Din vicdan işidir, vicdanda kalmalıdır düşüncesi İslam'da geçerli mi?

Tarih: 05.02.2007 - 16:17 | Güncelleme:

Soru Detayı
Din vicdanidir diyenler neyin peşindeler; böyle söylemelerinin dinde bir dayanağı var mı?
Cevap

Değerli kardeşimiz,

İslâm, Batı'da söylenen ve anlaşılan mânâda bir din olmayıp, inanan ve inanmayan bütün insanlığı ilgilendiren, değerler, değerlendirmeler, hükümler, düzenlemeler, çağrılar ihtiva eden bir ilahi nizamdır; bilgi, inanç, ibadet, düzen ve düzenlemeler bütünüdür. Bu bütün, beşer üstü bir kaynaktan (Allah'tan) gelen vahye dayanır, vahyin bilerek ve sebepli (hikmetli) olarak açık bıraktığı (meskût geçtiği) alanlar ictihad ile doldurulur; ancak ictihad da vahiyden müstakil bir bilgi ve hüküm üretim aracı değildir, vahyin ışığında ilahi irade ve rızanın keşfine çıkıştır, bulunan ve bilineni, Allah'ın iradesi bu olmalıdır zannı ile kabulleniştir. Durum böyle olunca da gerek açık vahyin getirdiği ve gerekse bunun ışığında ictihad ile elde edilen bilgi ve kurallar -inananlara göre- tek doğrudur, tek meşrûdur. Bu bilgi ve kurallar yalnızca ferdin özel hayatında ve vicdanında değil, dünya ve insan hayatının bütününde geçerlidir.

Dinin amacı toplum davranışlarını değiştirmek, yanlış olanları engelleyip, birey ve toplumun dünya-ahiret mutluluğunu sağlayacak düzenlemeler yapmaktır...Sadece vicdanda kalan bir din bunu nasıl gerçekleştirebilir ki?.. İman amel paralelliği olmayınca hem din bundan etkilenir -dışarıdan farklı algılanır, yaşanmadığı, sadece zihinde kalıp uygulanmadığı için-, hem de birey ve toplum bundan negatif yönde etkilenir, çünkü dinin insanların sosyal hayatlarında karşılaşacağı negatif etmenleri ortadan kaldırmasına fırsat verilmediği için toplumda rüşvet, ahlaksızlık, yolsuzluk buna paralel olarak yoksulluk gözükür...

"Din vicdan işidir." demek sadece dini vicdana hapsetmektir...Bu cümleden önce ve sonra gelen süslü kelimeler buna engel değildir, Din -İslam- yaşanmak ve toplumu pozitif yönde değiştirmek için gönderilmiştir...

Allah, insanların dinlerini yaşamalarına mani olanları fesatçılık/bozgunculukla nitelemektedir:

"İnkar edip insanları Allah yolundan alıkoyanlar var ya işte onlara yapmakta oldukları bozgunculuklar sebebiyle azaplarını kat kat artıracağız." (Nahl, 16/88)

Bir Müslümanın, İslam'ı kabul etmek ve İslam'ın kurallarını uygulamak isteyen kimseye herhangi bir şekilde engel olması düşünülemez. Böyle bir davranış, iman gerçeği ile bağdaşmaz. Müslümanın kendisi, dinin birtakım kurallarını hayatında uygulayamasa bile, başkalarını dindar olmaya teşvik eder, fakat asla onların dini yaşamalarına engel olmaz ve insanları kötülüklere teşvik etmez. Yüce Allah Kur'an'da, ancak kafir ve münafıkların (Münafikûn, 63/2-3) insanları Allah yolundan alıkoyduklarını bildirmiştir. İyilikleri men etmek ve kötülükleri emretmek münafıkların vasfıdır. (Tevbe, 9/67) Münafık erkekler ve münafık kadınlar (sizden değil), birbirlerindendir. Onlar kötülüğü emreder, iyilikten alıkor ve cimrilik ederler. Onlar Allah'ı unuttular. Allah da onları unuttu! Çünkü münafıklar fâsıkların kendileridir.

Bazı kimseler “Din bir vicdan işidir, din vicdanlarda kalmalıdır, dışarıya aksettirilmemelidir... Din ile hayat birbirinden kopmalı, kopartılmalıdır. İnananlar içlerinde inansın, dışarıya göstermesin.” diyorlar. Böyle din olur mu? Din hayat demektir. Din yaşanacak şey demektir. Gerçek ve iyi bir Müslüman beşikten mezara kadar din ile içiçe yaşar. Evet din bir vicdan işidir ama sadece vicdanda kalmaz, sadece vicdanla bitmez.”Din vicdan işidir, akılla anlaşılmaz.” türündeki oryantalist oyunların, Fransız ihtilalinden sonra Avrupa’dan, Müslümanlara ihraç edilen Hristiyanca bir inanış olduğu muhakkaktır!..

Özetle, din tamamıyla bir vicdan işinden ibaret değildir. Çünkü dinin sosyal hayatın içinde de, değişik dönemlerde idarenin içinde de yeri olur. Fakat bu konuların belli ölçüde izafi tarafları, tarihsel tarafları vardır. Mesela, ne seçim şekli, ne de idare konusunda tek bir şekil gösterme imkânı yoktur...

Demek ki dinin değişmez kesin kuralları vardır, bunlara hiç müdahale edilmemiştir; ama onun dışında izafi hakikati olan kısımlar içtihat alanları, istinbat (hüküm çıkarma) alanları olarak açık bırakılmıştır ki, şartlara ve ihtiyaçlara göre değerlendirilebilsin.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun