"Küfre saplananlara gelince, onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar. " (Bakara, 2/6) ayetine göre, peygamberin vazifesi doğal olarak gereksiz olmuyor mu?
Değerli kardeşimiz,
Bu konuyu birkaç noktada belirtmekte yarar vardır:
a. “Gerçekten o inkâr edenleri inzar etsen de (uyarsan da) etmesen de birdir; iman etmezler. Allah kalplerine de kulaklarına da mühür vurmuştur; gözlerinin üzerine de perde çekmiştir. Onlar için büyük bir azap da vardır.” (Bakara, 2/6-7)
mealindeki söz konusu ayetlerin nüzul sebebi, özel bir kaç hususî kafirin durumudur. Taberî'nin İbni Abbas'tan ve el-Kelbî'den rivayetine göre bu iki ayet-i kerime, Huyey b. Ahtab, Kâ’b bin Eşref ve benzeri Yahudilerin ileri gelenleri hakkında nazil olmuştur.(bk. Taberî, İbn Kesir, Vehbe Zuhaylî-et-Tefsiru’l-münîr, ilgili ayetin tefsiri). Demek ki, burada “tebliğin kendilerine fayda vermeyeceği belirtilen” kimseler ,belli birkaç kişidir; yoksa, bütün insanlar veya bütün inanmayanlar için değildir.
Bu belli kâfirlerin kimler olduğu hususunda farklı görüşler vardır: Huyey b. Ahtab, Kâ’b bin Eşref ve benzeri Yahudilerin ileri gelenleri hakkında nazil olmuş diyenlerin yanında, Hendek Savaşı'ndaki ileri gelen bazı komutanlar olduğunu, Ebu Cehil ve Ebu Lehep gibi bazı müşrikler olduğunu söyleyenler de vardır.(bk. Zadu’l-Mesîr, ilgili ayetin tefsiri).
b. Bu ayet ortada olduğu halde Hz. Peygamber (a.s.m)’in tebliğine devam etmesi de gösteriyor ki, burada söz konusu edilen ve imana gelemeyecekleri bildirilen belli birkaç kişidir. Sebebi ne olursa olsun, bu ayette belirtilen kâfirler belli bir zümredir. Allah, bu adamların bir daha samimi olarak İslam dinine girmeyeceklerini elbette bilmektedir. Allah ise -haşa- haksız yere bunların iman yolunu kapatmamıştır. Bunlar kendi özgür iradeleriyle küfrü tercih etmiş ve iman etmemek için ön yargılı ısrarlarını sürdürmüş bir gruptur.
c. Buradaki ifadelerden maksat, Hz. Peygamberi (asm) teselli etmektir. İbn Abbas’tan nakledildiğine göre o şöyle demiştir: Hz. Peygamber (asm) bütün insanların imana gelmesini ve hidâyette kendisine tâbi olmasını hırsla istiyordu. Bunun üzerine Allah Teâlâ "Kimin imana gelip kimin gelmeyeceği Allah’ın ezelî ilminde vardır. Allah onları çok iyi bilir. Onlara hidayet vermek veya dalalette bırakmak onun işidir. Sana düşen tebliğ yapmaktır, kimseyi zorla imana getirmek değildir. O halde imana gelmiyorlar diye kendini heder etme!" ayetini inzal buyurmuştur. (bk. Taberî, İbn Kesir, Şevkanî, ilgili ayetin tefsiri).
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Nisa suresi, 37 ve 38. ayetlerin nüzul sebepleri nelerdir, ayette cimriler kafirlerle eş mi tutulmuştur?
- Nisa Suresi 88. ayette geçen "Allah'ın saptırdığını doğru yola getirmek mi istiyorsunuz?" ifadesi, çabalarımızın boşuna olduğu anlamına mı gelmektedir?
- Zümer suresi 53. ayeti açıklar mısınız?
- Dinden dönmeyi tekrarlamanın bir sayısı var mıdır?
- Maide Suresi'nin 48. ayetinde geçen, "... O halde durmayın, hayırlı işlerde birbirinizle yarışın..." mealindeki ifadenin muhatabı kimlerdir?
- "...O halde durmayın, hayırlı işlerde birbirinizle yarışın..." ayetinin muhatabı kim?
- Ehl-i kitabın bazıları cennetlik midir?
- Bilerek günah işleyen affedilmez mi?
- Hangisi üstün kadın: Hz. Meryem mi, Hz. Fatıma mı?
- Bakara Suresi 2. ayeti neden "Takva sahipleri için tarifsiz bir hidayettir." diye biter?