Âdet gören kadın, sonradan namazı kaza etmiyorsa orucu neden kaza etsin?

Âdet gören kadın, sonradan namazı kaza etmiyorsa orucu neden kaza etsin?
Tarih: 06.06.2011 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Daha iyi anlaşılması için konuyu birkaç madde halinde arz edeceğiz.

1. Sözlük anlamı itibariyle “Kada / kaza” kelimesi birkaç manaya gelir:

a. Tamamlamak: Aşağıda mealleri verile ayetlerde geçen “Kada / kaza bu anlamda kullanılmıştır:

“Namaz tamamlandığı zaman yeryüzüne dağılın ve Allah’ın ikramından arayın / işinize-gücünüze bakın.” (Cuma, 62/10),

“Hac ibadetini tamamladığınızda,..” (Bakara, 2/200),

“Namazı tamamladıktan sonra, gerek ayakta durarak, gerek oturarak ve gerek yanlarınız üzerinde uzanarak hep Allah’ı zikredin.” (Nisa, 4/103).

b. Hüküm vermek: Aşağıdaki ayette geçen “Kada / kaza” kelimesi bu anlamda kullanılmıştır:

“Allah ve Resulü herhangi bir meselede hüküm verdikten sonra, hiçbir erkek veya kadın müminin, o konuda başka bir tercihte bulunma hakları yoktur.” (Ahzab, 33/36).

c. Karar vermek: Aşağıdaki ayette bu mana söz konusudur:

“O, gökleri ve yeri yoktan var edendir. Bir şeyi yapmaya / yaratmaya karar verdiğinde, sadece ona 'Ol.' der, hemen oluverir.” (Bakara, 2/117).

d. Emretmek:  Aşağıdaki ayette geçen “kaza / kada” kelimesi bu anlamda kullanılmıştır. (bk. Rağıp, Mufredat, Kada maddesi):

“Rabbin şöyle emretti / buyurdu: Allah’tan başkasına ibadet etmeyin. Anneye ve babaya güzel muamele edin.” (İsra, 17/23).

2.  “Kada / Kaza” kelimesinin ayetlerde daha bir çok farklı nüansa sahip olduğunu gösteren kullanım şekli vardır. Ancak, bütün anlamların ortak paydası: bir işi tamamlamak, bitirmek, hükme bağlamak, yerine getirmektir.

3. Terim olarak manası ise; borcunu ödemek, namazını kaza etmek şeklinde özetlenebilir. Diğer bir ifadeyle: “Kaza/kada”; yapılması gereken bir işi vakti geçtikten sonra yerine getirmektir. (bk. ed-Dürrü’l-muhtar, 676-679; el-Fukhu’l-İslamî, II, 130).

4. Soruda sözü edilen hadisin mealini tekrar edip üzerinde durmakta fayda vardır:

“Muâze anlatıyor: Aişe’ye sordum, dedim ki “Neden adetli kadın orucu kaza ediyor da namazı kaza etmiyor?” “Sen Harûriyye misin?” dedi. “Hayır, Harûriyye değilim, ama soru soruyorum.” deyince şöyle dedi: “Bizim başımıza bu olay gelince orucu kaza etmemiz emredilirdi, ama namazı kaza etmemiz emredilmezdi.” (Müslim, Hayız, 69; Ebu Davud, Taharet, 104; Nesaî, Siyam, 64).

Bu hadisin açıklamasını da şöyle birkaç maddede arzedeceğiz:

- Hz. Aişe (r.anha)’nin “Sen Harûriyye misin?” diye soran kişiye çıkışmasının sebebi şudur: Hz. Ali (ra)’ye karşı birleşen Hariciler, ilk toplandığı yer olan “Heravra”’ya nispeten Haruriyye adını almışlardır. Bunlardan bir grup, kadının aybaşı halinde kılmadığı namazlarını  kaza etmesinin vacip olduğunu söylüyorlardı. İşte Hz. Aişe (r.anha), soruda; “Neden âdetli kadın orucu kaza ediyor da namazı kaza etmiyor?” sözünü duyunca, sinirlenmiş ve “Sen Harûriyye misin?” diyerek çıkışmıştı. Çünkü, Haruriyyelerin bu görüşü, bütün Müslümanların düşüncelerine / onların icmaına terstir.(bk. Nevevî, ilgili hadisin şerhi).

- Hadiste geçen “Bizim başımıza bu olay gelince orucu tutmamız emredilirdi, ama namazı kılmamız emredilmezdi.” mealindeki ifadenin anlamı şudur: Hz. Peygamber (a.s.m) kendisinin aybaşı halinde namaz kılmadığını bildiği halde, ona daha sonra namazını kaza etmesini emretmemiştir. Eğer namazın kazası olsaydı, mutlaka onu emrederdi.(Nevevî, a.g.e).

- Bu açıklamadan; İmam Nevevînin “kaza / kada” kelimesini bizim bildiğimiz anlamda kullandığını ve bu anlayışın bütün Müslümanlara ait olduğuna inandığını anlayabiliriz.

- İmam Nevevî, söz konusu hadisi açıklarken şu görüşlere yer vermiştir:

"Bütün Müslümanlar, aybaşı ve loğusa  halinde olan bir kadına namaz ve orucun farz olmadığı hususunda ittifak etmişlerdir. Yine, bütün Müslümanlar,  bu durumdaki kadınların temizlendikten sonra da namazlarını kaza etmekle yükümlü olmadıklarında ittifak etmişlerdir."

"Keza, bu durumdaki kadınların -temizlendikten sonra- oruçlarını kaza etmekle yükümlü oldukları hususunda da ittifak etmişlerdir."

"Namaz ile oruç arasındaki fark şundan kaynaklanıyor: Oruç yılda bir defa farz olmaktadır. Namaz ise her gün beş defa kılınması gereken bir farzdır. Namazın kazasından –özel hallerinde olan- kadınların muaf tutulması, Allah’ın onlara bir lütfudur, kolaylığı esas alan bir din olarak İslam’ın bir toleransıdır." (Nevevî, söz konusu hadisin şerhi).

- Dört mezhebe bağlı İslam alimlerinin İmam Nevevî’nin görüşünü nasıl paylaştığını ve kaza kavramını –İbn Teymiye gibi değil- bizim anladığımız gibi anladıklarını görmek için bk. el-Fıkhu’l-İslamî, I/467-470; II/129-145; Cezerî, el-Fıkhu Ala’l-Mezahibi’l-arbaa, 491-496.

- İbn Teymiye müthiş zekâlı bir ilim adamıdır. Fakat, bazı konularda cumhura muhalefet ettiği bilinmektedir. Bu konu da onlardan biridir.

- “Ümmetim dalalet / yanlışta birleşmez.” hadis-i şerifinin ifadesi gereğince, cumhur-u ulemanın görüşü, fertlerin görüşünden daha isabetlidir.  İnsanları dar sokaklara sokanlar bilmeden yanlışa hizmet ediyorlar.

Bu açıklamalara göre İslam’ın emri şudur:

"Kadınlar âdet halindeyken kılmadıkları namazları daha sonra kaza etmezler, ancak tutmadıkları oruçlarını daha sonra kaza ederler."

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 100.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun