Görülmemeleri dolayısıyla, melekleri inkâr eden kimselere ne demeliyiz?

Tarih: 12.04.2006 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Şu görünen âlemde nice görünmez kuvvetler, kanunlar, ışınlar iç içe vazife görüyorlar. Melekler ise bunların hepsinden daha lâtif. Işınlardan çok daha kesif olan havayı bile göremeyen insanoğlunun, “görmediğime inanmam.” diyerek, melekleri inkâra sapması çok tuhaf.

Zevkle seyrettiğimiz bir ağaçta, yarı canlı dediğimiz bir hayat tecellisi var. Biz bu hayatı göremeyiz, ama ağacın her yaprağı ve her çiçeği bize o hayatı âdeta haykırırlar. Güneşin çekim kuvvetini de göremeyiz ama, dünyamızın güneş etrafındaki seyahatinde o kuvvetin varlığını seyreder gibi oluruz.

Gözümüz, yeryüzünün taşında toprağında dolaşırken, bunların arkasında bir çekim kuvvetinin var olduğunu da çok iyi biliriz. Ağaçtaki büyüme kanunu, güneşteki cazibe ve yerin çekim kuvveti. Rabbanî ordulardan sadece üç nefer gibi.

Her yanımız bu görünmeyen ordularla kuşatılmış. Her faaliyet onların varlığından haber veriyor. Bütün bunlara rağmen yine de bazı kimselerden çok garip sözler işitiriz; “Görmediğim şeye inanmam.” diye.

İnanmak kalbe ait bir keyfiyet. İnsan, inanmaya çeşitli yollarla gider. Görme, bunlardan sadece birisi. Yemeğin tadına dilimizle bakarız. Halbuki, gözümüz tatlar âlemini göremez. “Radyoya bak, ne haber var?” denildiğinde, bu defa kulağımıza iş düşer. Sesler âlemine onunla bakarız. “Şu adama bak, ne kadar kibirli.” denildiğinde ise, onun tavırlarından aklımızla birtakım mânâlar çıkarır ve bir hükme varırız.

Gerçeği bulmada görmeyi tek ölçü kabul edenler, diğer duyu organları yanında, akıl ve vicdanın vazifesini de göze yüklemiş olurlar.

Bilim adamlarına göre, insan gözü şu âlemde mevcut ışınların ancak yüzde üç buçuk kadarını görebiliyormuş. Demek ki insan, görmeyi tek ölçü kabul etse, şu görünen âlemin bile yüzde doksanından fazlasını inkâr edecektir.

Kâinat ve onda faaliyet gösteren çok değişik ışınların bir başka şeklini, bir küçük misâlini, insan bedeninde ve onda faaliyet gösteren his dünyasında görmek mümkün.

Parmağımızı meleklere inanmayan birisinin yüzüne doğru uzatalım ve “şu deri tabakası var ya” diyelim, “onu yüzünden söküp at!”. Altındaki etleri de soy kafatasından. Bedenindeki bütün derileri aynı şekilde yüz. Akan kanlarını bir yana topla. Etlerini bir başka köşede biriktir. İç organlarını birer birer çıkarıp yan yana diz. Sonra bu et ve kemik, kan ve ilik yığınının karşısına geçerek sor kendi kendine:

“Hani aklım? Hafızam, sevgim, korkum nerede? O uçsuz bucaksız his dünyam nereye gitti?”

Sonra düşünceni bedeninden kâinata doğru yay ve inadı bir yana bırakarak şu hakikati kabul et: Bu maddî bedenimde, bu kadar görünmez âlemler yaratan Allah, elbette şu koca kâinatta nice melekler, nice ruhanîler yaratmıştır.

“Hakikat katiyyen iktiza eder ve hikmet yakinen ister ki, zemin gibi, semavatın dahi sekeneleri bulunsun ve zişuur sekeneleri olsun ve o sekeneler o semavata münasib bulunsun. Şeriatın lisanında pek çok muhtelifül cins olan o sekenelere melâike ve ruhaniyat tesmiye edilir.”(Sözler)

“Gözümün görmediğine inanmam.” sözü, tuhaf bir inadın ifadesi. İşitmediğim söze, ayak basmadığım beldeye, koklamadığım çiçeğe inanmam, gibi çürük bir dava. Onlar kadar aşağı, onlar kadar tutarsız. Halbuki inanmak dendi mi, gayb akla gelir. Görülen ve işitilenler, “inanma”dan çok, “bilme” kelimesiyle ifade edilirler.

Bu insanlar, duyu organlarının o kadar tesirinde kalırlar ki, “canlılar” dendi mi, sadece kendilerini ve çevrelerindeki birtakım hayvanları anlar, bir başka hayat çeşidini kabule yanaşmazlar. Onlardan birisini iyice dinleyiniz, bütün söylediklerini şöylece özetleyebilirsiniz:

“Yıldızlarda hayat olmaz! Çünkü ben atmosferin dışında yaşayamam.”

Bu adam, melekleri de birer insan gibi tasavvur ediyor; onlara en, boy, ağırlık biçiyor, ağız, mide, akciğer takıyor; sonra da onları atmosferin dışına çıkarıp havasızlıktan öldürüyor ve böylece melekleri inkâra sapıyor. Halbuki bu biçare, kendi ruhunun, aklının, hafızasının da oksijenle çalışmadığını, onların da en, boy, ağırlık gibi ölçülere girmediklerini düşünebilseydi, melekleri inkâr yoluna girer miydi?

Bereket versin, insanoğlu, o görünmeyen aklıyla, radyoaktif dalgalardan, lazer ışınlarına kadar öyle şeyler keşfetti ki, görünmeyenlerin görünenlerden kat kat fazla olduğu herkesçe kabul edildi de bu adamlar da artık meydanda görünmez oldular. 

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun