Zilzal suresinin 2. ayetindeki "yeryüzünün ağırlıklarını dışarı çıkarması", 4 ve 5. ayetler ne anlama gelmektedir?

Tarih: 29.12.2011 - 00:27 | Güncelleme:

Soru Detayı
- Zilzal suresinin 4. ayetindeki "haberlerini anlatması" ve 5. ayetindeki "yeryüzüne vahyedilmesi" ifadelerini açıklar mısınız?
Cevap

Değerli kardeşimiz,

Zilzal Suresinin Meali:

Rahman ve rahîm olan Allah'ın adıyla...

1. Yer o dehşetli sarsıntısıyla sarsıldığında;

2. Ve yer ağırlıklarını dışarı çıkardığında;

3. Ve insan, "Ne oluyor buna?!." dediğinde;

4-5. 0 gün yer, Rabbinin ona vahyettiği şekilde bütün haberlerini anlatır.

6. İşte o insanlar yaptıkları kendilerine gösterilsin diye (bulundukları yerden) farklı gruplar halinde çıkarlar.

7. Kim zerre miktarı ha­yır yapmışsa onun karşılığını görür.

8. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onun karşılığını görür.

Surenin Tefsiri:

1-5. Kıyamet gününün ne kadar dehşet verici bir gün olduğu ve o sırada ne­lerin meydana geleceği anlatılarak, insanların o gün için hazırlık yapmaları gerek­tiğine dikkat çekilmektedir. Diğer âyetlerden de anlaşıldığı üzere, kıyamet kopaca­ğı gün Sûr'un birinci defa üflenmesiyle yer küresinde şiddetli sarsıntılar meydana gelir ve dağlar yerlerinden kopup savrulur, yeryüzünde yıkılmayan hiçbir şey kal­maz (krs. Kehf 18/47; Tâhâ 20/101-107) Çünkü "kıyamet sarsıntısı gerçekten çok büyük bir olaydır." (Hac 22/1) 

2. âyetteki "yerin ağırlıklarını dışarı çıkarması" ifa­desi birkaç türlü yorumlanmıştır: 

a) İçindeki hazineleri dışarı çıkarması. 

b) Kabirlerdeki ölülerin dirilip dışarı çıkması. 

c) Yer altındaki madenler, gazlar, ve lâvla­rın dışarı çıkması.

Müfessirler yerin ağırlıklarını dışarı çıkarması olayının Sûr'un ikinci kez üflenmesiyle gerçekleşeceğini söylemişlerdir. Yerkürede meydana ge­len bu dehşet verici olayları gören insan, "Ne oluyor buna!" diyerek korku ve şaş­kınlığını ifade eder. Çünkü daha önce bu derecede şiddetli bir sarsıntı görülmemiş­tir.

"O gün yer, rabbinin ona vahyettiği şekilde bütün haberlerini anlatır."

mealin­deki 4-5. âyetler, başlıca üç şekilde yorumlanmıştır: 

a) Allah yere bir çeşit konuş­ma ve anlatma yeteneği verir, o da üzerinde olup bitenleri ve kimin ne yaptığını açık açık anlatır. Nitekim bir hadiste kıyamet gününde arzın dile gelerek konuşa­cağı bildirilmiştir. (İbn Mâce, "Zühd", 31)

b) O gün Allah'ın hükmü uyarınca arz, üstünde olup bitenleri tek tek sayıp dökercesine insanların orada yaptıkları her şe­yi açığa çıkarır. 

c) Yer, o büyük sarsıntıyla âdeta dünyanın son bulduğunu ve âhiretin geldiğini haber verir. (Râzî, XXXII, 59) Sonuçta önemli olan arzın gerçek anlamda konuşup konuşmaması değil, dünya hayatının bittiğini ve herkesin neler yaptığını açık açık ortaya koyması ve artık orada hiçbir şeyin saklı gizli kalmaya­cak olmasıdır. Âyetin bunu anlatmaktan maksadı ise insanların bu gerçeği göz önüne alarak o gün arzın kendisi hakkında iyi şeyler söylemesini sağlayacak bir hayat yaşamasıdır.

6. "Farklı gruplar halinde" diye çevirdiğimiz "eştât" kelimesine, 

     a) Herkesin kabirlerinden çıkıp mahşer yerine doğru ilerlerken dünyadaki amellerine göre iyi veya kötü şartlar altında, güzel veya çirkin bir görünüşte olması. 

     b) İnsanların, inanç ve amellerine göre farklı guruplar oluşturması. 

     c) Yeryüzünün farklı bölge­lerinden çıkıp bölük bölük mahşer yerine doğru ilerlemeleri gibi değişik anlamlar verilmiştir. (Razı, XXXII, 60; Elmalılı, IX, 6012)

Âyetin, bu anlamların hepsini içerdiğini düşünmek de mümkündür. Burada asıl anlatılmak istenen, daha kabirle­rinden çıktıkları andan itibaren her bir insanın âhiretteki durumunu, akıbetini, iyi­ler arasında mı, yoksa kötülerle birlikte mi olacağını belirleyen şeyin, bizzat ken­disinin bu dünyadaki tercihi, inancı ve yaşayışı olduğudur. Şu halde bu tasvir, her insanın devredilemez bireysel sorumluluğunun varlığını da göstermektedir. 

7-8. Herkesin eninde sonunda yaptıklarının karşılığını bulacağını belirten bu âyetler, bütün insanlığın paylaştığı bir gerçeği dile getirmesi bakımından hikmet dolu ifadelerden (cevâmi'I-kelim) sayılmıştır. Nitekim Hz. Peygamber de bu âyet­leri, kuşatıcı anlamıyla eşsiz bir ifade olarak nitelemiştir. (Buhârî, "Şürb", 12; "Tefsîr", 99)

Âyetler, dünyada yapılan en küçük hayır veya şerrin bile kaybolma­yacağını, âhiret gününde bunun hesabının verileceğini ve karşılığının ödül veya ceza şeklinde alınacağını ifade eder. (krş. Kehf 18/49; Enbiyâ 21/47)

Hz, Peygam­ber de

"Bir yarım hurma veya bir güzel sözle olsun ateşten korunun." (Buhârî, "Edeb", 34, "Zekât", 10, "Tevhîd", 36) 

şeklindeki buyruğuyla kişinin, karşılığını Allah'tan bekleyerek iyi niyetle ve insan sevgisiyle yaptığı en küçük bir haynn da­hi onu âhirette ateşten koruyabileceğini, her İnsanın imkânı oranında iyilikler yap­ması, belirtilen şartlara uygun iyiliğin az da olsa küçümsenmemesi gerektiğini vur­gulamıştır. 

(bk. Diyanet Tefsiri, Kur’an Yolu:V/616-617.)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun