Hadislerde siyah deve ve siyah köpeklerin şeytandan olduklarını öğreniyoruz. Bunu açıklar mısınız?
Değerli kardeşimiz,
Bu tür ifadeler, o günkü Arap toplumunda var olan bir geleneği temsil eder. Bu gün de kurnaz, zararlı, hilekâr, sinsi kimseler veya canlılar için “şeytan” tabiri kullanılmaktadır. “Çok şeytan biri”, “şeytan gibi adam”, “şeytanın teki” gibi ifadelere yabancı olmadığımızı düşünüyoruz.
İşte kanaatimize göre, o günün örfünde “siyah köpek” “siyah deve” kurnaz, hileci ve zararlı hayvanların simgesel ismi gibiydi. Efendimiz (asm) da sırası geldiğinde, bu simgesel ifadeleri kullanarak halktan kopmadığını, onlardan biri gibi konuştuğunu, onların hissiyatına ortak olduğunu göstermiştir. Yoksa, bu hayvanların gerçekten şeytan olmadıkları elbette şüphesizdir.
Tarih boyunca insanların, teşbîhli/metaforlu anlatımı kullandıklarını görmekteyiz. Benzetme sanatını sadece edebiyatçılar değil, aynı zamanda filozoflar ve bilginler de kullanmış, o sanattan faydalanmışlardır.
Bu konuyu açıklayan en güzel ifadelerden biri, teşbihte hata olmaz, sözüdür. Bir konuyu teşbih ve temsille anlatacaksanız, vereceğiniz örneğin hatalı olmasına bakmaz, vereceği mesaja bakarsınız. Çünkü içinde bulunduğunuz toplum, bunu o şekilde daha iyi anlayacak ve maksadı daha iyi ifade etmiş olacaksınız.
Örneğin, konuyla hiçbir ilgisi olmayan bir söz üzerine, dam başında saksağan vur beline kazmayı, diyebilirsiniz. Dinleyenler bu sözün manasına bakmadan sadece verdiği mesaja yoğunlaşırlar.
Hz. Peygamber (asm)’in de, o toplumun içinde yetişen bir Zat olarak, onların dilleri ile konuşması ve onların istimal ettikleri teşbihleri kullanması elbetteki gayet tabiî bir durumdur.
Arapların haddi aşan, inatçı olan her şeye şeytan demeleri adetlerinden olduğu gibi şekli ve görünüşü çirkin olan şeyleri de şeytanlara benzetirlerdi. Güzel olanları da meleklere teşbih ederlerdi.
Böylece kötü ve şerli şeylerin en çok sembolize edildiği nesne şeytan, güzel ve hayırlı şeylerin benzetildiği şey de melek olmaktadır. Şeytanın sembol olarak kullanılmasına şu hadîsi örnek verebiliriz:
Hz. Peygamber (asm) saç bakımı iyi olmayan bir kişinin durumunu şeytana benzetmiş ve böyle bir halde olmanın iyi bir durum olmadığını böylece beyan etmiştir.
Mesela, bir adam saçı sakalı dağınık bir vaziyette Hz. Peygamber’in yanına gelir, Hz. Peygamber (asm) eliyle, adama işaret ederek sanki saç bakımını yapmasını emreder. Adam saçını sakalını düzelterek geri gelir ve Peygamber (asm); “Şu hal, sizden birinizin şeytan gibi saçı dağınık bir vaziyette gelmesinden daha hayırlı değil mi?” buyurur. (Muvatta, Şaar, 7)
Hadîste de görüldüğü gibi, Hz. Peygamber, herkesin aşina olduğu böyle benzetmelerle, saçı başı dağınık olmanın iyi bir hal olmadığını izah sadedinde şeytana benzetmek suretiyle beyan etmiştir.
Diğer bir misal, Hz. Aişe validemizin bir sözüyle ilgilidir: O şöyle demiştir: “Bir ay geçerdi. Ardından bir ay daha, bir ay daha… Allah Rasûlü (asm)’in evinde ateş yanmazdı." (Yeğeni Urve anlatıyor) Dedim ki: Ey teyze ne yerdiniz, ne ile geçinirdiniz? (Dedi ki) "Hurma ve sudan ibaret olan şu iki siyah ile geçinip yaşardık.”
Görüldüğü gibi rivayette, Hz. Aişe (ra) hurma ile beraber suya da siyah demektedir. Suyun siyah olmadığı ise aşikar bir durumdur. Fakat suya mecaz yoluyla siyah diyen, o zamanın kültürüdür. Eğer bu mecazda bir isabetsizlik varsa, Hz. Aişe’ye değil, o zamanın yaygın kabulüne ait bir kusur olur.
Eğer bu durum iyi anlaşılmazsa, hadiste geçen bazı teşbihler, meseller ve atasözleri hatalı kabul edilerek hadise ilişilebilir. Halbuki bunlarda bir kusur varsa, onların kaynağı olan örf, adet ve anlayışlardır, hadise ait değildir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet