Açlıktan ölüm yok deniliyor. Ancak dünyanın birçok yerinde insanlar açlıktan ölüyor. Bu çelişkiyi nasıl açıklarsınız?

Tarih: 12.04.2006 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Allah rızkı teminat altına almışsa, Afrika'da açlıktan ölenler hakkında ne dersiniz?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

"Yerde yürüyen hiçbir canlı hariç kalmamak üzere, rızıkları Allah'ın üstünedir..." (Hud, 11/6).

"Nice canlı mahlukat vardır ki, rızkını kendisi taşımıyor. Onu da sizi de Allah rızıklandırıyor. O hakkıyla işiten, kemaliyle bilendir." (Ankebut, 29/60).

Yukarıdaki ayetlerin ifadesine göre, bütün canlıları ömürleri boyunca rızıklandıran Allah'tır. Yaşadıkları sürece de rızıklarını verir, yani rızık, Allah'ın garantisi altındadır.

Evet, sonsuz rahmet sahibi olan Cenab-ı Hak, yeryüzünü bir nimet sofrası olarak sermiş ve canlıları da bu ziyafete davet etmiştir. Bu ziyafetten, gözle görülemeyecek kadar küçük olan mikroplar istifade ettiği gibi, tonlarca ağırlıkta olan balinalar da faydalanırlar.

Biyoloji ilminin tespit edebildiği kadarıyla, yeryüzünde 2.000.000'dan fazla bitki ve hayvan türü bulunur. Her bir türün de sonsuz denecek kadar çok sayıda fertleri vardır. Her birisinin midesi farklı, hisleri ve zevk aldığı besinleri farklı olduğu gibi, sofrası da farklıdır. Bu kadar canlıyı her gün mükemmel olarak kim doyuruyor?

Bütün canlıların rızkının Allah tarafından verildiğinin en güzel misali, acizlerin çok daha mükemmel beslenmesidir. Mesela, anne rahmindeki çocuk kuvvetten tamamen mahrumdur. Fakat göbek vasıtasıyla en güzel bir şekilde beslenir. Dünyaya gözlerini açınca, birazcık kuvvet kazanır ve o kapı kapanır. Bu defa da ağız yoluyla, memeler musluğundan çıkan saf ve gıdalı bir sütle beslenir. Bebeğin yaşaması için gerekli olan yağlar, proteinler, karbonhidratlar gibi bütün gıdaları ihtiva eden bu sütte, sadece demir ve bakır bulunmaz. Bu elementler de bütün canlıların rızkına kefil olan Allah tarafından, yavru daha ana rahminde iken onun vücudunda depolanır. Ve bu işlem, altı ay kadar devam eder.

Bu kanun, sadece insan yavruları için mi geçerlidir? Hayır. Bütün canlılarda benzer kanunları görmek mümkündür. Ormanın kralı unvanıyla her canlıyı titreten aslan, bir rızık bulduğu zaman kendisi yemez, aç yavrusuna getirir. Tavuk bulduğu darı tanesini civcivine verir.

Rezzakiyet (rızık verme) kanunu, kâinatta umumi bir şekilde devam eder. İnsanlar oksijen alıp karbondioksit verirken, bitkiler de karbondioksit alıp oksijen verirler. Bu bitkiler topraktan bazı maddeleri alarak, güneş ışığı sayesinde organik maddeleri meydana getirirler. Bitkiler, hayvanlar için rızık oldukları gibi, hayvanların bir kısmı diğer hayvanların, bir kısmı da insanların rızkıdır. Besin zincirindeki bu kanun devamlılık arz eder ve böylece yeryüzünde rızkı verilmeyen hiçbir mahluk kalmaz.

Allah'ın bütün canlıların rızkına kefil olduğunu yukarıda belirtmiştik. "Peki, açlıktan ölenlerin olduğu söyleniyor. Bunun ilmi izahı nasıldır?" sorusu hatıra gelebilir.

Bu hususu değişik cihetlerden ele almak mümkün. İnsan vücuduna alınan gıdaların bir kısmı glikojen ve yağ hâlinde depolanır. Bu depolar açlık durumunda harcanır. Depolardaki gıdalar, insanın oldukça uzun bir süre yaşamasını sağlar. Doktor Dewey'in bu hususta yaptığı araştırma, oldukça ilgi çekicidir:

Dört yaşlarında iki çocuk dikkatsizlikle ilaç içtiklerinden, yemek boruları ve midelerinde yanıklar meydana gelmiş ve yemek yiyemez olmuşlardı. Zayıf ve narin olan birinci çocuk, vücudundaki ihtiyatları kullanarak 75 gün yaşadı. Daha kuvvetli olan ikinci çocuk ise 90 gün dayandı.

Uzun süreli açlıklarla alakalı bir araştırma yapan Doktor Bertholet'in elde ettiği sonuçlar da kayda değer. Buna göre uzun süren açlık durumlarında hasıl olan kilo kaybı, bilhassa yağ ve dalak gibi hayati önemi az olan organ ve dokularda meydana gelir. Bu araştırma sonuçları; uzun süren açlıklarda vücut tarafından; yağın % 97'sinin, dalağın % 63'ünün, karaciğerin % 56'sının, adalelerin % 30'unun ve kanın % 17'sinin kullanıldığını göstermiştir. Halbuki aynı araştırmada, insan için hayati öneme sahip olan beyin ve sinirlerde, herhangi bir ağırlık kaybının olmadığı tespit edilmiştir. Bu da gösteriyor ki, açlık anında vücut için hayati öneme haiz organlardan değil, diğerlerinden harcama yapılmaktadır. Böyle bir açlık durumunda yağların, keton cisimlerine çevrildiği ve beyin hücrelerinin imdadına gönderildiği, son yapılan araştırmalarla ortaya konmuştur.

Bu konuda yapılan denemeler, hiçbir şey yemeden ortalama 80 gün kadar yaşanabileceğini göstermiştir. Yalnız gıdanın kesilmesi birdenbire olmamalıdır. Aksi taktirde alışılmış olan âdetin terkinde vücut zayıf düşüp, ölüme götürebilir. Bu hususu İbn-i Haldun şöyle ifade eder:

"Kıtlık görülen yerlerde çok yemeye alışanlar, az yemeye alışanlardan çok fazla kayıp verirler. Onları öldüren, karşılaştıkları kıtlık değil, daha önce alışmış oldukları tokluktur."(1)

Dünyada açlıktan öldüğü söylenen insanların % 20'sini Hindistan'da, % 35'ini ise Afrika'da yaşayan bir yaşının altındaki çocukların meydana getirdiği ifade edilmektedir. Anlaşılan odur ki, insan vücudunda ve çevresinde her an hazır bekleyen mikroplar, vücudun zayıf olduğu anlarda hemen bedene hakim olarak onu alt edebilmektedir. Özellikle çocuklar bu hususta en zayıf durumda olduklarından, fazla oranda ölüme maruz kalırlar. O hâlde açlıktan öldüğü söylenenler, rızkın bitmesinden değil, rızkın azalmasından meydana gelen hastalıklardan ölürler.

Bu hususta, Prof. Dr. Sabahattin Zaim şu ifadeleri kullanır:

"Gıda istihsalinin (üretiminin) en yetersiz olduğu Uzak Doğu, Güney Amerika ve Afrika'da dahi, son 30 yılda nüfus başına gıda üretim miktarının düşmeyip sabit kaldığını, diğer bölgelerde ise % 16 ile % 50 arasında arttığını ifade etmektedir. Aynı eserde, dünyanın bazı bölgelerinde aç sayılacak insanların varlığı, insan faktöründen azami istifade edilmeyişiyle açıklanmaktadır. Bu gibi ülkelerde, üretim faktörlerinden olan sermayenin bol olduğuna işaret edilir. Bu arada gelişme için kaynaklarda ve diğer imkânlarda görülen inkişafların, bütün ülkelerde, milli gelirin nüfustan daha hızlı artmasını sağlayacak durumda bulunduğu belirtilir."(2)

Bu konuda İngiltere'de yapılan araştırma sonuçlarına göre, yeterli gübre kullanımı ile gıda üretimini en az 10 kat artırmak mümkün olabilecektir. Bu ise yaklaşık 31.5 milyar insanın beslenmesine imkân sağlamak demektir.(3)

Dipnotlar:

1. Canan, İ.; Hz. Peygamber' in Sünnetinde Terbiye, Üçüncü Baskı, 1984.
2. Zaim, S.; Siyasi, İktisadi ve Sosyal Yönleriyle Türkiye' de Nüfus Meselesi, 1973.
3. Ergüllü, E.; Geleceğin Büyük Sorunu Açlık, Milliyet Gazetesi, 21.12.1982.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

talha32

Allah'ın herkese rızkı göndermesi fakat bazı zalimlerin kişilere ulaşmasını engellemesi gibi bir durum söz konusu mu?
Bu ayet rızkın illaki herkese ulaşacağını kastediyor mu?

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editör

Bu dünya imtihan dünyasıdır ceza ve mükafat ahiret hayatında olacaktır. Bu dünyada herkesin rızkı verilir. Zalim de olsa rızıklanır.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
gkhndlr

Cenabı hakkın yarattığı mahlukların rızıklarını da taahhüd etmesini . Kimse açlıktan ölmez diyerek yanlış anlıyorsunuz. Bir kuşu kafese koyar yemini vermezsseniz elbette açlıktan ölür. Allah cc onun rızkını neden vermedi denmez. Siz afrika insanının toprağının altındaki elmaslarını, komurlerini, madenlerini gaspedin sonra onları iç savaşlarla mülteci kamplarına hapsedin sonra hani açlıktan ölme yoktu deyin. Rızık illa sebze meyve ekin demek degildir. .Gerektiginde yerin altına konan elmaslarda petrollerde rızıktır. bir hücrenin hayatını devam ettirebilmek icin ihtiyacı olduğu tüm mineraller vitaminler o2 de rızıktır. hanginiz parmak ucundaki hücrenize bugün yeterince çinko gittimi diye endişe ediyorsunuz...

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun