Zaman ve mekan boyutu göz önünde bulundurularak sevap ve günah derecelerini verir misiniz?

Tarih: 24.08.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Zaman ve mekânlar bütün kıymet ve kutsiyetini, hakikatte Allah’ın dilemesinden alırlar. Bu İlâhî dileme ise varlıklar için binbir maslahat ve hikmetler içerir. Ayrıca o zaman dilimlerinde gerçekleşen mühim olaylar ve o mekânları dolduran kıymettar mekînler de, içinde bulundukları zaman ve mekâna değer kazandırmışlardır. İslâm’da mübarek zaman dilimlerinin kudsiyeti de meşiet–i İlâhî’den geldiği için, Müslümanlara sonsuz feyz ü bereketin nüzulü için birer vesile olmaktadırlar. Mübarek ay, gün ve geceler, İslâm’ın şeairindendir; hususi kıymetleri ve kerametleri vardır. Kâinat, semavat, feza–yı âlem ve bütün varlıklar bu kutlu zaman dilimlerine hürmet etmektedir.

Berâat Gecesi'nin mübarekiyet ve hususiyeti hakkında sahih hadîs–i şerîflerden bir–ikisi şöyledir:

“Allah Tealâ, Şaban ayının on beşinci (Berâat) gecesinde –rahmetiyle– dünya semasına iner, orada tecelli eder ve Kelb Kabîlesi'nin koyunlarının tüyleri sayısından daha çok sayıda günahkârı affeder.” (Tirmizi, Savm, 39; İbn Mace, İkame, 191.)

Başka bir rivayete göre de Hz. Peygamber (asm):

“Şaban’ın ortasındaki (Berâat kandili) geceyi ibadetle ihya ediniz, gündüzünde de oruç tutunuz. Allah Tealâ o akşam güneşin batmasıyla dünya semasında tecelli eder ve fecir doğana kadar, ‘Yok mu benden af isteyen, onu affedeyim. Yok mu benden rızık isteyen, ona rızık vereyim. Yok mu bir musibete uğrayan, ona afiyet vereyim. Yok mu şöyle, yok mu böyle!’ der.” buyurmuştur.(İbn Mace, İkame, 191.)

Bir diğer hadîste ise, Berâat kandilinde yapılacak duaların geri çevrilmeyeceği müjdesi verilmiştir.(Suyûtî, Celalüddin, Câmiu’s–Sagîr, 3/454, Beyrut, 1972.)

Kadir Gecesi, Efendimiz (asm)’ın ümmetine olan aşkın sevgisi sebebiyle yaptığı bir duanın kabul edilmiş hâlidir, şöyle ki:

"Fahr–i Kâinat Efendimiz’e kendisinden önceki insanların ömürlerinin müddeti veya bu ömürlerden Allah’ın dilediği kadarı gösterildi. Bunun üzerine ‘Başka ümmetlerin uzun ömürleri içinde yapamayacakları amelleri ümmetim kısa ömrü içinde yapmış olsun.’ diye dua etti. Allah da O'na (içinde bu gece bulunmayan) bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesini ihsan etti.” (Muvatta, Îtikaf, 6)

“Her hasenenin sevabı başka vakitte on ise, Receb–i şerifte yüzden geçer, Şaban–ı muazzamada üçyüzden ziyade ve Ramazan–ı mübarekte bine çıkar ve Cuma gecelerinde binlere ve leyle–i Kadirde (Kadir gecesi) otuz bine çıkar.” (Nursi, Şualar, s.416)

Ebû Hüreyre'den şöyle dediği rivâyet edilmiştir: "Rasûlullah (s.a.s.)'a Cum'a gününe niçin bu adın verildiği sorulduğu zaman şöyle cevap vermiştir:

"Babanız Âdem'in yaratılışı o günde oldu. Kıyâmet o günde kopacak, yeniden dirilme ve insanların hesap için yakalanması o günde olacaktır. Cum'a gününün üç saatinin sonunda öyle bir an vardır ki, o anda dua edenin duası kabul olunur. " (Ahmed b. Hanbel, İstanbul 1981, II, 311)

"Her kim Cum'a günü, cenâbetten gusül eder gibi güzelce gusleder, sonra da ilk saatte yola çıkarsa bir deve kurban etmiş gibi olur. İkinci saatte yola çıkarsa bir sığır kurban etmiş gibi olur. Üçüncü saatte yola çıkarsa bir koç kurban etmiş gibi olur. Dördüncü saatte yola çıkarsa bir tavuk kurban etmiş gibi olur. Beşinci saatte yola çıkarsa bir yumurta tasadduk etmiş gibi olur. İmam Cum'a namazı için iftitah tekbiri alınca melekler hazır olur, okunan Kur'ân-ı dinlerler. " (Müslim, Cumua, 2, hadis no: 850)

Cum'a namazını terk edenler için de hadis-i şeriflerde şu tehditler varid olmuştur:

"Birtakım insanlar ya cuma namazını terk etmeyi bırakırlar yahutta Allah onların kalplerini mühürler artık gafillerden olurlar. " (Müslim, Cumua, 12, hadis no: 865)

"Her kim önemsemediği için üç cuma yı terk ederse, Allah onun kalbini mühürler. " (Ebû Davûd, Salât 210)

"Bir kimse cuma günü gusleder, elinden geldiği kadar temizlenir, yağ veya koku sürünür, sonra mescide gider bulduğu yere oturur ve namazını kılar, hutbeyi dinlerse; geçen cumadan o cuma ya kadar işlemiş olduğu günahları affolunur. " (Buhârî, Cumua, 6)

Mescid-i Haram, yeryüzündeki mescitlerin en faziletlisidir. Burada kılınan bir namaz başka mescitlerde kılınan yüz bin namazdan daha efdaldir. Bir hadis-i şerifte;

"Mescidimde kılınan bir namaz, Mescid-i Haram hariç, başka mescidlerde kılınan bin namazdan efdaldir. Mescid-i Haramda kılınan bir namaz da diğer mescidlerde kılınan yüz bin namazdan efdaldir" (İbn Mâce, H. No: 1406) buyrulmuştur.

Fazilet bakımından Mescid-i Haram'dan sonra Mescid-i Nebi, ondan sonra da Mescid-i Aksa gelir. Bir başka hadis-i şerifte de şöyle buyurulur:

"(Fazla sevab umarak) yalnız şu üç mescide gitmek üzere yolculuk yapılabilir. Mescid-i Haram, Mescid-i Nebi ve Mescid-i Aksâ"

Mescid-i Nebevi, Mescid-i Haram'dan sonra, yeryüzündeki mescitlerin en faziletlisidir. Bu konuda Resulullah (asm)'den bir çok hadis varit olmuştur.

Mescid-i Nebî'de, bir bölüm vardı ki, Resulullah (asm) burayı Cennet bahçelerinden bir bahçe olarak nitelemiştir. Ayrıca minberini de aynı şekilde vasıflandırmıştır.

Resulullah (asm), bu minberin üzerine çıktığı zaman şöyle demişti:

"Evimle minberimin arası cennet bahçelerinden bir bahçedir ve minberim de cennet bahçelerinin üzerindedir." (Ahmed b. Hanbel, II, 36, 450, 534; V, 41). Diğer bir hadis de;

"Evimle minberimin arası, cennet bahçelerinden bir bahçedir ve minberim havzımın üzerindedir." (Ahmed b. Hanbel, II, 236) şeklindedir.

Minber hakkındaki başka bir hadis-i şerifte de şöyle buyurulmaktadır:

"Minberimin ayakları cennet üzerindedir." (Ahmed, b. Hanbel, VI 289, 292, 318; Nesaî, Mesâcid, 8).

Bu hadisler, Mescid-i Nebevî'nin, Resulullah'ın minberi de dahil olmak üzere, minberi ile evi arasında kalan bölümün Cennet bahçelerinden birisi hükmünde olduğunu teyit ederek ortaya koymaktadır. Buna göre, burada bilinçli bir şekilde bulunan, namaz kılan veya başka bir ibadetde bulunan, yaptığı şeyleri Cennet bahçelerinden birinde yapmış gibidir.

Yeryüzünde namaz kılmak ve ziyaret etmek maksadıyla yolculuğa çıkılabilecek üç mescitten birisi Mescidi Nebî'dir. Bir hadis-i şerifinde Resulullah (asm) şöyle buyurmaktadır:

"Üç mescitten başka bir yere (ibadet etmek için) özel olarak yolculuk yapılmaz: Mescid-i Haram, Mescid-i Aksa ve Benim mescidim." (Buharî, Fedâilü's-Salat, 1, 6).

Mescid-i Nebî'de kılınan namaz, diğer mescitlerde kılınan namazlardan çok daha faziletlidir. Sa'd ibn Ebi Vakkas (r.a)'dan Resulullah (asm)'ın şöyle söylediği rivayet edilmektedir:

"Mescitimde namaz, Mescid-i Haram hariç, diğer mescitlerde kılınan bin rekât namazdan daha hayırlıdır." (Ahmed b. Hanbel, I,184); Başka bir rivayette "daha faziletlidir" (Hanbel, I, 16; Nesai, Mescid,4) buyrulur.

Bunun içindir ki, hac farizasını ifa etmek için bu topraklara yönelen insanlar, bir müddet Medine'de kalarak Mescid-i Nebî'de ibadet etmenin güzelliklerinden faydalanmaya çalışırlar.

Namazın dışında, diğer hayırlı ameller için de Mescid-i Nebevî üstün bir mahaldir. Orada yapılan her ibadet kat kat fazlasıyla mükafatlandırılır. Bunun böyle olduğunu vurgulamak için Resulullah (asm) bir hadisinde, Allah yolunda cihat ile kıyas yaparak şöyle buyurmaktadır:

"Mescitime bir hayrı öğrenmek veya öğretmek için gelen, Allah yolunda cihat eden kimse gibidir. Bunun dışında gelen, başkasının kazancını seyreden kimseye benzer." (Ahmed b. Hanbel, II, 418).

Resulullah (asm), Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa yanında kendi mescidinin konumunu bildirmek maksadıyla şöyle demiştir:

"Ben peygamberlerin sonuncusuyum. Mescitim de mescitlerin sonuncusudur." (Nesaî, Mesâcid, 7).

Rabbimiz, "Rahmetim gazabımı geçmiştir." buyurmaktadır. Bu bakımdan mübarek gün ve gecelerde yapılan ibadetlerin sevabını kat kat fazla vermektedir. İşlenen günahların da cezası kat kat vermesi adalet iken rahmetinden dolayı günahları kat kat yazmamaktadır. Bununla beraber bu manevi rahmetin sağnak gibi yağdığı bu gecelerde kişi günahlarla meşgul olursa o rahmetten mahrum kalmış olur.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun