Helalleşme imkânı olmayan kul hakkı konusunda bilgi verir misiniz?
- Acaba yüce Allah, Settar ismi şerifinin gereği olarak, kul hakkına giren günahları gizler mi?
Değerli kardeşimiz,
Kul hakkını ancak alacaklı olan kul affeder. Buna göre, daha dünyada iken bu hakkı telafi etmenin yolunu bulmak gerekir. Şayet bulamaz isek, ahirete kalmış olur ki, bu durum daha tehlikelidir. Şayet üzerimizde kul hakkı olan adam ölmüş ise, varislerine bu hakkı vermek gerekir.
Ancak günahlarına tövbe edip hakkını yediği kimselerle helalleşmek istediği halde onlara ulaşamıyor ya da bulamıyorsa, bu durumda onların adına hayır yapmak, sadaka vermek ve onlar için dua etmek gerekir.
Şayet hakkını eda etmek zor görünen bir adamın hakkını açıktan yemiş isek, o zaman bu adama doğrudan ödemenin yolunu bulmak ya da bir vekil vasıtasıyla ona hakkını vermeye çalışmak gerekir. Şayet hakkını yediğimiz kişi, hakkını yediğimizi bilmiyor ve ona açıktan söylemek mümkün değilse, o zaman masasına, evine veya başka bir vasıtasıyla bu parayı ona ulaştırıp, durumu da bir pusulayla bildirmek gerekir. Ona açıktan isim vermeye de gerek yoktur.
İnsan şerefli bir mahluktur. Onun hürriyet, haysiyet, namus ve şeref gibi manevî hukukuna yönelik bir haksızlık kadar, canına ve malına yapılan bir tecavüz de o nisbette ağır bir mesuliyeti gerektirir.
İnsan bilerek veya bilmeyerek, farkında olarak veya olmayarak birisine haksız bir davranışta bulunmuş olabilir. Hattâ onu mağdur bir duruma düşürüp bazı haklarının elinden çıkmasına sebep olacak bir muamelede de bulunabilir. Bir fert olarak kendimizi her ne kadar çekip çevirsek, hakpereset olarak kalmaya azmetsek de, birtakım hata ve kusurlara kapılmaktan tamamiyle kurtulamıyoruz.
- İnsanlık hali olan böyle bir durum karşısında ne yapmalıyız?
- "Bir defa oldu, bir daha yapmayız, keşke yapmasaydım." diyerek, iç dünyamızda hesaplaşmamız kâfi gelir mi?
- Yoksa meselenin telâfisine gidip de hatamızı düzelterek helallik dileyerek pişmanlığımızı mı bildiririz?
İslâmda esas itibariyle bir Allah hakkı, bir de kul hakkı vardır. Allah hakkı, her insanın Rabbine karşı yapması gereken kulluk vazifeleridir. Bu hususta yaptığı bir kusur, günah ve eksiklikten dolayı Allah'a yalvarır, tövbe istiğfar ederek affını diler.
Fakat kul hakkı öyle değildir. Onun bir tek telâfisi vardır, o da haksızlığa uğrayan, hukuku zayi olan kişiyle bizzat görüşüp özür beyan etmek, helâllik dilemekle birlikte , maddi bir kaybı varsa telâfisine gitmektir.
Bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyururlar:
"Bir kimse kardeşinin haysiyetine yahut malına haksız olarak taarruz etmişse, iltimas olarak verilebilecek altın ve gümüşün bulunmadığı günden (kıyamet) önce helâlleşsin. Aksi halde, yaptığı haksızlık nisbetinde onun iyi amellerinden alınıp hak sahibine verilir. İyiliği yoksa, hak sahibinin günahından alınıp haksızlık eden adama verilir."1
Evet, Peygamberimizin (asm) de tavsiyesine göre, bu durumda helâlleşmekten başka çıkar yol yoktur. O kadar ki, insan şehit bile olsa, üzerinde kul hakları varsa, Allah diğer günahlarını bağışladığı halde kul hakkını bağışlamamaktadır. Bunun için mesele, hak sahibinin gönlünü almada, rızasını kazanmada kalıyor. Siz, zarara uğramasına sebep olduğunuz kimseye gider, önce bir hata yaptığınızı itiraf ederek özür beyan eder, sizi affetmesini, hakkını helâl etmesini rica edersiniz. Maddi bir kaybı varsa, imkânınız nisbetinde onun razı olabileceği nisbette hakkını verirsiniz.
Böylece elinizden geleni yapmış olursunuz. Muhatabınız da sizi hoş karşılar, müsamaha ve anlayış gösterirse, mes'uliyetiniz kalkmış, hadis-i şerifte açıklandığı gibi, dünyada iken helâlleşerek âhiretteki hesaplaşma ve azaptan kurtulmuş olursunuz.
Bununla birlikte vicdan azabı çekiyorsanız, ayrıca tövbe isitğfar edersiniz.
"Pişmanlık tövbenin kendisidir.",
"Günahından tövbe eden hiç günah işlememiş gibi olur."2
mealindeki hadis-i şeriflerin sırrıyla Allah katında da rahata kavuşmuş olursunuz.
Bir insan tövbesinin kabul olduğunu, günahtan kurtulduğunu nasıl anlar, nasıl fark eder, bu hal nasıl bilinir?
Cevabını Peygamber Efendimizden (a.s.m.) öğrenelim:
"Bir günah işledikten sonra tövbe edip iyilik işleyen kimse, üzerine çok dar bir zırh giyinen bir adama benzer. Günahtan sonra bir iyilik yaparsa, zırhın halkalarından biri çözülür. Bir iyilik daha işlerse öbür halka da çözülür. Yapılan iyiliklerin sonunda zırh yere düşer."3
Gerek Rabbine karşı bir günah işleyen, gerekse bir insana haksız bir davranışta bulunan bir kimse, o günah ve hatanın akabinde pişmanlık duyarak sevaplı ameller işler, Kur'ân ve imana yönelik hizmetlerini ve çalışmalarını arttırırsa günah zırhının düğmeleri teker teker çözülür, kısa zamanda o günahlardan kurtulur. Artık bundan sonra bir vicdan azabı çekmesine, huzursuz olup üzüntüye kapılmasına gerek kalmaz. Çünkü o bir kul olarak hâlis bir niyet ve ihlâsla elinden geleni yapmış sayılır.
Bu arada şu mealdeki âyet-i kerimeyi de unutmayalım:
"Ey kendi nefislerine karşı haddi aşan, günahlarla kendi nefsine kötülük eden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Muhakkak Allah günahları affeder. O Gafur ve Rahimdir."4
Kaynaklar:
1. Buhari, Mezalim, 10.
2. et-Tergîb ve't-Terhîb, IV, 97.
3. a. g. e., IV, 106.
4. Zümer, 39/53.
(Mehmet PAKSU)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- HELALLEŞMEK
- MESKEN
- MEŞRÛ MÜDÂFAA
- En faziletli, en sevaplı ameller nelerdir? Sevabı en büyük beş hayırlı iş/amel nedir acaba?..
- Ölünün arkasından hayır, dua ve iyilik olarak neler yapılabilir? Yasin suresi ve başka hangi dualar ölünün kabir azabını hafifletmek için okunmalıdır?
- Nikâh tazeleme diye bir şey var mı? Varsa hangi durumlarda nikâh tazelenir?
- Sahabeler arasında geçen savaşları nasıl değerlendirmek gerekir?
- SAKAL
- RİYA
- "Taşı atan sen değildin, Allah'dı...", "Ben dileyemeden kimse dileyemez...", "Allah'ın izni olmadan bir yaprak dahi düşmez..." ayetlerini kader ilmi açısından değerlendirebilir misiniz? Bu ayetler, cüzi irade, külli irade açısından nasıl anlamak gerekir
Yorumlar
Kişiye maddi olarak bir zarar verilmemişse maddi bir ödeme de bulunmak gerekmez. Ancak onun adına sadaka verilebilir.
Allah sizden yüzlerce milyonlarca kez razı olsun ne kadar zamandır aklıma takılıp duruyordu hep içim daralıyordu o kişiye dua da edicem sadaka da verecem onun yerine eğer ona rastlarsam veya bulursam da yine gerekli miktarı vericem.Allah sizden razı olsun bizi böyle aydınlatıyorsunuz ya ne diyeyim çok teşekkürler.
Maddi bir kayba ugramamış sadece dedikodu yapılmış ise kefareti yine büyükmüdür. Sadaka gerekir mi?
ÇOK İYİ AÇIKLIYORSUNUZ
yazınızı okurken ağladım.Allah tüm kullarını affeder inşallah ve kul haklarından kurur umarım.Allah herkesten ve sizlerden razı olsun
Allah razı olsun sizlerden.
ben arkasından konustugum kişi adına sadaka verdim
Daha önce de okumuştum yazıyı şimdi tekrar okudum her yazınızı okurken hep aynı hisse kapılıyorum ne güzel insansınız RABBİM sizden razı olsun. verdiğiniz bilgiler ışığında çeki düzen vermeye çalışıyorum RABBİM sizler gibi bilgili sabırlı iyi niyetli doğru bir mü'min olmayı nasib eder inşallah.
geçmişte kul hakkına girdiğimiz kişiyi hatırlamıyorsak onun adına 'hatırımda olmayan cümle kullar için' deyip niyet etmek yeterlidir. böyle niyet edip sadaka vermeliyiz.
Allah sizden razı olsun günlerdir derdime nasıl çareler olabilir nasıl kurtulabilirim ümidi ile yaşadım şimdi çok rahatım bir daha bu duruma düşmemek üzere Allaha emanet olun. bizleri sıkıntılardan kurtaranları rabbim her an tutup kaldırsın inş.
Verilecek sadakanın miktarını değer kaybını da dikkate alarak belirlemek gerekir. Sadaka verirken o kişinin adına niyet ederek vermeniz gerekir.
Her ne kadar alacaklı niyetine sadaka verilmesi uygun ise de, bunun kul hakkını tamamen yok edip etmeyeceğini bilemeyiz. Böyle bir garanti yoktur. Ancak ümit edebiliriz.
tek çarem sadaka vermek o zaman. Peki bu sadakanın miktarı nasıl olmalı? Verirken hususi bir niyet etmem gerekir mi? ve sadaka verdikten sonra artık ahirette benden hak isteyebilir mi bu insan?