Bilgisayar ve televizyon başında vakit geçirip çok geç yatıyorum. Dinimizce geç yatmanın hükmü nedir?

Tarih: 03.01.2011 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Geç uyumak mekruh görülmüştür. Peygamberimiz (asm), yatsıyı kıldıktan sonra dünyevî sohbete ve söze rağbet etmezler,

"Yatsıdan sonra oturup boş ve faydasız konuşma yoktur."(1)

buyururlardı.

Resûlüllah Efendimiz (asm)'in ümmetini yatsı namazını kıldıktan sonra dünyevî boş söz ve lâkırdılardan men'etmesinin hikmeti; mü'minlerin amel defterlerini ibâdetle kapayıp o günü hüsn-i hâtimeye mazhar olarak hayırlı bir şekilde sona erdirmelerini temin içindir.

Ancak namazdan sonra zikir ve evrad okunur, dinî ve imanî sohbetler yapılırsa, bu tür konuşmalar hadîste men'edilen gece konuşmaları sınıfına girmez. Amel defterinin hayırlı bir amel ile kapanmasına da bir mâni teşkil etmez.

Ayrıca, Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur:

"Sabahın erken saatlerinde bereket ve başarı vardır."(2)

Son zamanlarda gittikçe artan bereketsizliğin ve başarısızlığın hikmeti bu hadis-i şerifin ışığında aranıp bulunmalıdır. Maalesef televizyon, bilgisayar "erken uyumanın düşmanı" olarak insanın karşısına dikilmiştir.

Bu şedit düşmanı alt edip, mümkün mertebe erken yatıp, teheccüd namazına kalkmak, daha sonra güneş doğmadan önce sabah namazına dinç olarak uyanmak ve ondan sonra yatmayıp çalışmaya başlamak lazımdır.

Zinde, dinç, çalışkan oluşlarına hepimizin şahit olduğu dedelerimiz ve ninelerimiz böyle yaparlardı. Bu güzel âdet yok olunca, sağlık da, bereket de huzur da yok oldu.

Konuyla İlgili Hadisler ve Açıklamaları:

Ebu Berze el-Eslemî (radıyallahu anh) anlatıyor:

"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) yatsıdan önce uyumayı, sonra da konuşmayı mekruh addederdi."(3)

Bu hadis, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın günlük hayat düzenini aksettiren rivâyetlerden biridir: Buna göre Efendimiz (asm), yatsıyı kılmazdan önce yatmayı mekruh addetmiştir, çünkü gece kalkamayıp namazı kaçırma ihtimali vardır. Ayrıca yatsıdan sonra da oturup sohbet etmeyi hoş karşılamamaktadır. Bu da gece ibadetine yani teheccüde mâni bir durumdur. Halbuki, Resûlullah (asm) gecenin bir bölümünde her gün kalkıp geceyi ihya etmekle, namazla, zikrullahla geçirmektedir.

Resûlullah (asm)'ın şahsî hayatında yaptığı, ümmetine de sünnettir. Kaldı ki pek çok hadislerinde gece namazını ümmetine tavsiye etmiştir.

Ancak hemen belirtelim ki, bu söylenen, gâlib durumu ifâde eder. İhtiyaç hâlinde bazı gecelerde geç vakitlere kadar Efendimiz (asm)'in uyanık kaldığı olmuştur. Buharî'nin bir rivâyetinde kadınlar ve çocuklar uyuyacak kadar Resûlullah (asm)'ın yatsıyı te'hir etmesi de mevzubahistir; durum ümmet için de aynıdır. Ulemâ yatsıyı müteakip yatmanın bir vecîbe olmadığını belirtmiştir. Tirmizî, ilim ehlinin çoğunluğunun yatsı namazından önce uyumayı mekruh addettiğini, bazılarının da bilhassa ramazanda buna ruhsat verdiklerini belirtir. Mekruh olmamanın şartı, namazın normal vaktinde kişiyi kaldıracak birinin olması veya o vakitte mutlaka uyanmak kişinin âdetleri arasında kesinlik kazanmasıdır. Bu durumda önceden uyumanın bir mahzuru, kerâheti yoktur.

Namazdan sonraki konuşma keraheti de, konuşmanın matlup, meşru bir mevzu üzerinde olmaması durumuyla kayıtlıdır. İlim tahsili, matlub mevzular üzerinde mübâhese maksadıyla yatsıdan sonra uyanık kalmanın mekruh olmadığı belirtilmiştir. Ayrıca geç yatmanın, kıyamu'l-leyl'e engel olmasının da bu kerâhetin sebepleri arasında yer aldığı belirtilmiştir.

Hz. Ömer (ra) anlatıyor:

"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh) ve yanlarında ben de bulunduğum halde, Müslümanların meselelerini (konuşmak için) gece geç vakte kadar uyanık kalırlardı."(4)

Aynî, yasak olan uyanıklığın hayırsız sohbete, yasak olmayan uyanıklığın ise hayırlı sohbete hamledildiğini söyleyerek önceki hadisle bunu te'vil eder.

Dipnotlar:

(1) bk.  Buhârî, Mevâkît 23; Müslim, Mesâcid 236 . Ayrıca bk. Tirmizî, Mevâkît 11; Nesâî, Mevâkît 20; İbni Mâce, Salât 12;  Mecmau’z-zevaid, 1/315.
(2) bk. Levakıh-u'l-Envar, Şa'ranî, s. 295.
(3) bk. Buharî, Mevâkît 23; Müslim, Mesâcid 237, (647); Ebu Dâvud, Salât 3, (398); Tirmizî, Salât 125.
(4) bk. Tirmizî, Salât 126.

(bk. Prof. Dr. İbrahim CANAN, Kütüb-ü Sitte Tercüme ve Şerhi)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun