Zekatı verdikten sonra, kişide ihtiyaç fazlası kalıyor ise ne yapılmalıdır?

Tarih: 19.01.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bakara Suresi 219. ayetinde geçen "ihtiyaç fazlasının harcanması" istenirken, zekatı hesaplayıp verdikten sonra, kişide yine ihtiyaç fazlası kalıyor ise bu durumda ne yapılır?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Ayetin ilgili cümlesinin meali şöyledir:

“Bir de senden hayır olarak ne harcayacaklarını sorarlar. De ki: İhtiyacınızdan artanı harcayın...” (Bakara, 2/219)

Bu ayet hakkında iki görüş vardır. Bazılarına göre bu ayet zekât hakkındadır. Diğer bazılarına göre ise, bu ayet zekât farz olmadan önce inmiş ve zekât ayetiyle nesh edilmiştir. (bk. Razî, ilgili ayetin tefsiri)

Biz konuya genel olarak bakmakta fayda mülahaza ediyoruz: Bu ayette genel olarak Allah yolunda harcamanın miktarı sorulmakta ve ona cevap verilmektedir. Kur’an’ın bütün hükümlerinde olduğu gibi, zekât ve sadaka hakkındaki hükümlerinde de sırat-ı müstakim/orta yol esastır. Cimrilik ve israf gibi aşırı uçları kabul etmeyen İslam dini, bu iki yolun ortası olan ihtiyaç fazlasından Allah yolunda harcamayı öngörmektedir. Şu ayetlerde, bu orta yol ölçüsünü görmek mümkündür:

“Rahman’ın o has kulları, harcamalarında ne israf eder, ne de eli sıkı davranırlar; bu ikisinin arasında bir denge tuttururlar.” (Furkan, 25/67).

“Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma ki, herkes tarafından ayıplanan, kaybettiklerine hasret çeken bir hale düşmeyesin.” (İsra, 17/29).

Peygamberimiz (asm)'in şu hadis-i şerifi de “fazlalıktan” ne kastedildiğine bir işaret sayılmalıdır:

Hz. Cabir anlatıyor. Adamın biri bir miktar altın getirip “bundan başka bir malım yoktur” diyerek Resulullah (asm)’a vermek istedi… Hz. Peygamber (a.s.m): “Biriniz, elinde bulunan malı ne var ne yok hepsini getiriyor, sonra da oturup insanlara el-avuç açmak durumunda kalıyor. Sadaka, ancak ihtiyaçtan fazla kalan maldan verilir. Al şu malını bizim ona ihtiyacımız yoktur.” buyurdu.(bk. Razî, Bakara: 219. ayetin tefsiri).

Ayetteki infakı zekât olarak kabul edersek, zaten zekâtın ölçüsü “ihtiyaç fazlası”na göredir. Onun için artık zekâtı verdikten sonra geri kalan fazlalıktan da bir şey harcama yükümlülüğü yoktur.  Şayet ayetteki infak “genel sadaka” çerçevesinde değerlendirilirse, bunda zekât gibi “kırkta bir” şeklinde belli bir ölçü olmamakla beraber, mal sahibini cimrilik sınırında bırakmayacak ve israf sınırına taşımayacak bir orta yol ölçüsünün kullanılması gerekir ki ayette bu ölçü “ihtiyaç fazlası” olarak ortaya konmuştur. Çünkü, herkes aynı seviyede cömert değildir. Bu  aşırı uçlara kaymadığı sürece yaptığı harcamalar makbuldür.

İslâm âlimlerinin büyük çoğunluğuna göre farz olan servet aktarımı nafaka ve zekâtla sınırlıdır. Bunun dışında kalan infaklar nafile ibadet hükmündedir; yapana ecir kazandırır, yapmayanı günaha sokmaz.

Ancak ilgili âyet ve hadislerden hareketle, İslâm'ın getirdiği kardeşlik ve yardımlaşma kavramlarını da dikkate alarak diyebiliriz ki:

Şahsî ve ailevî ihtiyaçlarından artan malı, yiyecek ve giyeceği olan kimselerin bunları yoksullara vermelerinin teşvik edilmesi sosyal adaletin sağlanması bakımından çok önemli ve ileri bir adımdır. Bu geniş infak kaynağı kullanıldığı takdirde, toplumda temel ihtiyaçlarını sağlayamamış kimselerin kalması oldukça güçleşecek ve nadirleşecektir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun