İnsanın sürekli en mükemmeli arzulamasının sebebi ne olabilir?
Değerli kardeşimiz,
Yüce Allah, kâinatta bir tekamül kanunu koymuştur. Mevcut her şey için ona münasip bir kemal noktası tayin etmiştir. Her varlığa -kendi çapında- feyiz alacağı o zirveye ulaşması için bir kabiliyet ve bu kabiliyeti gayrete dönüştüren bir çalışma şevki vermiştir. Canlı-cansız bütün varlıklar bu tekamül kanununa tabidir. Madenler aleminden, bitkiler alemine, oradan hayvanlar alemine, oradan da insanlık alemine doğru gittikçe terakki eden bir atomun dur-durak bilmez hareketi, gayret ve çabası, Allah tarafından fıtratında / yaratılışında tayin edilen o kemal noktasına ulaşmak için yapılan bir yolculuk içindir.
Aynı tekamül kanununa bağlı olarak yaratılan insanoğlu, diğer bütün varlıklardan daha geniş bir kabiliyete sahip olduğu için, bu yol güzergâhındaki basamakları tırmanmak için, kendine has bir şuur ve iradeyle özel bir çaba göstermektedir.
İnsanın istidat ve kabiliyeti, adeta sınırsız olduğundan dolayı, mükemmele karşı beslediği sevgi, diğer varlıklarda bulunan kimyevi aşktan çok daha keskin ve aksiyonerdir.(bk. B. S. Nursi, Sözler, Otuzuncu Söz, s.555).
Ahsen-i takvimde yaratılan ve yeryüzüne halife olarak tayin edilen insan, kâinatın ekser envaına muhtaç ve alakadardır. Vazifesinin büyüklüğüne paralel olarak kendisine büyük hedefler gösterilmiştir. Bu cümleden olarak, insanın ihtiyaçları âlemin her tarafına dağılmış, arzuları ebede kadar uzanmıştır.
Bu geniş kabiliyetinin bir sonucu olarak, doymak bilmez bir ruha, bir gönle sahip oluştur. Bir çiçeği istediği gibi, koca bir baharı da ister. Bir bahçeyi arzu ettiği gibi, ebedî cenneti de arzu eder. Bir dostunu görmeye müştak olduğu gibi, hakiki dost, sonsuz celal ve cemale sahip olan kendi yaratıcısını da görmeye müştaktır. Çok sevdiği ve başka bir yurtta olan dostlarını, yakınlarını ziyaret etmek için, o yurdun kapısını açmaya muhtaç olduğu gibi, öte dünyaya göçmüş yüzde doksan dokuz dost, ahbap ve yakınlarını ziyaret etmek, ebedî ayrılık hasretinden kurtulmak için, dünyanın kapısını kapatacak, ahiretin kapısını açacak, dünyayı kaldıracak, yerine ahireti kuracak ve koyacak sonsuz kudret sahibi olan Allah'a iltica etmeye muhtaçtır. (bk. Sözler, Yirmi Üçüncü Söz, s.319).
Bütün bunlar gösteriyor ki, yaratılışta kendisi için tayin edilen kemali, mükemmeli yakalamak, terakki zembereğinin zirve noktasına ulaşmak, insanoğlunun en yüksek gayesidir. Bu gayenin tahakkuku ise, ahsen-i takvimde / en güzel kıvamda şekillenen maddî, manevî özelliklerini, cihazlarını o yaratılış amacına uygun olarak kullanmakla olur. İşte insan, gerçekte bu kulluk zirvesine ulaşmak için, daima mükemmeli istiyor. Miraçla ödüllendirilen Hz. Peygamber (asm)'in bu yolculuğu esnasında kendisine abd / kul unvanı verilmiş olması, kulluğun insan için bir zirve noktası olduğunu göstermektedir.
Ne var ki, vicdan donanımının bir gereği olarak, daima hak ve hakikati araştırıp öğrenmek ve gördükten sonra da onu bağrına basmak için çaba gösteren insanoğlunun eline bazen yanlışlar da gelebiliyor, hakkı kazarken, başına batıl çökebiliyor. O da o yorgun vaziyette batılı hak zannederek koynunda saklayabiliyor.
Böylece bütün benliğiyle mükemmele doğru uzanan arzusunu tatmin etmek uğruna başladığı yolculuk esnasında, rotasını şaşırabiliyor ve yukarılara doğru tırmanırken, aşağıya doğru kayıp düşebiliyor. Ve çok ilginçtir ki, aşık olduğu yukarıdaki mükemmeli kaybedip, aşağıdaki çukurlara düştüğü halde, bazen o sevginin verdiği körlükten dolayı ve o en büyük gayesi olan mükemmellikten ayrı kalmaya tahammül etmediği için, kendini yine de yukarıdaki mükemmelde görmekle avunmaya çalışabiliyor.
Demek ki, insanın en mükemmeli arzulaması, bütüm kemallerin kaynağı olan isimleri, sıfatları ve o isim ve sıfatların sahibi olan Allah'ı bulmak içindir. Ayrıca insanın, ebedi ve sonsuz bir hayat için yaratıldığı anlaşılsın diyedir. Bu anlamda insanın o mükemmeli arama yolunda çalışması bir ibadettir ve saadettir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- MEVÂT ARAZÎ
- Müteşabih ayetler imani konuları mı kapsar, yoksa ameli konularda da var mıdır?
- Ölen bir insan, öbür dünyada kıyamete kadar nasıl bir süre geçirecek? Öldükten sonra hemen dirilecek mi, yoksa dirilme olmadan kıyametin kopmasını bekleyecek mi?
- Ölen kişinin çenesi ve ayak parmakları neden bağlanır?
- İslamiyete göre iyi anlayışlı bir anne nasıl olmalıdır?
- Müddesir suresi neden bahsetmektedir?
- Cinlerin gökten haber aldıkları doğru mu?
- İSTANBUL'UN FETHİ
- Öldükten sonra hayat nasıl olacak?
- MÜSABAKA