"Allah katında (yeryüzünde) yürüyenlerin en kötüsü, o inkâr edenlerdir." (Enfal suresi, 8/55) ayetini açıklar mısınız?
Değerli kardeşimiz,
Enfal Suresi, 55 - 59. Ayetler:
"55. Allah katında (yeryüzünde) yürüyenlerin en kötüsü, o inkâr edenlerdir. Onlar inanmazlar."
"56. Öyle ki, onlar kendileriyle yaptığın andlaşmayı her defasında hiç çekinmeden (ve sonucunu hesaba katmadan) bozarlar."
"57. Savaşta onları (ne zaman yakalarsan) öylesine darmadağın et ki arkalarındakiler öğüt ve ibret alsınlar."
"58. Eğer bir milletin hıyanetinden endişe edersen, eşit ölçülere göre sen de andlaşmayı bozup (yüzlerine) at! Çünkü Allah, elbette hâinleri sevmez."
"59. O inkâr edenler, öne geçtiklerini (ve geçeceklerini) hiç de sanmasınlar. Çünkü onlar (bizi ve sizi) âciz bırakamazlar."
Ayetlerin İniş Sebebi:
Medine Yahudilerinden Kurayza oğulları, Müslümanlarla savaşmayacaklarına ve onlara karşı bir saldırı vuku' bulduğu takdirde saldırganlara, savaş kapısını açanlara yardım etmeyeceklerine dair Hz. Muhammed (asv) ile bir antlaşma yapmışlardı. Çok geçmeden İslâm'a karşı durmadan hazırlanan Mekke müşriklerine silâh yardımında bulunarak antlaşmayı bozmuş, sonra da unutup hatâ ettiklerini söyleyerek antlaşmayı yenilemişlerdi. Ne yazık ki, aradan bir süre geçince Hendek Savaşı patlak verdi ve Medine kuşatıldı. Müslümanların en zayıf anını fırsat bilen Yahudiler derhal harekete geçtiler ve Mekkeli müşriklerden yana olduklarını bildirmek, gerekirse her türlü yardımı yapacaklarına dair bir taahhütte bulunmak üzere Kâb b. Eşrefi Mekke'ye gönderdiler. Böylece ikinci defa yapılan andlaşmayı da bozmuş oldular. O sebeple yukarıdaki âyetler indi. (Lübabü't-te'vîl: 2/189)
İlgili Hadîsler:
«Kiminle bir kavim arasında bir antlaşma bulunuyorsa, ne o antlaşma üzerine bir düğüm daha bağlayıp sıksın, ne de onu çözsün; süresi doluncaya kadar beklesin veya karşı tarafın (hıyanette bulunarak) yaptığına eşit şekilde (o antlaşmayı) bozup atsın.» (Ebû Dâvud/cihad: 152- Tirmizî/siyer : 27- Ahmed: 4/111, 113, 376)
Allah'ı İnkâr, Seviyesizliğin En Kötüsüdür:
«Allah katında (yeryüzünde) yürüyenlerin en kötüsü, o inkâr edenlerdir. Onlar inanmazlar.»
İnsan, ruhu ve cevheri itibariyle çok şerefli bir varlıktır. Kâinatta görebildiğimiz hemen her şey onun için yaratılmıştır. O da, Allah'ı bilip tanımak, O'na kulluk etmek üzere yaratılıp dünya denilen uğrağa getirilmiştir. Ruhî yönüyle yüce âlemden, bedenî yönüyle aşağı âlemdendir. Böylece insan her iki âlemle yakından ilgilidir. Artık hangi yapısına ağırlık verirse, daha çok o âleme yaklaşıp bağlanmış olur.
Aşağı âlemin geçici nimetlerinin sarhoşluğu içinde yüce âlemi unutur da Allah'ı inkâr edip âyetlerini yalan sayacak olursa, artık öylesinin yüce âlemle olan ilgisi kopar ve bu yüzden ruhunu madde cenderesine sokup silik hale getirir. Bu durumda sadece aşağı âleme bağlı ve onunla ilgili sıfatları taşıyarak diğer canlılar seviyesine ve bazan da daha aşağı bir derekeye düşer. O bakımdan Allah yanında öylesi, insan suretinde et, kan, kemik ve sinirlerden oluşan bayağı bir mahlûktur; hattâ yürüyen canlıların en kötüsü ve en değersizidir. Zira hiçbir hayvan, Allah'ı inkâr edip haktan korkmayan, sorumluluk duygusu taşımayan bir insan kadar zararlı sayılmaz.
Kur'ân-ı Kerîm, bu gerçeği en düşündürücü şekilde hatırlatarak insanı yüce âlemle olan irtibatındaki hikmete dönmeye çağırmakta; yaratılışındakl şerefli dereceye adım atmasını ilhamda bulunup, lâyık olduğu yerini korumasını telkîn ve tavsiye etmektedir. Bunun aksine bir yol tutup yaptığı antlaşmaları bozan, tam bir ihanet ve düşmanlık duygusuyla bozgunculuğun her çeşidini düşünen, fırsat bulduğu ân, İslâm, ahlâk ve fazîlet aleyhine öldürücü zehirini akıtan inkarcıları, yeryüzünde yürüyen en kötü canlılar olarak vasıflandırmaktadır.
Antlaşmayı Bozduğunu Duyurmak:
«Eğer bir milletin hıyanetinden endişe edersen, eşit ölçülere göre sen de antlaşmayı bozup (yüzlerine) at. Çünkü Allah, elbette hâinleri sevmez.»
Düşmanın ihaneti, ahde vefasızlığı, hıyanet ve dönekliği devam edince, Müslümanlar da onlarla yaptığı antlaşmayı âdil ölçülere göre bozduğunu resmen karşı tarafa bildirir. Zira İslâm'da, en azgın düşmana karşı bile olsa, hıyanet, ahde vefasızlık kesinlikle haramdır. İslâm yapılan antlaşmaya, karşı taraf bağlı ve sadık kaldığı sürece bağlı ve sadık kalır; karşı taraf ihanete ve birtakım entrikalara baş vurursa, o takdirde Müslümanlar onlar gibi çirkin bir yola başvurmaz, sadece mevcut andlaşmayı bozduğunu ilân eder. Nitekim âyette «sen de antlaşmayı bozup yüzlerine at» mealindeki sözün mânası budur.
Düşmanın bu gibi döneklik ve ihanetinin cezasını savaşta, diğer milletlere ve geridekilerine öğüt ve ibret olacak şekilde vermek vaciptir. Çünkü iyi bir ders, hafızalardan silinmeyecek tesirli bir ibret, ileride fazla kan akıtılmasın! önler, caydırıcı bir müeyyide olarak her zaman hesaba katılır.
İşte İslâm'ın düşman ile olan tutum ve niyeti bu esaslar içinde seyreder. Keyfi hiçbir işleme, hıyanet ve zulme kapı açmaz, açılmasına fırsat vermek istemez. İhanette bulunup öne geçtiklerini ve o yüzden Müslümanları dize düşürüp perişan ettiklerini sananlar hep aldanırlar. Zira Allah hâinlerden yana değildir; O hep âdildir, adaleti, ahde vefayı sever ve emreder.
Âyetler Arasındaki Bağlantı:
Yukarıdaki âyetlerle, yapılan antlaşmalara bağlı kalmayıp hıyanet içinde bulunan düşmana karşı ne yapılması gerektiği belirtildi. İhanet içinde bulunan düşmanların başarıya erişmiyeceği bildirilerek her zaman olduğu gibi, böyle dönemlerde de, mü'minlerin adaletten, doğruluktan ayrılmamaları tavsiye edilerek Müslümana herkesin inanıp güvenmesinin gerektiğine işaret edildi.
Devamında gelecek olan âyetlerle, sadece savaş günlerinde değil, barış günlerinde de savaşa iyice hazırlanmanın önemi üzerinde duruluyor ve bu uğurda yapılan her harcamanın Allah yanında kat kat mükâfat göreceği bildiriliyor; sonra da düşman tarafı barışa yanaştığı taktirde, ciddi oldukları anlaşılınca Müslümanların da barışı kabul etmesi ve her hâlükârda Allah'a güvenip dayanmaları emrediliyor. Karşı taraf barış teklifiyle hile yapmak isterse, Allah'ın yardımının hâinlere, hilecilere değil, dosdoğru inanıp Allah'a güvenerek dayananlara yöneleceği de ayrıca açıklanarak mü'minlere manevî destek sağlanıyor.
(bk. Celal Yıldırım, İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri, Anadolu Yayınları: 5/2396.)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Allah katında (yeryüzünde) yürüyenlerin en kötüsü, o inkâr edenlerdir. (Enfal suresi, 55) Ayeti açıklar mısınız?
- Ayetlerin bir kısmının aynı olmasının hikmeti nedir?
- Tevbe suresinin 12. ayeti müşrikler hakkında mıdır yoksa mürtedler hakkında mıdır?
- Antlaşmaları biten müşriklerle antlaşma yapılabilir mi?
- GADR, GADDARLIK
- GADR, GADDARLIK (İHANET)
- MÜSTAZ'AF
- Hudeybiye anlaşması, Mümtehine suresi 10. ayeti ile delinmiş midir?
- Peygamberimiz Hz. Muhammed ve Dört Büyük Halife, hangi antlaşmaları yapmışlardır?
- Haydutların ve teröristlerin cezası ve affı