Nadir bin Haris hakkında bilgi verir misiniz?
Değerli kardeşimiz,
Nadir b. Haris, Kureyş müşriklerinin ileri gelenlerinden, cin fikirlilerinden ve azgınlarındandı.
Kendisi bir ara Hîre'ye gitmiş, orada Acem şahlarının hikâyelerini, Rüstem ve İsfendiyar'a ait bir-takım hikâye ve haberleri öğrenmişti. Ayrıca, Acem kitapları okur, Hristiyanlar ve Yahudilerle düşer kalkardı.
Peygamberimizi (asm) yalanlamakta ve incitmekte Kureyş müşriklerinin en aşırı gidenlerinden ve söz sahiplerindendi.
Hîre'de, bırbıt (ud, kopuz) çalmayı ve Hîrelilerin şarkılarını öğrenmiş; bunları Mekkelilerden birçok kimselere de öğretmişti. Kendisi, şarkıcı iki köle kadın da satın almıştı. Halkı, İslâmiyet'ten alıkoymak için, bunlarla oyalardı.
Peygamberimiz (asm) bir meclise oturup Allah'ı anar, Allah'a inanmaya davet eder, Kur'ân-ı Kerîm okur, kendilerinden önceki milletlerden hangilerinin ne gibi musibetlere uğradıklarını anlatarak kavmini uyarır; o meclisten kalkar kalkmaz, arkasından Nadir b. Haris gelir, Peygamberimizin (asm) yerine geçer ve:
"Ey Kureyş cemaati! Vallahi, ben ondan daha güzel söylerim. Siz benim yanıma geliniz! Ben size onun anlattıklarından daha güzelini anlatırım."
dedikten sonra, Acem şahlarının, Rüstem ve İsfendiyar’ın hikâyelerini anlatır;
"Muhammed benden ne ile daha güzel konuşurmuş? Ben size anlattığım hikâyeleri nasıl başkalarından yazıp aldımsa, o da bunları başkalarından yazıp almıştır!" der;
"Hangimizin sözü daha güzel? Benimki mi, yoksa Muhammed'inki mi?" diye sorardı.
Peygamberimiz (asm), bir ara, Ebu Uhayha Saîd b. Âs'ın yanına uğrar, ona İslâmiyeti anlatırdı.
Ebu Uhayha, Peygamberimiz (asm) hakkında "O, semadan konuşuyor!" demeye başlamıştı.
Nadir b. Haris, Ebu Uhayha'nın yanına gidip:
"İşittiğime göre; sen Muhammed'in sözlerini güzel buluyor, beğeniyormuşsun. Bu nasıl olur?! O, ilahlara dil uzatıyor! Baba ve atalarımızın cehennemde olduklarını söylüyor! Kendisine tâbi olmayanları azapla tehdid ediyor!" dedi.
Bunun üzerine, Ebu Uhayha, Peygamberimiz (asm) düşman kesildi. Peygamberimizi (asm) yermeye, getirdiklerini ayıplamaya ve "Doğrusu, biz bunun getirdiklerinin bir benzerini daha işitmedik! Böylesi ne Yahudilikte, ne de Hristiyanlıkta var!" demeye başladı.
Ebu Uhayha ilk sözünden döndüğü zaman, Nadir b. Haris ona teşekkür etmeye gitti.
Halbuki, Nadir b. Haris, bundan önce, Peygamberimizin adını duyduğunda ve gönderileceği zamanın yaklaştığını işittiği zaman:
"Vallahi, bize bir uyarıcı gelecek olursa, biz milletlerden herhangi birisinden daha çok, doğru yolu tutarız." demişti.
Yüce Allah, bu münasebetle indirdiği âyette şöyle buyurdu:
"Onlar; kendilerine azapla korkutucu (bir peygamber) gelirse, herhalde, (diğer) ümmetlerden herhangi birisinden daha ziyade doğru yolu tutacaklarına, yeminlerinin bütün hızıyla Allah'a and etmişlerdi. Fakat, onlara azapla korkutan (bir peygamber) gelince, bu onların (haktan) uzaklaşmalarından başka bir şey artırmadı." (Fâtır, 35/42)
Nadir b. Haris; Kur'ân-ı Kerîm okunduğu zaman:
"Bunlar, öncekilerin masallarıdır! Ben de size, Allah'ın indirdiği gibi, indireceğim!" derdi.
Bu nedenle, Kur'ân-ı Kerîm'de içinde "esâtîr" kelimesi geçen sekiz âyet, Nadir b. Haris hakkında nazil olduğu rivayet edilir.
Nadir b. Haris:
"O, getirdiği kitap üzerinde, ancak, şu Esved b. Muttalib'in kölesi Cebr ile Şeybe veya Utbe b. Rebia'nın kölesi Addas'ın ve daha başkalarının yardımını görüyor!" diyordu.
Yüce Allah, indirdikleri âyetlerle bu isnad ve iftirayı da şöyle reddetti:
"Andolsun ki, biz onların 'Bunu ancak bir beşer öğretiyor!' diyeceklerini biliyoruz. Haktan sapmak suretiyle kendisine nisbet edecekleri o (sanığın) dili Acemî'dir, bu Kur'ân'ın dili ise apaçık Arapça bir dildir." (Nahl, 16/103)
"O küfredenler, 'Bu (Kur'ân) onun uydurduğu yalandan başka (birşey) değildir. Bu hususta diğer bir zümre de ona yardım etmiştir.' dediler de muhakkak bir haksızlık ve tevzir meydana getirdiler.
'Onun başkasına yazdırıp, kendisine sabah akşam okunmakta olan eskilere ait masallardır.' dediler.
De ki: 'Onu göklerde ve yerdeki bütün gaybı bilen (Allah) indirdi. Şüphe yok ki, O çok yarlıgayıcı, çok esirgeyicidir!'" (Furkan, 25/4-7)
"De ki: 'Andolsun, bütün insanlar ve cinler şu Kur'ân'ın bir benzerini meydana getirmek üzere bir araya toplansalar ve birbirlerine yardımcı da olsalar, yine, onun benzerini meydana getiremezler.'" (İsra, 17/88)
Nadir b. Haris bir gün Peygamberimize (asm) rastlayıp:
"Sen Kureyşîlerin yakın bir zamanda vurulup yere düşeceklerini ve bunun sana Allah tarafından vahyedildiğini söylüyormuşsun, öyle mi?" diye sordu.
Peygamberimiz (asm): "Evet, ben söyledim! Sen de onlardansın!" buyurdu.
Ayrıca, Nadir bin Haris Peygamber Efendimiz´e zaman zaman eziyet eder, taarruzda bulunurdu. Bir gün Peygamberimiz öğle vakti yaklaşırken haceti için Seniyyetü´l-Hacûn tarafına gitti. Adetleri üzere oldukça uzağa gitti. Bunu gören Nadir: "Böyle bir fırsat ebediyen bir daha elime geçmez, pusuya yatıp ansızın onu öldürmeliyim!" diyerek gidip pusuya yattı... Sonra ansızın müthiş bir korkuya kapılarak geri döndü.
Dönüş sırasında Ebû Cehl kendisine "Nereden geldiğini?" sordu. Nadir şu karşılığı verdi:
"Muhammed'in peşinden gitmiştim. O'nun yalnız olduğunu görerek hesabını görmek istemiştim. Bu maksatla gidip pusuya yattım, fakat simsiyah ve korkunç yılanların dişlerini birbirine çarparak ağızlarını açmış bir vaziyette bana hücum ettiklerini gördüm, müthiş korktum ve süratle evime dönüyordum!"
Ebû Cehl de kendisine: "Bu, O'nun sihirlerinden birisidir." karşılığını vermiştir.
Yüce Allah, Rasülüne indirdiği ayette
"Yakında o cemaat bozulacak, onlar arkalarını dönüp kaçacaklar." (Kamer, 54/45)
buyurmuş; Peygamberimiz de (asm), Bedir savaşında Kureyş müşriklerinin bozguna uğrayıp kaçıştıklarını görünce, bu âyeti okumuştu.
Nadir b. Haris, Bedir savaşında esir edilen müşriklerden olup, Hz. Ali tarafından boynu vurulmuştur. O zaman henüz esirlerle ilgili ayetler inmediği için, ayetlere dayalı bir esir hukukundan söz etmek doğru olmaz.
Böylece Peygamberimizin Bedir savaşı öncesinde Nadir b. Haris'in öldürülmesi için özel duyuru yapmasının, sonra onu esirler arasında bulunca onunla birlikte birkaç kişinin daha öldürülmesini emretmesinin ve diğerlerinde olduğu gibi onlardan fidye kabul etmemesinin sebebini kavramış oluruz.
Kaynaklar:
İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, 1/321, 383384, 2/367.
Beyhaki, Delâilü'n-nübüvve, 2/202.
Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, Uysal Kitabevi: 1/230-231.
Taberî, Tefsir, 13/182; Târih, 2/296.
Belâzurî, Ensâbu'l-eşrâf, 1/139-141.
Râzî, Tefsir, 21/82.
Zehebî, Târîhü'l-İslâm, s. 157.
İbn Habib, Kitâbu'l-muhabber, s. 161.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık 1/324-327.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Kur'an'da edebi mükemmelliğin olmadığı, tam tersine-haşa- kötü olduğu iddiasına ne cevap verilir?
- HALİD BİN SAİD`İN İSLÂM`A GİRİŞİ
- "Altı günde yaratılış"ın mitolojik bir efsane olduğu ve Kur’an’a oradan girdiği iddiasına ne cevap verirsiniz?
- HİCRETİN YEDİNCİ SENESİNİN DİĞER BAZI ÖNEMLİ HÂDİSELERİ
- Halid bin Said nasıl Müslüman olmuştur ve ne tür işkencelere maruz kalmıştır?
- MÜŞRİKLERİN PEYGAMBERİMİZE YENİ TEKLİFLERİ
- HENDEK SAVAŞI
- Hicretin yedinci senesi bazı önemli hadiseleri nelerdir?
- UMRE SEFERİ
- UHUD SAVAŞI- I