Mısır, Tunus, Yemen ve diğer İslam ülkelerinde yaşanan olayları nasıl değerlendirmeliyiz, bakış açımız ne olmalıdır?
Değerli kardeşimiz,
Konuya ışık tutacak bazı noktalara -birkaç madde halinde- kısaca işaret etmenin uygun olacağını düşünüyoruz.
Orta Doğu'daki gelişmeler istikbaldeki Kur’an’ın hakimiyetinin müjdecisidir.
Bu olaylar “Küfrün devam edeceğini, ama zulmün devam etmeyeceğini” (Münâvî, Feyzu’l-Kadîr, 2/107) ifade eden hadis-i şerifin maddî bir tefsiri hükmündedir.
Şunu da belirtelim ki, gerçek dindarlık kıvamına ulaşamamış, takva mertebesine erememiş, koltuk hesabını yapmaktan, hesap gününün hesabını yapamamış olan nice insanlar vardır ki, görünürde dindar olmalarına rağmen, gerçekte dinin gerçeklerini hazmedemedikleri için despot olabilirler. Meşhur tarihî şahsiyet olan Haccac-ı Zalim de böyle bir kişiliğe sahipti.
İslam dünyasındaki milletlerin zulme karşı direnişleri, imanlarının artmasına paralel olarak özgüvenlerinin de arttığının göstergesidir. Hakikî iman sahibi kimse, ne tezlili ne de tezellülü kabul eder. Yani, başkasına kul-köle olmadığı gibi, başkasını köleleştirmeye da vicdanı razı olmaz.
Hz. Ömer (ra)’in o zamanki Mısır valisine söylediği şu sözü özellikle Mısır halkı için çok önemli olsa gerektir:
“Annelerin hür doğurduğu insanları ne zamandan beridir, siz kendinize köle yapmaya başlamışsınız!” (Kenzü'l-ummâl, 7/660)
Belki de Mısır halkının ve diğerlerinin bu günkü zulme baş kaldırması, Hz. Ömer (ra)’in haykırdığı bu gerçekten de aldıkları ilhamdan olabilir.
Tabii ki, iman esareti istemediği gibi, aslında insanlık mahiyeti de zulmü kaldırmaz. Şairin dediği gibi;
“Ne mümkün zulm ile bidad ile imha-yı hürriyet;
Çalış idraki kaldır muktedirsen ademiyetten.”
İşte bundan dolayıdır ki, bu memleketlerde sosyalist, liberal ve birçok farklı kesimden vicdanlı insanların, insanlık ortak paydasında bir araya geldiklerini görüyoruz.
Despotların kurduğu ordular da artık halkın direnişine karşı despotça yaklaşmanın doğru olmadığını anlamış ve halkın çocukları olarak onların yanında yer almaya başlamışlardır. Mısır’daki askerlerin örnek davranışı bunu kanıtlamıştır.
Rahmet-i ilahiyeden ümit ediyoruz ki, Kur’an ve İslam ahlakını bize pahalıya satmaz. Bir anda bulutları bir tarafa atıp bir kış gününde güneşli bir gün havasını insanlara tattırdığı gibi, şu ahir zaman fitnesinden örülü zulüm bulutlarını da sonsuz kudret ve rahmetiyle ortadan kaldırsın; insanlığa Kur’an güneşinin aydınlattığı bir bahar havasını tattırsın inşallah...
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Kureyş suresinin iniş hikmeti nedir? Neden özellikle Kureyş kabilesi için sure inmiştir? Kureyş kabilesine özgü sure inmesi Kur'an'ın evrenselliğine aykırı değil midir?
- "Artık kim Rabbine âhirette kavuşacağını umuyorsa, makbul ve güzel işler işlesin ve sakın Rabbine ibadetinde hiç bir şeyi O’na ortak koşmasın."(Kehf, 18/110) ayetini açıklar mısınız?
- Ticari malların zekatı kırkta bir oranında verildiği halde, neden toprak mahsullerinden onda bir veya yirmide bir alınmaktadır; bunun hikmeti nedir?
- İskenderiye kütüphanesini kim ve neden yaktırmıştır?
- Osmanlılarda şeyhülislam nasıl belirlenirdi?
- Sahabelere uyanlar kurtulur mu?
- Hz. Ali'nin dizinde Hz. Muhammed'in yatması hadisi uydurma mıdır?
- Günahların insana verdiği zararlar nelerdir?
- MÜLK SÛRESİ
- Dinin amacı nedir?