Gayri müslimlerle (Hristiyan, Yahudi) ilişkilerimiz nasıl olmalıdır?

Tarih: 10.07.2006 - 13:44 | Güncelleme:

Soru Detayı

-  Bid'at ehli ile görüşmek caiz değil mi?
- Çevrem hep inançsız insanlarla dolu. Eğer inançlı olursam onlarla ilişkilerim nasıl olmalıdır?
- Yabancı, gayri müslim ülkelerde yaşarken bu ilişkileri nasıl yürütmeliyiz?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Yüce İslâm dini insana büyük değer vermektedir. İnanan ve inanmayan herkes için şefkat kanadını açmış, mü'min ile kâfir arasında ayırım yapmadan bütün insanların aziz ve yeryüzünde hâlife olduğunu ve hepsinin Hz. Âdem (as) ile Havva'dan türediklerini, tanışıp aralarındaki bağları kuvvetlendirmek için onları bölük bölük olarak yarattığını beyan etmektedir. Mü'min olsun olmasın herkese, hattâ her canlı mahluka iyilik yapmak için teşvik etmektedir. Peygamber (asm) buyuruyor:

"Her canlı yaratığa iyilik etmekte sevap vardır." (Buharî, Edebü’l-Müfred, Hadis no: 379)

Âyet-i kerîmede şöyle buyuruyor:

"Din için sizinle savaş etmeyen ve yurtlarınızdan sizleri çıkarmayan kimselere iyilik ve ihsan etmenizden, onlara adaletli davranmanızdan Allah (c.c) sizleri menetmez. Şüphesiz Allah adil davrananları sever." (Mümtahine, 60/8)

Peygamber (asm) buyuruyor ki,

"Üç çeşit komşu vardır: Bir hakkı olan komşu (hakkı en az olan komşu budur), iki hakkı olan komşu ve üç hakkı olan komşu. Bir hakkı olan komşu Müslüman olmayan komşudur. İki hakkı olan komşu, Müslüman olan komşudur. Bir hak İslâm'ın, diğer hak da komşuluğundur. Üç hakkı olan komşu ise; komşu, Müslüman ve akraba olan kimsedir. Bir hak İslâm'ın, bir hak komşuluğun, diğer bir hak ise akrabalığın hakkıdır." (Ebû Nuaym, Hilyetü'l-Evliyâ, 5/207; Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, 8/164).

Görüldüğü gibi insan, Müslüman olmasa da muhteremdir. Hakkına tecavüz etmek şöyle dursun kendisine yardım edip iyilik etmek ve kalblerini rencide edecek söz ve davranışlardan son derece uzak kalmak lazımdır.

İslâm dini hakimiyeti altında yaşayan gayri müslimlere büyük bir hak ve geniş bir hürriyet tanıyor. Şöyle ki:

1. İnanç ve ibadetlerinde hürdürler. Diledikleri gibi ibadet edebilirler. Haç ve mabedlerine dokunulmaz. Peygamber (asm) "Onlan ibadetleriyle baş başa bırakınız." buyuruyor. Hatta Müslüman bir kimsenin karısı gayrimüslim ise kiliseye ve havraya gidebilir. Kocası onu menedemez. Gerekirse onu korumak için kiliseye kadar kendisiyle birlikte gidebilir.

2. Dinimizce, domuz gibi, haram olan şey, onlar için helal olduğu takdirde onlara dokunmamız caiz değildir.

3. Evlenmek, boşanmak ve nafaka gibi, ahvâl-i şahsiye meselelerinde serbesttirler.

4. İslâm dini, akıl ve mantık çerçevesi dahilinde onlara münazara hakkını veriyor. Onlarla münazara yaparken onları rencide edecek söz ve davranışlardan sakınmak lazımdır. Cenab-ı Allah şöyle buyuruyor:

"Ehl-i kitapla ancak en güzel yoldan mücadele edin." (Ankebût, 29/46)

5. Hristiyan ve Yahudilerin yemeklerini yemeyi ve kadınlarıyla evlenmeyi mubah kılmış. Yüce Allah bu hususta şöyle buyuruyor:

"Bugün size temiz ve iyi şeyler helâl kılınmıştır. Kendilerine kitap verilen (Yahudi, Hristiyan v.b. nin) yiyeceği size helaldir, sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir. Mü'min kadınlardan iffetli olanlar ile daha önce kendilerine kitap verilenlerden iffetli kadınlar da namuslu olmak, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere mihirlerini vermeniz şartıyla size helâldir..." (Mâide, 5/5)

6. Onların ziyaretlerine gitmek ve hastalarının halini sormak mubahtır.

7. Müslümanlarla alışveriş mubah olduğu gibi, gayrimüslimlerle alışveriş de mubahtır.

8. Kurban kesilirse komşulara ikram etmek sünnet olduğundan, gayri müslim komşulara da ikram edilebilir.

9. Müslüman olmayan kimseye hediye vermek ve ondan hediye almak da caizdir. Çünkü Mekke-i Mükerreme fethedilmeden önce, Mekke'de büyük bir kıtlık baş gösterdi. Bunun üzerine Peygamber (asm) Mekke fakirlerine dağıtılmak üzere beş yüz altın gönderdi (İbn Abidin, 2/67).

“Yahudi ve Hristiyanları dost tutmayınız." ayetine rağmen onlarla nasıl anlaşma yapılabilir?

“Yahudileri ve Hristiyanları dost tutmayınız.” meâlindeki âyet-i kerimeyi yanlış değerlendirerek, Hristiyan âlemiyle yapılan askeri paktlara ve ticarî anlaşmalara karşı çıkan bir takım çevrelere, Üstad Bediüzzamanın verdiği cevabın bir bölümünde, bakınız ne buyuruyor:

“...onlarla dost olmamız, medeniyet ve terakkilerini istihsan ile iktibas etmektir. Ve her saadet-i dünyeviyenin esası olan asayişi muhafazadır. İşte şu dostluk, kat'iyyen nehy-i Kur'anîde dâhil değildir.” (bk. Münazarat, s. 41)

Bu ifadelerde, dünya saadetinin esasının asayiş olduğu nazara verilmiş. Anarşinin ve harplerin dünyayı kasıp kavurduğu günümüzde, bu tespitin ne kadar yerinde olduğu çok daha iyi anlaşılıyor.

Bediüzzaman Said Nursi, “dostlara karşı mürüvvetkârane muaşeret, düşmanlara karşı da sulhkârane muamele” tavsiye edilir. Bugün Avrupa ve Amerika’da nice insanlar İslâmla müşerref oluyor ve hidayet nimetine kavuşuyorlarsa, bunun sebebi sulhtur, harp değil.

Dinimiz Yahudi ve Hristiyan kadınla evlenmeyi dahi caiz görmüştür. Onlarla arkadaşlık kurmak caizdir. Bu vesile ile dinimizi de onlara tanıtmış oluruz.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

istanbullu

Bu konu çok güzel!.. lakinateistlerle dini tarışmalar oldukça önem arzediyor.Çeşitli delillleri öne koyduktan sonra ikna olmuyorlarsa hemen mekanı terk etmek lazımdır.Aksi takdirde dine zarar verileceğinden tartışmayı derhal terk etmelidir.Arkadaşlık ve dostluk konusunda itiyatlı davranmalıdır. Fazlaca hem hal olunmamalıdır. Sırdaş ise hiç edinmemelidir.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun