Büyü (sihir) yapmanın hükmü nedir, büyü yapan şirke girer mi?
Değerli kardeşimiz,
Sihir yapmanın, bununla meşgul olmanın hükmü hususunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Nevevî der ki:
"Sihir yapmak haramdır, büyük günahlardan olduğunda âlimler arasında ittifak vardır. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sihir yapmayı yedi büyük günahtan biri saymıştır."
Ancak, sihrin öğrenilmesi de öğretilmesi de haramdır. Bazı âlimler iki sebebe binaen sihir öğrenmeye cevaz vermişlerdir:
1. İçerisinde küfür olan sihirle, küfür olmayan sihrin farkını görmek ve göstermek için.
2. Kendisine sihir yapılmış olan bir kimseden sihri kaldırmak için.
Birincisi, sadece itikad açısından sakıncalı olabilir. Sihre inanmadıkça, sadece onun hakkında bilgi edinme yasaklanamaz. Bu durum, tıpkı putperestlerin putlarına nasıl ibadet ettiklerini öğrenmek gibidir. Zîra, sihirbazın yaptığı şeyin keyfiyetini bilmek, bir fiilin veya bir kavlin hikaye edilip anlatılmasından ibarettir, ama ona girişip onu yapmak başka bir şeydir.
İkincisi ise, büyülenen kimsedeki büyüyü çözmek, onu sihirden kurtarmak için yapılan bu mukabil ameliyeye Nüşre denir. Buna da câiz değil diyen olmuşsa da ailmlerin çoğuan göre caizdir. Saîd İbnu'l-Müseyyeb'in: "Allah, zarar veren (sihr)i yasakladı, fayda vereni yasaklamadı." dediği rivâyet edilir. Katâde merhum da: "Kişi, kendisine yapılan sihri tedavi edecek kimseyi arar." der. İbnu'l-Cevzî, bu ruhsatı şöyle ifade eder: "Nüşre, büyülenmiş, kimsenin büyüsünü çözme meselesinde, Ahmed İbnu Hanbel'e sorulunca: "Bunda bir sakınca yoktur." cevabını verir. Gerçi Ebû Dâvud, el-Merâsil'de Hasan Basrî'nin bir mürseli olarak Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'in: “Nüşre (büyü bozma) şeytan işidir" buyurduğunu rivayet etmiştir. Âlimler bu hadisi: "Resûlullah amelin aslına işaret etmiş olmalıdır, çünkü asıl itibariyle bu da sihirdir, hüküm kasda göre değişir, kim bununla hayır kastederse, bu hayırdır, kim de şer kastederse şerdir." diyerek yoruma kavuştururlar. İbnu Hacer şu hususa da dikkat çeker: Hasan Basrî'nin hasr ifade eden mürselinin zâhirine göre amel edilmemelidir. Çünkü sihir bazan, (esas itibariyle meşru olan) rukye, dua ve ta'viz (muska) yoluyla da çözülebilmektedir. Öyle ise nüşre iki nev'e ayrılmış olmaktadır:
a) Sihirle yapılan nüşre ki hadisteki yasak buna bakar.
b) Meşru vasıtalarla yapılan nüşre ki, meşru olan nüşre ile de bunlar kastedilir.
Sihre karşı yapılacak mukabil tedavi yönteminin, helal olduğuna delil olarak gösterilen bir rivayet Hz. Câbir (radıyallâhu anh)'den gelen şu Müslim hadisidir. Der ki:
"Benim bir dayım vardı, akrep sokmasına karşı rukye yapardık. (Dua, muska vb. yolla sihri zararsız hale getiriridik.) Bir ara Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) rukyeyi yasakladı. Bunun üzerine Efendimize gelerek: 'Ey Allah'ın Resûlü! Siz rukyeyi yasakladınız, ben ise akrep sokmasına karşı rukye yapıyorum.' dedi. Dayıma: 'Sizden kim kardeşine faydalı olabiliyorsa onu yapsın.' diyerek ruhsat tanıdı."
Bu meseleyi te'yîd eden bir diğer delil başta Buhârî olmak üzere pek çok hadis kitabında rivayet edilmiş olan: "Göz değmesi haktır" hadisidir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) göz değmesinin hak olduğunu, yani bunun sabit bir vak'a olduğunu ifade buyurmuş ve göz değmesine karşı tedavi yolları tavsiye etmiştir.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın bu meselelerdeki yasaklamasının mahiyeti hususunda bir bilgi edinmek üzere Müslim'in Avf İbnu Mâlik el-Eşcaî (radıyallâhu anh)'den kaydettiği şu rivayete nazar edebiliriz: "Biz cahaliye devrinde rukye yapardık. Bir ara: "Ey Allah'ın Resûlü, bu hususta ne dersiniz? (Rukye helâl midir, haram mıdır?)" diye sorduk. Şu cevabı verdi:
"Rukyelerinizi bana arzedin (okuyun bir göreyim, neler okuyorsunuz? Şunu bilin ki,) içerisinde şirke delâlet eden bir ifade olmadıkça, rukyelerinizde bir mahzur yoktur."
Soruda geçen Hadis-i şerif ise şöyledir: Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Kim (sihir maksadıyla) bir düğüm vurur sonra da onu üflerse sihir yapmış olur. Kim sihir yaparsa şirke düşer. Kim bir şey asarsa, o astığı şeye havale edilir." [Nesâî, Tahrîm 19, (7, 112)]
Bu Hadis farklı şekillerde yorumlanmıştır:
- Bunu yapan müşriklerin yaptığı bir işi yapmış olur. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu hadislerinde sihir mânasını taşıyan davranışları yasaklamaktadır. Zîra, herhangi bir iplik alıp buna düğüm atıp, sonra da bir şeyler okuyup düğüm üzerine üfleme işi sihirbazların işidir. Şu halde böyle bir davranışta bulunan, sihirbazların yaptığı işi yapmış olmaktadır. Bu ise, şirk ehlinin amelidir. Zîra, faydalı şeylerin elde edilmesi ve zararlı şeylerin uzaklaştırılması ancak Allah'tan bilinir, ondan istenir. Düğümlere üflemek suretiyle faydalıyı elde etmek veya zararlıyı defetmek düşüncesi, Allah'a inanıp ona tevekkül eden kimseye yakışmaz, ancak müşriklere yakışır.
- "Bu davranışıyla sihrin gerçek tesirinin olacağına inanmışsa bu şirk olur." Çünkü Allah’tan başka hakiki tesir eden yoktur.
- Bazı âlimler hadiste geçen şirki, "Maksad şirk-i hafî'dir, zîra tevekkül ve Allah'a itimad terkedilmiş olmaktadır" diye açıklamışlardır.
Bir şey asma meselesine gelince, bununla büyüklerin veya küçüklerin boyunlarına fayda maksadıyla asılan muska, nazarlık gibi şeyler kastedilmiştir. Zînet için takılan şeyler buraya girmez. Bazı âlimler bundan maksad: "Cahiliye devrinde boncuklardan, vahşi hayvanların tırnak ve kemiklerinden mâmul kolyelerdir" der ve hadiste gelen yasağı oldukça kayıtlar. Bunlara göre, Kur'ân âyetlerinde Allah'ın isimlerinden yazıp asılacak muskalar bu yasağa girmezler. Hatta bunlar câizdir. Nitekim, Abdullah İbnu Amr'ın çocuklara bu çeşit şeyler astığı rivâyet edilmiştir. Bazı âlimler de: "Burada takbih edilen husus faydanın celbine ve zararın def'ine inanılarak yapılan asmadır, değilse teberrük gayesiyle yer verilen asmalarda mahzur yoktur, câizdir" demiştir. Ebû Bekr İbnu'l-Arabî: "Kur'an'(dan bir şeyler yazıp) asmak sünnet yolu değildir, bu husustaki sünnet, asma değil zikirdir" der.
"Kim bir şey asarsa, o astığına havale edilir" ibaresi, Cenâb-ı Hakk'ın yardımından mahrum kalır" mânasında yer verilen bir kinaye olarak da değerlendirilmiştir. (bk. Kütüb-i Site, Tercüme ve Şerhi, Sihir ve Kehanet Bölümü)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Sihir ve büyü yapmanın faydalı olduğu yerler var mı?
- İkindi ve sabah namazından sonra nafile namaz kılınmasına dair hadisler çelişkili midir?
- Dua ederken ısrarcı olmalı mıyız?
- "Bizi yedirip içiren Allah'a hamd olsun." diye dua edenin günahlarının affedileceğini bildiren hadisler var mıdır?
- "Ezan okutup namaza başlamayı, sonra halkın namazını kıldırması için yerime birini bırakmayı, sonra da beraberlerinde odun desteleri olan bir grup erkekle namaza gelmeyenlere gitmeyi ve evlerini üzerlerine yıkmayı düşündüm." hadisini açıklar mısınız?
- "Bana, (dünyanızdan) koku ve kadın sevdirildi. Gözümün nuru ise namazda kılındı." ifadesi hadis midir, anlamı nasıldır?
- Fitne zamanlarında nefsi müdafa etmemek; silahı bırakmak ve Habil gibi mi davranmak gerekir? Fitne hadisini nasıl anlamalıdır?
- "Allah bir kulu sevdi mi, onu dünyâdan korur. Tıpkı sizden birinin hastasına suyu yasaklaması gibi." Bu hadisi açıklar mısınız?
- Kim korkarsa, akşam karanlığında yol alır. Kim akşam karanlığında yol alırsa, hedefine varır. Haberiniz olsun, Allah'ın malı pahalıdır; haberiniz olsun Allah'ın malı cennettir. (Tirmizî, Kıyâmet, 19) Bu hadisi açıklar mısınız?
- Ruhsatlarla amel ediniz, hadisini açıklar mısınız?
Yorumlar
Sihrin var olduğuna inanmak, büyünün olduğuna inanmak küfür oluyor mu?
Büyünün varlığına inanmak küfür değildir., Büyü yapmak da küfür olmamakla birlikte en büyük günahlardan sayılmaktadır.