına pişmanlık duyanlardan olmuştu.” (Mâide, 5/27-31)
Hz. Âdem’in çocuklarının birbirleriyle evlenmelerinin dindeki yerine gelince; Hz. Âdem (as)’den Peygamber Efendimize (asm) gelinceye kadar bütün peygamberler hak dini tebliğ etmişlerdir. Dinin temeli olan îman esasları hep aynı kalmıştır. Fakat şeriat dediğimiz, ibadet ve dünyaya ait işlerde Hz. Âdem’den Peygamberimize kadar her devrin icaplarına, insanların ihtiyaçlarına göre bazı hükümler değişerek gelmiştir. Cenab-ı Hak her devrin insanının yaşayışını ve menfaatini gözeterek her ümmete ayrı bir şeriat göndermiştir. Mâide Sûresinin 48. âyetinde bu hususta, “Sizin her biriniz için Biz bir şeriat ve açık bir yol tayin ettik.” buyurulur.
Bediüzzaman da bu meseleyi şöyle izah eder:
“Asırlara göre şeriatlar değişir. Belki bir asırda kavimlere göre ayrı ayrı şeriatlar, peygamberler gelebilir ve gelmiştir. Hâtemü’l-Enbiya’dan (a.s.m.) sonra şeriat-ı kübrası (büyük şeriatı) her asırda, her kavme kâfi geldiğinden muhtelif şeriatlara ihtiyaç kalmamıştır.” (Nursi, Sözler, s. 454)
Meselâ, Yahudiler ancak havralarda, sinagoglarda, Hristiyanlar sadece kiliselerde ibadet edebilirlerken, biz Müslümanlar her yerde namaz kılabiliyoruz. Yine sığır ve koyun gibi hayvanların iç yağları Hz. Musa (as)’ın şeriatında haramken, bizim dinimizde helâldir.
Hz. Âdem (as) ise ilk insan ve ilk peygamberdir. Allah ona da bir din ve bir şeriat göndermiş ve öğretmişti. O da Allah’ın kendisine gösterdiği şekilde hareket ediyordu. Cenab-ı Hak, Hz. Âdem’in çocuklarının birbirleriyle evlenmesini de bir zaruretten dolayı helâl kılmıştı. Çünkü insan neslinin artması gerekiyordu. Başka insan da olmadığına göre, bir zaruret olarak kardeşlerin birbirleriyle evlenmesi gerekiyordu. Bu âdet bir süre devam etti, fakat insanlar çoğalınca böyle bir evliliğe ihtiyaç ve zaruret kalmadı ve bu tatbikat da kalkmış oldu.
İnsanların Hz. Adem ve Havva'dan çoğaldıkları kabul edildiğinde belli bir süre kardeş evliliğinin gerçekleştiği düşüncesinin kabul edilmesi zorunlu görünmektedir.
Allah, değişik seferde doğan bu kardeşleri de birbirine yabancı suretinde yaratabilir. Daha sonra ise insan nesli çoğaldı ve Allah bundan sonra farklı ikizlerden de olsa kardeş evlenmesini yasakladı.
Özellikle son zamanlarda evrim fikrini benimseyen bazı Müslümanlar, ilk insan neslinin bu şekilde çoğalmış olmasını ensest ilişki sayarak reddetmektedir.
Oysaki durum onların iddia ettiği gibi -bugünkü anlamsal karşılığıyla- ensest ilişki değildir. Zira ensest ilişki, ancak aynı anne babanın çocukları olmayan diğer insanlar varsa anlamlıdır, çünkü her şey ancak zıddıyla bilinebilir. Âdem ve Havva ve çocuklarının düşünce dünyasında ise “diğer aile”, “ikinci bir aile” diye bir kavram henüz yoktu.
Ayrıca bir şeyin helal veya haram olması ancak Allah’ın emir ve takdiriyledir. Helal olan diğer bazı şeylerin de Yüce Allah tarafından zaman içinde haram kılınmış olduğu bilinmektedir.
Zaruret durumunun haramı mubah kılıcı bir etken sayılması gibi bazı hususların da bu eksende dikkate alınması gerekmektedir.
Ayrıca bazı rivayetlerde, her batında bir kız ve bir erkek olmak üzere -özel bir yaratılışla- ikiz doğan çocukların çaprazlama şekilde evlendirildiği de nakledilmiştir.
Sonuç itibariyle Hz. Âdem ve Hz. Havva’nın ilk iki insan olamayacağını ensest ilişki temeline indirgeyerek iddia etmenin tutarlı olmadığı görülmektedir.
Bunun helal olmasının diğer bir yönü ise temelde Allah'ın emriyle alakalı olarak açıklanmaktadır. Çünkü bir işin kötü olması Allah'ın yasaklamasından dolayı, iyi olması da emretmesinden ya da serbest bırakmasından dolayıdır. Yani Allah emreder güzel olur, Allah yasak eder kötü olur. Esas olan da budur.
Allah'ın Hz. Adem'i yarattıktan sonra farklı insanlar yaratıp neslin çoğalmasını bu şekilde devam ettirdiği iddiaları da -hakkında kesin bir delil olmamakla birlikte- imkan dahilindedir.
Kur’ân-ı Kerîm’de ve sağlam rivayetlerde “kardeşlerin birbiriyle evlendikleri” bilgisi verilmediğine göre, ilk yaratılan erkekle kadından birçok erkek ve kadının türetilmesinin nasıl olduğunun bilinmediğini, yukarıda zikredilen şekillerden birisine göre veya bir başka şekilde yaratma ve çoğaltmanın olabileceğini ifade etmek mümkündür. (bk. Kur’an Yolu, Nisa Suresi 1. Ayetin tefsiri)
"Allah dileseydi farklı insanlar yaratıp nesli çoğaltamaz mıydı" sorusuna verilecek cevap ise Allah'ın iradesinin bu şekilde tecelli ettiği şeklinde olmalıdır. Zira O'nun kudreti açısından bir insanı yaratmak ile birden fazlasını yaratmak arasında bir fark yoktur. Allah'ın farklı insanları yaratarak neslin çoğalmasını sağlamasının ilahi kudret açısından bir engel olmamakla birlikte bunu kesin olarak dile getirmeye imkan sağlayan deliller kaynaklarda yer almamıştır.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Neden insanlar Hz. Âdem'den çoğaldı?
- Hz. Adem ile Havva'nın çocuklarının ensest ilişkisi akılla nasıl açıklanabilir?
- Hz. Âdem ve Hz. Havva'dan insanlık nasıl çoğalmıştır?
- Hz. Şit aleyhisselam hakkında bilgi verir misiniz?
- Hz. Âdem'e her şey öğretilmişse, neden fosiller ilk insanların çok ilkel, konuşmayı dahi bilmeyen kimseler olduğunu gösteriyor?
- Irklar, kan grupları ve dünya dilleri nasıl oluşmuştur?
- Şeytan nasıl bir varlıktır; özellikleri nelerdir?
- İlk insanlar konuşabiliyor muydu; konuşuyorlarsa ne gibi bir dil kullanıyorlardı?
- "Deccal" ve "Süfyan" hakkında bilgi verir misiniz?
- Hz. İsa'nın nüzulü ve Mehdi'nin gelmesi ile ilgili açık ayet var mıdır?
Yorumlar
Cevap için çok teşekkürler, Hz. Meryem Hz. İsa (A.S)'ı nasıl ki Allah'ın izniyle babasız doğurabildiyse, Hz. Havva'nın da ilk veya ikinci doğumlarını sırrını yalnız Allah'ın bilebileceği bir şekilde gerçekleştirmiş olabilir..
bazi arkadaslar ikna olmadiklarini veya anliyamadiklarini yaziyorlar yeryuzunde baska insan olmadigina gore kiminle evleneceklerdi acaba seytanlarlami yoksa eyriyi dogruyu Allahtan iyimi biliyorlar? TESEKURLER
Anlaşılır Hali Şudur Ki...
Havva, İlk Doğumunda İkiz Çocuk Dünyaya Getirmiştir.. Biri Erkek Diğeri Kızdır..
İkinci Doğumundada İkiz Olarak Yine Biri Erkek Diğeri Kız'dır..
İlk Doğan Erkek İkinci Doğan Kız İle..İlk Doğan Kız İkinci Doğan Erkek İle Evlenmiştir..Yani Çaprazlama Birbirlerine Helal Kılınmışlardır...
Şuan İçin Ters Bir Durum Gibi Görünsede Yüce Allahın Emridir Ve Tartışılması Yanlıştır...
BURADA ZARURUİ BİR DURUM VAR ÇOK MANTIKLI GELDİ BANA İNSANLARIN ÇOGALMASI İÇİN
Cenab ı Allah herşeyin iyisini ve doğrusunu bilir.Bu hadise bu şekilde olmuşsa bununda hikmeti Cenabı Allah'ta saklıdır.İnsan nesli için gerekliymiş ve olmuş bence garip bir durum yok.
Evlilik dini bir kurumdur. Kimin kiminle evleneceğini helal yada haram kılan Allah’ın hükümleridir. İnsanlar bazı kişilerle evlenmiyorsa, bu Allah yasakladığı içindir.
Hz. Adem’in çocuklarını düşünürsek Allah onlara böyle bir yasak getirmediyse, evlenmeleri de haram olmaz. Zaten bir tek anne-babanın olduğu bir dünyada onun neslinden gelenlerin başka şekilde nesillerini devam ettirmeleri de mümkün değildir.
Fıtrat da, şeriat da, yaratılış da, hüküm de Cenâb-ı Hakka aittir. O dilerse hükmünü ve şeriatını değiştirir, dilerse fıtratları ve yaratılışları değiştirir. Hüküm ve irâde onundur. Biz buna iman ediyoruz.
Olayın bir başka yönü de eğer insanlık birkaç Adem ve Havva'dan çoğalsaydı, o zaman seyretseydik yeryüzünde olan hadiseleri. Çünkü, Adem'in birinin soyundan gelen insanlar, illa bizim ırkımız üstündür, diğer Adem ve Havva'nın soyundan gelen insanlar, illa bizim ırkımız üstündür der ve yok sen şu Adem'densin, yok ben bu Adem'denim, derlerdi.. Bu sefer de, insanlar, devamlı birbirleri ile harp halinde olur, yeryüzünde hiç mi hiç huzur kalmazdı.
Diğer yönden, ikiz doğan Hz. Adem'in çocukları, çaprazlama evlenmişlerdir. İkizler birbiriyle değil, kendilerinden önce veya sonra doğanlarla evlenmişlerdir. Hadiselerle tespit edilen bu hususa göre, hikmet-i ilahiyece ikizler arasında yine bir kanuna riayet edildiği görülüyor.
Ayrıca, ahlakî yönden mühim bir tarafı da, Hz. Adem'in çocukları birbirleriyle evleneceklerini bilmiyorlardı. Hüküm sonra geldi. Belli bir dönem sonra da kardeşler arası evliliğe ihtiyaç kalmadığı için yasaklandı.
Açıklama için teşekkürler. Açıklamayı yeterli bulmayan arkadaşlara tavsiyem; bu konunun bile bir imtihan yönü olduğunu unutmayın. Cenab-ı Allah dilediği şekilde yaratır, böyle yarattı ve bakın kullarından bazıları 'acaba' demeye başladı. Demekki bu da bir imtihan vesilesi. Ayrıca 'zaruret' meselesi biraz hassas konu. Zira Cenab-ı Allah için 'kün fe yekün' dur. Zaruret demek sanki tehlikeli bir ifade. Bir hikmete binaendir, Allahu alem..
Selametle.