Şeytan taşlama ile ilgili ayetler var mıdır?
- Şeytan taşlamanın, Hz. İbrahim'den geldiği ifade ediliyor.
- Kur'an’da şeytan taşlamayla ilgili ayetler var mıdır?
Değerli kardeşimiz,
Cevap 1:
“Sayılı günlerde Allah'ı zikredin. Allah'a saygılı olan için iki günde (dönmekte) acele edene günah yoktur; daha uzun kalana da günah yoktur. Allah'a saygılı olun. Bilin ki sizler onun huzurunda toplanacaksınız!” (Bakara, 2/203)
Elmalılı Merhum bu ayeti şöyle açıklar:
"Sayılı günler“ teşrik günleridir. Hacla ilgili âyetlerde bir "sayılı günler", bir de "bilinen günler" vardır. "Bilinen günler" Zilhiccenin ilk on günü veya "eyyâm-ı nahir" (yani Zilhiccenin on, on bir ve on ikinci günleri), "sayılı günler" de ittifakla "Eyyâm-ı teşrîk" (yani Zilhiccenin on bir, on iki ve on üçüncü günleri) ile tefsir edilmiştir. Teşrîk, yüksek sesle tekbir almaktır. Hz. İbrahim'e nisbet edilen ve yüksek sesle alınan ve bilinmekte olan hususî tekbire teşrîk tekbiri denir. Arefe günü sabahından Kurban Bayramı'nın dördüncü günü akşamına kadar tekbir ve zikir günleridir ve "sayılı günler" bunun beşine de muhtemeldir. Böyle olmakla birlikte birincisi arefe, üçü eyyam-ı nahir, beşincisi yalnız teşrîk günüdür. Fakat "teşrîk günleri" deyimi, özellikle Zilhiccenin on birinci, on ikinci, on üçüncü, yani Kurban bayramının ikinci, üçüncü, dördüncü günlerine denir ki bu günler Mina'da tekbir alıp taş atma günleridir. Aynı zamanda bu günler, kurban etlerini serme günleridir ki teşrîkin bir mânâsı da budur. Şu halde tekbir günleri, beşe kadar ulaşıyorsa da, arefe ve bayram günü zikir ve tekbiri "eyyâm-ı malûmata" yani bilinen günlere dahil olduğundan hac ibadetlerinin yapılmasından sonrası ile ilgili olan "eyyâm-ı ma'dudât" yani sayılı günlerin zikredilmesi, özellikle "teşrîk günleri" denen bu üç gün demek olur. "Kim dönmek için acele ederse" ifadesinin gelişi de bunu teyit etmektedir. Hacdan sonra şeytan taşlamak, Kur'ân'da açıkça anlatılmamış, fakat bunun ayrıca Allah'ı tekbir etmeye (Allah'ı büyüklemeye) bir sebep olduğuna işaret buyurulmuştur. Rivayet edildiğine göre bu günler, Hz. Ömer (r.a.) çadırında tekbir alır ve etrafındakiler de alır, hatta yolda ve tavafta bulunan bütün halk tekbir alırlardı. Kısaca yukarıdaki, "...Atalarınızı andığınız gibi, şimdi de Allah'ı anın..." (Bakara, 2/200) âyeti, mutlak zikri; ona atfedilen, "Sayılı günlerde Allah'ı zikredin." ifadesi ise teşrik tekbiri ile özel zikri emretmektedir ki özetle mânâ şudur:
Arefe ve nahir (Kurban Bayramı günün)'de bilinen zikirlerden başka, hac ibadetinin bitişiyle hacıların dönmesi için sayılı olan üç teşrîk günleri içinde de, namazların arkasında ve taş atmak gibi diğer sebeplerle açıktan tekbirler alarak Allah'ı zikrediniz ve bunu yapmadan dağılmayınız. Şu halde bu arada her kim iki gün içinde işini bitirip yani vatanına hareket için acele ederse onun üzerine günah yoktur. Fakat bir gün içinde değil. Bu sebeple, bu iki günün birincisine yani "karar günü" denir ki bu günde Mina'da bulunulur. İkincisine de "birinci hareket günü" denir ki hacıların bazıları bu gün Mina'dan hareket eder. Bu iki gün, bayramın ikinci ve üçüncü günleri olup hem eyyâm-ı nahirden, hem eyyâm-ı teşrîktendirler. Ve Her kim geri kalıp da şeytan taşlamasını "ikinci hareket günü" denilen ve son teşrik günü olan üçüncü güne bırakırsa ona da günah yoktur. Acele etmek ve geri kalmak muhayyerdir. Fakat bu muhayyerlik ve günah olmayışı, mutlak değil, takva sahibi olan hacı içindir ve onun kalbine heyecan düşürmemek, ilâhî bir taleptir. Çünkü takva sahipleri, en küçük bir kusurdan sakınır ve aslında Allah katında hacı, böyle takva sahibi olanlardır. Bu sebeple, hepiniz de Allah'tan korkunuz. ve biliniz ki, siz ancak onun huzuruna toplanacaksınız. (bk. Elmalılı, Hak Dini, ilgili ayetin tefsiri)
Müşrik Arapların Hz. İbrahim’in dininden kalma bazı ritüelleri uyguladıkları doğrudur. Fakat bu ritüller zamanla pek çok değişikliğe uğramış ve bir çok yanlışa kucak açmıştır. Özellikle, Kabe’nin Mekke’de canlı bir sembol olarak bulunması, Kureyşlilerin -yanlış da olsa- hacla alakalı ibadetleri yaptıkları Kur’an’la da sabittir.
Kureyşlilerin bu tavrı, onları belli bir dine sahip kılmaya yetmemiş, putperestlik olgusu başını almış yürümüştü.
Hz. İbrahim’in Hanif dininden bazı kalıntıların bulunması, ne onları -din açısından- gerçek bir kimliğe kavuşturmuş, ne de cehaletlerini giderebilmiştir. Bu sebepledir ki, Kur’an onları gafil olarak vasıflandırmıştır.
Şeytan taşlamanın hikmeti:
Haccın şartlarından birisi de şeytan taşlamadır. Taşlama, Hz. İbrahim'in kendine engel olmaya çalışan şeytanı kovmak amacıyla ona taş fırlatmasını sembolize eder. Bir Peygamber olarak ona şeytan gözükmüş ve o da Rabbi ile arasına girmek isteyen, kendisini engellemek isteyen şeytanı taşlamıştır. “Hacca ilişkin görevlerinizi benden alınız.” (Nesai, Menasik, 220) buyuran Allah Resulü de, bu işlemi bizzat yapmış, onu insanlara da bizzat öğretmiştir.
Taşlama, bir anlamda şeytana karşı girişilen bir savaşı sembolize eder. Attığı her bir taşı, nefsine, şehvetine ve şeytana karşı fırlatır. Kendisini çeşitli hatalara, günahlara sürükleyen bu farklı cepheleri bir bir yok etmeye çalışır. Sahip olduğu her şeyi Allah için feda erme yolunda, karşısına şeytan nereler de çıkıyorsa, hangi silahları ve cepheleri kullanıyorsa oraları bertaraf etmelidir. Gurur, kibir, mal, mülk, mevki, rütbe, şan, şöhret, benlik, gençlik, evlilik, çoluk-çocuk… Kulluğun ve sorumluluğun önünde engel olan şeyler her ne ise…
Günümüzde hacı, taşlama yaparken, Hem Hz. İbrahimin rolünü oynamakta, hem de Hz. Peygamberin sünnetine uymaktadır. Ancak bu rolü oynayan Hacı, sembolik olarak taşlarını şeytanı temsil eden taş yığınlarına fırlatsa da, hakikatte kendisini şeytan hangi zayıf noktalardan aldatıyorsa, o tarafı düşünerek atmalıdır. Herkes kendi ayıbını, açığını ve günahını kendi daha iyi bileceği için, attığı her bir taşla nefsini, şehevi arzusunu, kendisini günaha sokan dürtülerine atmalıdır taşları. Orada sembolik olarak ilk gün yedi, sonraki günler kırk dokuz veya yetmiş taş atar. Bu çokluktan bir kinayedir. Bunun anlamı, artık şeytana karşı sürekli teyakkuz halinde olmalı, yüzlerce defa karşısına çıksa, ona fırlatacağı binlerce taşı olmalıdır. Artık öteden beri tekrarladığı “Taşlanmış şeytanın şerrinden Allaha sığınırım!” şeklindeki “istiaze” yani “Euzü billahi mineşşeytanir racim” i sadece sözüyle değil, daha bilinçli bir şekilde özüyle yapmalıdır. Kimden kime sığındığını fark etmelidir. “Racim” olan şeytandan “Rahim” olan Allah'a sığındığını kavramalıdır. Şayet bunu kavrayamaz ve sadece sembolde, şekilde takılır kalır da, bunun anlam ve hikmetini idrak edemezse “şeytanı taşladığı” vehmiyle bir kez daha aldanır o kadar! Çünkü şeytan orada sembolize edildiği gibi dışarıda değil, Hz. Peygamber'in benzetişiyle “Kanın damarlarda dolaştığı gibi insanın içinde dolaşır.” (Buhari, İtikaf 11-12)
İlave bilgi için tıklayınız:
- Hac'da Şeytan Taşlamanın Hikmeti.
Cevap 2:
“Babalarının/atalarının uyarılmaması”dan maksat, onların meşhur ataları olan Adnan’dan bu yana kendi sülalelerine herhangi bir uyarıcının gelmediğidir. (krş.İbn Aşur, ilgili ayetin tefsiri)
Diğer bazı alimlere göre, buradaki atalarından maksat, yalnız Fetret Dönemi'nde yaşayan atalarıdır. (Celaleyn, ilgili ayetin tefsiri)
İlave bilgi için tıklayınız:
- Hz. Pegamber (asm)'in, Babaları Uyarılmamış Bir Topluluğa Gönderilmesi.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- ZÜLHİCCE / Zilhicce
- EYYAM-I MA`DUDE (SAYILI GÜNLER)
- Tefsirlerde bazı ayetler açıklanırken, şu ifade hazf edilmiştir, mana şöyle olmalıdır, deniliyor. Bunun manasını açıklar mısınız?
- EYYÂM-I MA'DÛDE
- Arefe günü bereketi
- TEŞRİK TEKBİRİ
- Recep ayında nasıl (kaza veya nafile niyetiyle) oruç tutmak gerekir?
- KURBAN
- Hayızlı kadın teşrik tekbiri getirebilir mi?
- Şafi mezhebine göre bayram namazı ile ilgili hükümler nelerdir?