“Hüre hür, dişiye dişi, köleye köle kısas edilir.” (Bakara, 2/178) ayetine göre, bir erkek bir kadını öldürse, kısas olmayacak mı?

Tarih: 11.09.2012 - 01:38 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Ya da köle efendisini öldürse kısas olunmaz mı?

- O da insan o da insan. Bu durum, bazı insanların ağrına gitmez mi?

- Misal bir erkek suçsuz günahsız bir kadını durduk yere öldürse ve idam edilmese, ama erkeği öldürse idam edilse, bu kadının ailesine ağır gelmez mi?

- Burada anlatılmak istenen nedir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Evvela Merhum Elmalılı Hamdi Yazır’ın -özellikle Razî tefsirinden alıntıladığı- mütalaasına bakmakta yarar vardır.

“İNİŞ SEBEBİ: Hz. Muhammed'in peygamberliğinden önce adam öldürmeye karşı Hristiyanlar, yalnız affın vacip olduğunu söylüyorlardı. Yahudilerin hükümlerinde de af yok, yalnız öldürme vardı. Bununla birlikte Buharî ve Nesaî'nin rivayetlerine göre İsrailoğulları diyeti, öldürmeden önde tutuyorlardı.

Araplar ve onlarla beraber Yahudilerin bir kısmı bazen öldürmenin vacip olduğuna, bazen da diyetin vacip olduğuna hükmediyorlardı. Fakat bu iki hükümden her birinde haksızlık yapıyorlardı. Şöyle ki:

Öldürmede: Biri, diğerinden daha şerefli olan iki kabile arasında bir öldürme olayı meydana gelince, daha şerefli olanlar; herhalde bizden bir köle karşılığında onlardan bir hür, bir kadın karşılığında bir erkek ve bir erkek karşılığında iki erkek öldüreceğiz derlerdi. Kendi yaralarını hasımlarının yarasının iki katı sayarlar ve bazen daha da ileri giderlerdi.

Rivayet ediliyor ki; bir kere birisi, ileri gelenlerden bir insan öldürmüştü. Katilin yakınları, öldürülenin babasının yanında toplandılar ve "Ne istersin?" dediler.

O da: "Üçten biri!" dedi. "Nedir onlar?" diye sordular. Cevaben: "Ya oğlumu diriltirsiniz veya evimi semanın yıldızlarıyla doldurursunuz yahut da bütün kavminizi bana teslim edersiniz, hepsini öldürürüm. Sonra da oğluma bir karşılık aldığım görüşünde bulunmam." demişti.

Kısası düşürme sebebi olan af veya anlaşma olmadıkça bu kısasın uygulanması, bütün iman edenlere farzdır.

Özellikle hür hüre, köle köleye, dişi dişiye, yani bir hür bir hürü, bir köle bir köleyi, bir dişi bir dişiyi öldürdüğü zaman, öldürülen hür karşılığında o katil hür, öldürülen köle karşılığında o katil köle, öldürülen dişi karşılığında o katil dişi, kısaca her öldürülen kimsenin karşılığında kendi katili aynı şekilde öldürülür. Bu öldürme yeterli bir kısas olur. Cahiliye devri âdeti gibi şeref ve kıymet davasıyla katilden başkasının öldürülmesine kalkışılmaz.

Bu kayıtlar (hür hüre, köle köleye, dişi dişiye), âyetin nüzul sebebi olan olayda olduğu gibi, kâtilden başkasının öldürülmesinden kaçınılması içindir. Bundan başka bir mefhûm-i muhalifi kastedilmiş olmadığında ittifak vardır.

Bunun için dişinin erkek, erkeğin dişi karşılığında kısas yoluyla öldürüleceği imamlar arasında üzerinde ittifak edilmiş bir husustur. Bunu teyit ve açıklamak üzere Mâide sûresindeki kısas âyetinde "Cana can" (Mâide, 5/45) buyurulmuş ve bununla kısasta aranan benzerlik ve eşitliğin nefis ve can benzerliği olduğu gösterilmiştir. Yaşama hakkı herkes için eşittir. Kısas bu eşitliğe dayanmaktadır.” (bk. Fahruddin Razî, Hamdi Yazır, ilgili ayetin tefsiri)

- Bazı alimlere göre, bu ayetin hükmü, Maide suresinin 45. ayetiyle neshedilmiştir. Bu ayetin nüzul sebebi şöyledir:  İslâm'dan kısa bir müddet önce câhiliye devrinde iki Arap kabilesi savaşmış ve birbirlerini yaralayıp öldürmüşlerdi, öyle ki köleler ve kadınlar öldürülmüş ve birbirlerinden intikam almadan müslüman olmuşlardı. Bu iki kabile çatışıyordu. Ve kendilerinden köleye mukabil bir hürr'ün, kadına mukabil bir erkeğin öldürülmesi halinde anlaşmayı kabul edebileceklerine and içtiler. Bunun üzerine yukarıdaki âyet-i kerîme nazil oldu. (Beğavî, Cessas, Zemahşeri, İbn Kesir, ilgili yer)

Ancak bu âyet-i kerîme'deki “Hür; hür ile, köle; köle ile, dişi; dişi ile” âyeti "Cana can" (Mâide, 5/45) âyeti ile neshedilmiştir.

Ali İbn Ebu Talha  ayetteki “dişi; dişi ile” hükmü konusunda İbn Abbâs'ın şöyle dediğini nakleder: Onlar (Cahiliye Arapları); dişiye mukabil erkeği öldürmüyorlardı. Erkeğe mukabil erkeği öldürüyorlar, dişiye mukabil dişiyi öldürüyorlardı. Bunun üzerine Allah Teâlâ cana can, göze göz emrini inzal buyurdu. Ve ister cana, ister candan aşağıya zarar vermiş olsunlar, kasıtlı oldukları takdirde hür erkekle hür kadını kendi aralarında eşit kıldı. Aynı şekilde köleler arasında da kasıtlı olarak cana ve candan aşağıya zarar verme durumunda erkeklerle kadınları eşit kıldı. Bu âyetin cana can (Mâide, 5/45) âyeti ile neshedildiği Ebu Mâlik'ten de rivayet edilir. (bk. Maverdi, İbn Kesir,  ilgili ayetin tefsiri)

- “Müslümanların kanı birbirine denktir.” (Taberi, ilgili ayetin tefsiri) manasındaki hadis-i şerif bu konuda açıktır.

- Bu ayetin sebeb-i nüzulunun en özlü olanı belki de şudur:

Cahilye devrindeki insanlardan bazıları, kendi adamlarını daha şerefli gördükleri için; karşı tarafa: “Biz şerefliyiz; bizim öldürülen kadınımıza karşılık sizin erkeğiniz; bizim kölemize karşılık sizin hür bir adamınız kısas olacaktır.” diyorlardı. Bakara suresinin bu 178. ayeti, bu yanlış hükmü ortadan kaldırmak için inmiştir. Ayette özetle deniliyor ki; “Bir kadını kadın öldürdüyse, onun kısası söz konusu kadın; bir erkeği bir erkek öldürdüyse onun kısası söz konusu erkek, bir köleyi bir köle öldürdüyse onun kısası da söz konusu köle olur. Yani: katil kim ise, o kısas olur. Nüzul sebebi olan olayda hür, kadın, köle söz konusu olduğu için o kayıtlara yer verilmiştir. Daha sonra kısas konusunda genel hükmü ifade eden “Cana can...”(Maide, 5/45) ayeti inmiştir. (bk. Taberi, ilgili yer)

- İslam hukukçuları, kısaslaşmada erkek ile kadının, küçük ile büyüğün, akıllı ile delinin, alim ile cahilin, ictimai konumu yüksek olan kimse ile konumu düşük olan kimselerin, organları sağlam olan ile sağlam olmayan kimselerin eşit oldukları, birbirinin yerine kısas olacakları konusunda ittifak etmişler. (bk. Hamdi Yazır, ilgili yer; Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, 6/271)

Kölelik olmadığından onu bir tarafa bırakırsak, alimlerin ihtilaf ettiği tek konu müslüman bir kimsenin öldürdüğü kâfir birinin yerine kısas olup olmadığıdır. Alimlerin büyük çoğunluğuna göre, müslüman bir kişi, kâfir yerine kısas olmaz. Hanefi alimlerine göre ise, bir Müslüman, kâfir yerine kısas olur.

Hadiste yer alan,

 “Bir mümin kâfir yerine öldürülmez/kısas olmaz."(İbn Hanbel, Nesaî, Ebu Davud)

 ifadesi harbi kâfir içindir. Bu sebeple Müslüman harbi kâfirden ötürü kısas olmaz, fakat zimmi kâfirden dolayı kısas olur. (Zuhaylî, 6/269)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

ahmet4372

Allah razı olsun bütün vesveseyi aldınız kalp mütmain oldu teşekürler ....

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun