Yedinci yüzyılda bilimsel gelişmeler olmadığı halde, o dönemin insanları Kur'an'ın hangi yönüne bakarak iman etmişlerdir?.. Bilimsel ayetler o dönemde anlaşılıyor muydu?
Değerli kardeşimiz,
İslam dininin kabul görmesi teknolojik gelişmelere bağlı değildir. Bugün de bilimsel keşiflere bağlı olarak Kur’an’a bağlananların sayısı, diğer etkenlere göre çok azdır.
Günümüzde Kur'an'a iman edenlerin çoğu Kur'an'ın saf tevhid inancını anlatması, ölümden sonra dirilişi, evrensel ahlaki ilkeleri ortaya koyması gibi özelliklerinden dolayı iman etmektedir. Bunun yanında bilimsel ayetlerin etkisi de elbette vardır. Bilimsel ayetler o dönemdeki batıl inanışları düzeltmiştir. Örneğin;
"Allah O'dur ki, gökleri dayanak olmaksızın yükseltti." (Ra'd, 13/2)
ayeti göklerin dağlar sayesinde ayakta duruyor hurafesini ortadan kaldırmıştır.
Kur’an’ın indiği devirde, Arap yarımadasında revaçta olan bilgiler/ilimler; belagat, şiir, kehanet, tarihî bazı kıssalar, yer ve gökle ilgili bazı hususlardan ibaret idi.
Kur’an, muhataplarını ikna ve muarızlarını susturmak için, özellikle bu konulara dikkat çekmiştir. Belagat ilmi açısından ortaya koyduğu bedi, nazım ve nesir arası yepyeni bir üslup ile belagat erbabına parmaklarını ısırtmıştır.
Şiir olmamakla beraber, ayetlerin fasılalarında ve diğer ifadelerinde gösterdiği şiirsel kafiye ile öyle bir ses âhnegini, öyle musikî ritimileri terennüm etmiştir ki, en büyük şairlere hayranlık secdesini ettirmiştir. Keza, verdiği gaybî heberlerle, gaybten haber veren kahinlerini diline kilit vurmuştur. Artı rastgele gaybten haber verme yoluyla insanları kandırmalarının yolu engellenmiş, uydurmalar kapısı kapatılmıştır. Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar devam edip gelen insanlık tarihinin çok önemli parçaları, peygamberlerin ve kavimlerinin pek önemli hayat hikayeleri anlatılmış ve geçmiş zamanın önemli olayları geleceğe pek doğru olarak aktarılmıştır. Doğrularla yanlışları karışık olarak kullanan, bununla tarihçilik yaptığı sanan bazı masalcı ve efsaneciler de Kur’an’ın pirüpak bilgileri karşısında sesleri kesmiş ve Kur’an’a kulak vermek zorunda kalmışlardır.
Yine, yarım-yamalak bazı kevnî olaylardan/yer-gök bilgilerinden söz edenler, Kur’an’da, yeri ve gökleri yaratan ve onların gayb bilgilerinin yegâne sahibi olan Allah’ın ortaya koyduğu kozmik olayların mantıksal çerçevedeki doğruluğunu görünce, sus-pus olmuş, eski bilgilerini bir kenara atıp Kur’an’a sarılmışlardır.
İnsanlar, bir yandan Kur’an’da yer alan ve olduğu gibi çıkan gaybî haberlere, yeni vazedilen ve güzelliklerle dolu olan hükümlere, evrensel ahlakî değerlere, insanlığa verilen kadr-u kıymete bakarak, diğer yandan Kur’an’ı elinde tutan ve Allah’ın kelamı olduğunu söyleyen Hz. Muhammed (s.a.v)’in kendilerince çok iyi bilinen üstün karakterine, harika kişiliğine, eşsiz ahlakına, benzersiz ubudiyetine, tasannusuz ciddiyetine, hilesiz sıdk-u sadakatine, telaşsız cesaretine ve yüzlerce mucizesine bakarak iman etmişlerdir.
Tarih boyunca her asırda Kur’an’ın semavı kimliğini gösteren değişik ilmi belgelerin ortaya çıktığı bir gerçektir. Bir iki asırdır ki, bilimsel keşiflerin ortaya koyduğu yepyeni gerçeklerin Kur’an’ın ifadelerinin doğruluğuna hizmet ettiği de bir gerçektir. “Zaman ihtiyarlandıkça Kur’an’ın gençleştiği, remiz ve işaretlerinin daha da parladığı..." da bir gerçektir.
Fakat bütün bu gerçekler bağımsız birer belge değil, eski belgelere ilave olarak ortaya çıkan ek belgelerdir...
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- A'raf, 7/150’de, Hz. Musa'nın Allah'ın sözlerini barındıran levhaları yere fırlattığı yazıyor; bu, Allah'a karşı bir saygısızlık değil midir?
- Kur'an'da bahsedilen kalb hastalığı nedir?
- Kur'an'da "Ehl-i kitap" ifadesi sadece Yahudi ve Hristiyanlar için mi kullanılmıştır?
- Mumin Suresi 38. ayetinde Firavun'un kavminden iman eden bir kişi, Musa ve Harun varken neden kendisinin takip edilmesini istiyor?
- Nisa suresi 142. ayette münafıkların "Allah'ı pek az andıkları" belirtilmektedir. Allah'ı anmak nasıl olmalıdır?
- Kur'an'da geçen "şüphe" ve "mutmain olamama" aynı şey midir?
- "Bunlardan da ona iman eden nice kimseler vardır." (Ankebut, 29/47) ifadesinden kimler kastedilmektedir?
- Sad suresinin 69. ayetinde konu edilen "Mele-i Ala" nedir ve neyi tartışıyorlardı?
- Tahrim suresi 12. ayette Rabbin sözleri ve kitaplarının ayrı ayrı anılmasının nedeni nedir?
- Casiye suresi 24. ayette geçen, "Bizi ancak zaman yok eder." ifadesini nasıl anlamalıyız?..