Ayette, İslam olanlara bolca yağmur verileceği bildirildiği halde, neden İslam aleminde bol yağış yok?

Tarih: 05.11.2014 - 16:59 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Cin Suresi 16. Ayette, ''Eğer insanlar ve cinler, İslâm ve iman yolunda hep dosdoğru gitselerdi. Elbette biz onların hepsine bolca yağmur verirdik.'' deniyor.
- Peki o halde neden Arabistan, Kuzey Afrika nerdeyse çöl ve Türkiye’de çölleşmek üzere aynı şekilde. Ama Avrupa ülkeleri bol refah içinde bol yağış var.
- Doğru yolda giden biz miyiz onlar mı anlayamadım?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İgili iki ayetin meali şöyledir:

“Onlar eğer (hak) yol üzerinde doğru yürüselerdi, onları bol bol su ile sulandıracaktık. Onlara (bu durumda vereceğimiz) o nimetler de onları imtihan etmemiz içindir. Rabbinin zikrinden (mesajından) yüz çeviren olursa, biz onu zor bir azaba sürükleriz.” (Cin, 72/16-17)

Bu ayetlerle ilgili alimlerin farklı yorumları ile birlikte konuyu birkaç madde halinde açıklamaya çalışacağız:

- Ayette muhatap olanlar cinlerdir. Ayetin zahir ifadesinden de bu anlaşılmaktadır.

- Ayette muhatap olanlar cinlerle birlikte insanlardır. Çünkü Kur’an’ın asıl muhatabı insan olduğu için, bunların burada isimleri geçmemiş olsa bile yine muhatap kabul edilebilir.

- Ayette yer alan “onlar” zamiri yalnız insanlara aittir. Çünkü cinlerin su ile bir ilişkisi yoktur. Açıkça geçmemiş olsa bile, insanlar ayette asıl muhataptır; çünkü maksat onlara ders vermektir.

- Ayette açıkça zikredilmemekle beraber muhatap insandır ve insanlardan asıl muhatap Mekke müşrikleridir. (bk. Zemahşeri, Razi, İbn Cüzay, İbn Kesir, İbn Aşur, ilgili ayetin tefsiri).

Bu açıklamadan sonra, asıl soruya gelince;

a) Ayette yalnız cinlere hitap edilmiş olduğundan, insanların dinlerine göre zengin veya fakirliği söz konusu değildir.

b) Yaygın kanaate göre yorum yapılsa ve hem cinler hem insanlar muhatap kabul edilse bile, kâfir olanların bol rızıklarının olmamasına dair bir gereklilik anlaşılmamalıdır. Çünkü, burada bir irşat üslubu vardır, bununla cinler ve insanlar iman etmeye teşvik edilmiştir. “İman ederseniz rızkınız bol olur.” ifadesinden, iman etmeyenlere bol rızık verilmez manasını gerekli kılmaz.

c) Ayette asıl muhataplar Mekke müşrikleri kabul edildiği takdirde, o günlerde başlarındaki kıtlık ve çeşitli sıkıntılar nazara verilmiş ve onlar bu konuda iman etmeye teşvik edilmiş olabilir. Dolayısıyla ayetin hükmü umumi değil hususidir. Nitekim;

“Eğer onlar Tevrat’ı, İncil’i ve Rableri katından kendilerine indirileni doğru dürüst uygulasalardı, şüphesiz hem üstlerinden (ağaçların meyvelerinden), hem de ayaklarının altından (rızıklandırıldıkları nimetlerden) yerlerdi. Onlar arasında ılımlı bir ümmet vardır. Fakat onların çoğunun yaptıkları ne kadar kötüdür!” (Maide, 5/66)

mealindeki ayette de özellikle Yahudilere hitap edilmiştir.

Eğer ayetteki konu Yahudilerin İslam gelmeden önce Tevrat’ın hükmünü hakkıyla tatbik etmemeleri sebebiyle Allah’ın gazabına uğramaları ve maddi sıkıntılara girmeleri ise, bu durumda ayette onların kendi tarihleri boyunca çektikleri maddi sıkıntılarının asıl illetine, hikmetine işaret edilmiştir.

Şayet ayetten maksat, Medine’deki Yahudilerin İncil’e ve özellikle de Kur’an’a iman etmemeleri ise, bu takdirde Hz. Peygamber (asm)'in Medine’ye hicret ettiği dönemde Yahudilerin maruz kaldıkları kıtlık ve maddi darlıklarının sebebi ve hikmetine vurgu yapılmış demektir. (bk. İbn Aşur, ilgili ayetin tefsiri)

Keza, “Eğer o beldelerin halkı iman edip takvalı davransalardı, elbette onlara göklerin ve yerin bereketlerini açardık. Fakat onlar yalanladılar. Biz de kazanmakta oldukları şeyler (günahlar) sebebiyle onları cezalandırdık.” (A'raf, 7/96) mealindeki ayette de bir yandan Mekke müşriklerine bir uyarı vardır. İman etmeyenler cezalandırılabilir. Diğer taraftan, iman edenlere bir müjde ihtiva etmektedir. Nitekim, Medine halkı imandan sonra yepyeni bir kardeşlik, bir dostluk, bir samimiyet ve bir bolluk nimetine mazhar olmuşlardır. (bk, İbn Aşur, ilgili yer)

d) Ayetten şunu da anlamak mümkündür: İnsanların imtihanı iki şekilde olur. Yokluk ve bolluk... Her iki halde de insanlar için imtihan vardır. Eğer iman etmezlerse kıtlıklar, belalar, musibetler daha ağır basar. Şayet iman ederlerse güzel taraflar daha ağır gelir.

Bir de şu vardır: İman edenler Allah’ın rahmetinin izini gördükleri için en sıkıntılı hallerinde bile bir ferahlık, manen bir bereket, bir manevi hayat bolluğunu hissedebilirler. İman etmeyenler ise bunda mahrum oldukları için bolluklarında bile ruhi sıkıntılardan kurtulamazlar. (bk. İbn Aşur, ilgili yer)

e) İki ayet beraber düşünüldüğünde, doğru yolda gidenlere bolca nimetler nasip edileceği, ama bu lütufların daima bir fitne yani sınav ve deneme amacı da taşıdığı belirtilmektedir. Kur'ân-ı Kerîm'de, inancı doğru, yaşayışı düzgün olanların nimetlerle, güzel bir hayatla ödüllendirileceği (Meselâ bk. Nahl, 16/97; Nûh, 71/10-12) fakat bu lütufların aynı zamanda bir sınav riski taşıdığı başka yerlerde de bildirilmiştir. (Meselâ bk. Enfâl, 8/28; Tâhâ 20/131; Zümer, 39/49)

f) Yine iki ayet beraber değerlendirildiğinde, şöyle de mana verilir: Eğer onlar, içinde bulundukları inkarcılığa devam ederlerse istidraç olarak onların rızıklarını çoğaltırız, sonunda zenginliklerine ve güçlerine güvenerek fitneye düşer, büsbütün sapkınlaşırlarsa onları hem dünyada hem de ahirette cezalandırırız. (Taberî, Şevkânî, ilgili ayetin tefsiri.) Bu manayı destekleyen başka ayetler de vardır. (Meselâ bk. En'âm, 6/44)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun