Dinimiz köle dövmeye nasıl bakar?

Tarih: 15.07.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Peygamberimiz (asm) kölelere muamele hususunda ne gibi öğütler vermiştir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Peygamberimiz (a.s.m)’in şu emirleri konuyu aydınlatıcı mahiyettedir:

“Köleleriniz kardeşlerinizdir. Onlarla uzlaşın / barışık olun. Zorlandıkları konularda onlara yardımcı olun.” (bk. Mecmau’z-zevaid, 2/168).

“Köleleriniz güzel işler yaptıklarında onları kabul edin, kötülük yaptıklarına onları affedin, onlara tahammul etmediğiniz zaman ise onları satın.” (bk. a.g.y)

 Köle dövme konusuna gelince:

 Önce konuyla ilgili bir-iki hadisi zikretmekte yarar vardır.

- Hz. Ammar anlatıyor. Resulüllah (asm) şöyle buyurdu:

“Kim kölesini döverse, kıyamet günü mutlaka kısasa tabi tutulacak / kendisinden hakkı alınacaktır.” Bu hadis sahihtir (bk. Mecmau’z-zevaid, 10/353).

Abdullah b. Ömer anlatıyor: Resulüllah (asm) şöyle buyurdu:

“Kim bir köleyi / cariyeyi döverse onun kefareti, onu azat etmektir.” (bk. Kenzu’l-Ummal, h. no: 25020).

Bu hadisi, Ahmed b. Hanbel, Müslim (Eyman, 29), Tirmizî ve Ebu Davud rivayet etmiştir.

Ebu Mesud el-Ensarî anlatıyor: 

Ben değnekle bir kölemi dövüyordum. Arkadan bir ses “ Ebu Mesud! Ebu Mesud!” diye bağırıyordu. Kızgınlığımdan önce sesini alamadım. Yaklaşınca, bir de baktım ki, Hz. Peygamber (asm)’dir... Ve şunu söylüyor:

“Ebu  Mesud! Şunu bil! Ebu Mesud! Bilesin ki...”, ben hemen değneğimi elimden yere attım. O şöyle devam etti:

“Ebu Mesud! Bilesin ki, senin bu köleye gücünün yettiğinden çok daha fazla, Allah’ın gücü sana yeter.” Bunun üzerine ben “Ya Resulallah! Onu Allah için azat ettim.” dedim. “Eğer öyle yapmasaydın, muhakkak ateş sana dokunur, seni yalardı.” buyurdu. (Müslim, Eyman, 34, 35)

Ebû Ali Süveyd İbni Mukarrin radıyallahu anh şöyle dedi:

Ben, Mukarrinoğullarının yedinci çocuğu idim. Bizim hepimizin sadece bir kölesi vardı. (Bir gün) en küçüğümüz onu tokatladı. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize o köleyi âzâd etmemizi emretti. (Müslim, Eymân 32-33)

Kölelik ve câriyelik dönemi resmen ve hukuken ortadan kalkmıştır. Ancak bunun kaldırılmasında yüce dinimizin getirdiği esasların son derece önemli rolünü görmezden gelmek hiç kimse için mümkün değildir. Kaldı ki günümüzde de köle ve câriye adıyla olmasa bile, çalışma şartları ve hakları bakımından çok kötü durumda olan toplumların veya toplum kesimlerinin bulunduğu da inkar edilemez.

Köle, uşak, hizmetçi gibi insanlara hiçbir hakkın tanınmadığı bir ortamda, bu insanları sebepsiz yere dövme veya tokatlamanın cezası ve kefâreti olarak onların kölelikten âzat edilmesini tavsiye etmek, kölelik uygulamasının tamamen ortadan kaldırılmasına yönelik çok ciddî ve dinî bir tedbirdir. Yedi kardeşin ortak mülkü olan bir kölenin, onlardan biri veya  en küçükleri tarafından sebepsiz yere tokatlanması üzerine durumdan haberdâr olan Sevgili Peygamberimiz (asm), aynı suçu hepsi işlemiş gibi, başka köleleri de olmamasına rağmen o kölenin âzat edilmesini emretmiştir. Bu, konuya ait İslâmî hassâsiyetin boyutlarını, yani köle ve hizmetçilere iyi muamele edilmesi gerektiğini göstermesi bakımından son derece önemli bir olaydır. Hadis şârihleri, Efendimiz (asm)'in diğer kardeşleri de cezalandırma anlamı taşıyan bu tavsiyesinin temelinde, o tokatlama işine müdâhale etmemek suretiyle onların buna râzı olmalarının yattığını söylemektedirler.

Diğer bir hadiste ise, kölesini gereksiz ve sebepsiz yere kamçı ile döven bir sahâbînin anlattıklarını okuyoruz. Öfkesinden, kendisine söylenen sözü anlayamıyacak ve söyleyeni farkedemiyecek duruma gelmiş Ebû Mes'ûd el-Bedrî, Efendimiz (asm)'in "Ey Ebû Mesud! Bilesin ki Allah'ın gücü sana, senin bu köleye gücünün yettiğinden çok daha fazla yeter!" ihtar ve ikazıyla karşılaşınca ancak aklı başına geliyor, kamçı elinden yere düşüyor ve "Bundan böyle asla köle dövmiyeceğim." diyordu. Hatta bu da yetmiyor, haksız yere kırbaçladığı kölesini oracıkta âzat ediyordu. Efendimiz (asm)'in "Böyle yapmasaydın mutlaka ateş seni yakardı." buyurması, yapılan hiç bir haksızlığın cezasız kalmayacağını zihinlere pekiştiriyordu. Zayıfları, fakirleri, kimsesizleri, hizmetçileri sebepli sebepsiz azarlayan, döven, kötü muamele edenler, Efendimiz'in bu hadîs-i şerîfteki ikaz ve ihtarını asla akıllarından çıkarmamalıdırlar.

İbni Ömer radıyallahu anhümâ, konuya ait prensibi Peygamber Efendimiz (asm)'in bir beyânı ile bize haber vermektedir: "Kim, işlemediği bir suçtan ötürü cezalandırmak maksadıyla kölesini döver veya sebepsiz yere tokatlarsa, bunun kefâreti o köleyi âzat etmesidir." İbni Ömer,  Müslim'in bir rivayetinde (Eymân 30) görüleceği gibi, vücudunda darb izi tespit ettiği kölesine "Canını acıttım mı?" diye sormuş, köle "hayır" demiştir. Buna rağmen, içi rahat etmeyip köleyi âzat ettikten sonra, yerden bir çöp almış ve "Benim için bu işte şu kadar bile bir sevap, bir ecir yoktur." demiştir.

Daha sonra da Efendimiz (asm)'den duyduğu bu hadisi zikretmiştir. İbni Ömer hazretleri bu sözleriyle, bu kölesini âzat etmekten dolayı bir hayır işlemiş olmadığını, ancak bir hatasının kefâretini ödediğini anlatmak istemiştir. Kefâret olarak köle âzat etmek, kazandıracağı sevap bakımından asla Allah rızâsı için  köle âzat etmek gibi değildir. İyilik olarak köle âzat etmeyi emreden dinimiz,  birtakım hataların kefâreti olarak da köle âzat etmeyi tavsiye etmiştir. Böylece toplumun zayıf kesimlerinin hem haklarını korumuş hem de  onlara nasıl davranılması gerektiğini göstermiştir. Bu durum karşısında "İslâmiyete göre köle almak demek, köle olmak demektir" sözü ne kadar yerindedir  değil mi?

Bu açıklamalara göre:

1. Köle, uşak, hizmetçi, kapıcı, işçi gibi toplumda sosyal ve ekonomik durumu zayıf olanlara şefkat ve merhametli davranmak gerekir.

2. Sebepsiz yere kölesini tokatlayan o köleyi salıvermek suretiyle hatasının kefâretini ödemiş olur.

3. İslâm dini toplumda yerleşik bir kurum olarak bulduğu köleliği, aldığı tedbirlerle zaman içinde ortadan kaldırmayı hedeflemiş ve bunu başarmıştır.

4. Kefâret olarak köle âzat etmek, Allah rızâsı için köle âzat etmek gibi kişiye sevap kazandırmaz. Çünkü biri ceza, diğeri hayırdır.

5. Yapılan haksızlık kime yapılmış olursa olsun, onun hesabı mutlaka sorulur.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun