LÂTİFE
Hoşa giden, genellikle güldüren sözlerle gerçek ya da kurgusal olaylara dayalı küçük hikâye ve fıkra. Lâtifeler güzel bir espriyi, hoş bir şakayı, ince bir eleştiriyi içerebildikleri gibi derin bir bilgeliği, evrensel bir ahlâk kuralını da yansıtabilirler. Bu nedenle lâtifeler bir yönüyle eğlendirici, bir yönüyle de ahlâkî, felsefî edebiyat metinleridir. Lâtifeler yapısı gereği rahatlıkla olumsuz anlamda bir eleştiriye, hiciv ve mizaha dönüşebilirler. Bu durumda eğlendirici, öğretici olmaktan çok yıkıcı, zararlı bir nitelik kazanırlar. Lâtifenin olumsuz bir nitelik kazanması, "lâtife lâtif (güzel) gerek" geleneksel kuralıyla önlenmeye çalışılmıştır.
İslâm'a göre belli sınırlar içindeki lâtife mübahtır. Ancak her mübah gibi aşırıya götürülmemesi, haram alanına geçilmemesi temel kuraldır. Gereğinden fazla ve aşırı olan lâtife çok gülmeye, kalbin kararmasına, zamanı boşa geçirmeye, önemli görevlerden alıkoymaya neden olması bakımından sakıncalıdır. Bu nedenle Hz. Peygamber (s.a.s), çok gülmeye neden olan, kalbe sıkıntı veren, Allah'ı anmaktan alıkoyan ya da insanların onurunu yaralayarak kin ve düşmanlıklara yol açan, saygı ve vakarı yok eden lâtifeleri yasaklamıştır.
Hz. Peygamber (s.a.s), yaptığı şaka ve esprilerle mübah alanı içinde kalan lâtifenin en güzel örneklerini vermiştir. Tirmizî'nin Enes b. Malik'ten rivayetine göre Hz. Peygamber (s.a.s), kendisinden bir binek hayvanı isteyen sahabiye, isteğini karşılayacağını bildirmek amacıyla bir dişi deve yavrusu vereceğini söyler. Sözdeki nükteyi anlamayan sahabinin dişi deve yavrusunun işine yaramayacağını bildirmesi üzerine "Dişi deveden doğmayan bir deve var mıdır" buyurarak sözünü açıklama gereği duyar. Yine Enes b. Malik'in anlattığına göre yaşlı bir kadın Hz. Peygamber (s.a.s)'den Cennet'e girmesi için dua etmesini ister. Hz. Peygamber (s.a.s), hiçbir yaşlı kadının Cennet'e giremeyeceğini söyler. Kadının bu cevaba üzülmesi üzerine Hz. Peygamber (s.a.s), yaşlı kadınların Cennet'e genç kız olarak gireceklerini bildirerek gerçeği açıklar.
Lâtifeler, eski İslâm toplumlarının kültür ve edebiyat hayatında önemli bir yer tutardı. Daha çok gerçek olaylara dayanan ahlâkî ve felsefî lâtifeler en güzel öğretici edebiyat ürünlerini oluştururdu. Bu tür lâtifeler genellikle Nevadir ya da Letaif adı altında derlenerek kitaplaştırılır, halka sunulurdu. Nasreddin Hocanın günümüze kadar canlılığını koruyan lâtifeleri, bu türün en güzel ve dünyaca ünlü örnekleridir.
Ahmet ÖZALP
BENZER SORULAR
- "Her deveyi mutlaka bir dişi deve doğurmuştur." hadisine göre Hz. Salih'in devesini nasıl değerlendirebiliriz?
- MİRAC
- MÂRİYE (r.a)
- VELİME
- KİN
- KİN
- TEŞRİK GÜNLERİ
- MAKAM-I MAHMUD
- "Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, bunların içinden bir fırkası ehl-i necat (fırka-i naciye) olacaktır." hadisini açıklar mısınız?
- Hz. Muaviye’nin dişi deve hikayesi / kıssası gerçek mi?