"Hâlâ Kur'an'ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? … " (Nisa, 4/82) ayetini açıklar mısınız?

Tarih: 17.06.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

"Hâlâ Kur'an'ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başkası tarafından (indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı." (Nisa, 4/82) ayetini açıklar mısınız?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

"Hâlâ Kur’an’ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından (indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı." (Nisa, 4/82)

Kur'ân-ı Kerîm yirmi üç yıl içinde gece ve gündüz, kışın ve yazın, hazarda ve yolculukta, sıkıntıda ve rahatlıkta, darlıkta ve bollukta, savaşta ve barışta parça parça gelmiştir. Muhtevası fevkalâde zengin ve çeşitlidir. İnsan ve insaniyetle il­gili her konuya, varlığın başlangıç ve sonuna, yaratılış ve yok edilişe, ahlâkî er­demlere, fert ve cemiyet olarak insanla ilgili kurallara ve kanunlara, tarihî olayla­ra, kıssalara temas etmekte, insanları eğitmeye yönelik öğüt ve ibret tablolarına yer vermektedir. Buna rağmen onun ne üslûbunda (eşsiz ifadesinde, edebî seviye­sinde) ne de temas ettiği konular, getirdiği hükümler ve verdiği bilgiler arasında bir tutarsızlık, bir çelişki ve -kaynak farkı düşüncesine götürecek- bir farklılık vardır. İnansın inanmasın düz mantıkla düşünen herkesin Kur'an'ı inceleyerek ulaşa­bileceği bu sonuç, onun Allah'tan geldiğinin reddedilemez bir delilini teşkil et­mektedir.

Çelişkilerin bulunmasına yardımcı olan sebebler şunlardır:

1. Hangi mahlûk olursa olsun, Kur'an'ın tasvir ettiği gibi haki­katleri tasvir edemez. Hakikatleri tasvir etmeye başladı mı, mutlaka çelişkiler ve değişiklikler konuşmasında belirir.

2. Kur'an, Hz. Muhammed (asm) tarafından görülmemiş ve Hz. Muhammed (asm) tarafından tarihine vakıf olunmamış geçmiş hadiseleri nak­letmektedir. Ve Resûlüllah'ın vefatından yüzlerce, binlerce sene son­ra gelecek hadiselerden haber veriyor. Resülûllah'ın asr-ı saadetinde bulunan hadiselerden bahsediyor. Nefislerin içeriklerinden ve kalblerde örtülü olanlardan, gözle görünenler gibi haber veriyor. Nitekim bu gu­rubun gece karanlığında kendi aralarında kararlaştırdıkları niyetleri­ni ortaya serdiği gibi.

3. Hiç kimse, Kur'an'ın inanç temeli, sistemlerinin kaideleri, milletler ve kabilelerle ilgili görüşü gibi bir görüşü, ihtilafsız ve çelişkisiz olarak getirip sergileyemez.

4. Hiç kimsenin gücü yetmiyor ki, Kur'an'ın sosyal meselelerde, ümran sistemlerinde, millet ve kavimlerin tabiatlarında deliller, darb-ı meseller vererek tek bir kıssayı çeşitli ibarelerle arzederek getirdiğinin bir benzerini getirmiş olsun.

5. Hiç kimsenin gücü yetmez ki, Kur'an'ın  söz fenlerinden ve ibret çeşitlerinden, yer ve gök gibi çeşitli varlıklar hakkında, getirdiğinin bir benzerini getirsin. Zira Kur'an-ı Kerim yaratmak, oluş­turmak üzerinde konuşup yıldızlar ve nizamları, rüzgârlar, denizler, hayvanlar, bitkiler ve yer ile gökteki hikmetler ve alâmetler gibi kâi­natın bütün sınıflarını vasıflandırmaktadır. Bütün bunlarda Kur'­an'ın âyetleri birbirlerini takviye etmektedir. Aralarında çelişki olma­dığı gibi mânâlarının arasında da herhangi bir ihtilâf yoktur.

6. Kur'an gaib aleminden, âhiret evinden haber verdi. Oradaki amellere karşı olan hesab, adil mükâfat veya mucazat meselelerinden haber verdi. Bütün bunlarda, birçok âyetin arasındaki uyumla bera­ber, ihtiyari amellerinin ruhlarda tesir etmesindeki sünnetullah yani Allah'ın adeti üzerine cari olarak geldi. Bunun hikmet ve hitabını fas­letme yani tahlil edip hakikatına vakıf olmak nimetine kavu­şan kimselerin nezdinde hedeflerin en yücesidir. Bir de Kur'an'ı Kerim hadiseler ve durumlara göre peyder pey nazil olmuştur. Bir ve­ya birkaç âyet nazil olduğunda Resûlüllah onları «falan sûrenin falan yerine yazınız» diyordu. Ve Resûlüllah onu ezberliyordu.

Âdet şu şekil­de cari olmuştu: Bir insan kendiliğinden ve nefsinden bir konuşma yaparsa, çeşitli münasebetlerde, daha önce bütün söylediklerini hatırlayamaz. Onun hatırına gelmez ki, sonunu evveline muvafık kılsın. Bu­nunla beraber bazı âyetler savaş ve musibet anlarında iniyordu. Ba­zıları kavimlerin münakaşası, anında ve milletlerin arasındaki munazalar esnasında iniyordu. Kur'an'ın üzerinde zaman aşıması Kur'an'ı yıpratmadı, berrak yönlerini daha da insanlara göstermeye vesile ol­du. İlim ve irfan dairesi genişledikçe halkın Kur'an'a olan imanı da­ha da gelişiyordu. Zira Kur'an din ile ilim arasındaki rabıtayı kuvvet­lendiriyordu. İçtimai sistemlerin oluşum durumlarıyla beraber Kur'an'­ın ahkâmları daha da belirgin hale geliyordu. Hülâsa olarak deriz ki, Kur'an ve Kur'an'ın özelliklerinden olanı düşünmek hidayet yoludur, hak yoludur. İnsanı Kur'an'ın Allah katından geldiğine irşad eder. Onun hidayetiyle hidayetlenmenin farz olduğunu insana iletir. Kur'an haddi zatında «Fıtrat-ı selime» uygun, maslahat ile uyumludur, onda hem dünya, hem de âhirette insanların saadeti vardır, kanaatine in­sanları götürür.

Eğer Müslümanlar Kur'an'ı hakkıyla teemmül etseydiler, her za­manda onun getirdiği hidayetle hidayetlenmiş olsaydılar, ne ahlâkları bozulurdu, ne de edebleri... İdarecileri de zulme meyletmez, saltanat­ları ortadan kalkmazdı. (Ali Arslan, Büyük Kur'an Tefsiri)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

perdono569

çok sağolun sizin sayenizde dini konuda merak ettiğimiz şeyleri kolayca bulabiliyoruz.Allah bu hayırlarınızı kabul etsin

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
mehmet4907

Şeytan sürekli vesvese veriyordu.Bu sitede her sorumun cevabı var internette özellikle ateistlerin sitelerine rastlıyordum kafam karışıyordu bu siteye gelince her şeyin Doğru cevabını gördüm ve kalbim huzur buldu.Allah sizden razı olsun......iSLAMI BİLİMDEN AYRI GÖSTERİYORLARDI AMA İSLAM DEMEK BİLİM DEMEK.KESİNLİKLE AMA KESİNLİKLE ÇELİŞKİ YOK!!!!!!!!

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun