Nuh tufanında masumların suçu ne?

Tarih: 30.04.2024 - 20:24 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Nuh tufanında o bölgede ölen hayvanların canlıların ve kafir olmayanların suçu nedir bunu açıklar mısınız?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bu soruyu genel bir prensip çerçevesinde değerlendirmekte fayda vardır.

Masumların başına bela ve musibetler gelebilir. Bu durum onların günahkar olduğundan değil, makam ve derecelerinin artması içindir.

Nitekim “en şiddetli belaların peygamberlere sonra evliyalara sonra da benzerlerine geldiği” haber verilir. (bk. Tirmizi, Zühd, 56)

Şu hâlde her musibet kahır değildir, bazı müsbetler rahmettir.

Örneğin, deprem, salgın, sel gibi afetlerde vefat eden kişiler günahkâr mümin ise, bunlar onları günahlarına kefaret olur, eğer masum iseler kendileri şehit olur, zayi olan malları da onlar için sadaka olur.

Allah hakimdir asla abes iş yapmaz; her işinde sonsuz hikmetler vardır, rahimdir her işinde sonsuz rahmetleri vardır. Bu durumu Bediüzzaman Hazretlerinin şu tespitlerinde görebiliyoruz:

“Dördüncü Sual: Madem bu zelzele musibeti (veya Hz. Nuh Tufan’ı) hataların neticesi ve keffaret-üz zünubdur. Masumların ve hatasızların o musibet içinde yanması nedendir? Adaletullah nasıl müsaade eder?       

 Yine manevî canibden elcevab: Bu mes'ele sırr-ı kadere taalluk ettiği için, Risale-i Kader'e havale edip yalnız burada bu kadar denildi:

وَاتَّقُوا فِتْنَةً لاَ تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَاصَّةً Yani: "Bir bela, bir musibetten çekininiz ki, geldiği vakit yalnız zalimlere mahsus kalmayıp masumları da yakar." Şu ayetin sırrı şudur ki: Bu dünya bir meydan-ı tecrübe ve imtihandır ve dâr-ı teklif ve mücahededir. İmtihan ve teklif iktiza ederler ki, hakikatler perdeli kalıp, tâ müsabaka ve mücahede ile Ebubekirler a'lâ-yı illiyyîne çıksınlar ve Ebucehiller esfel-i safilîne girsinler. Eğer masumlar böyle musibetlerde sağlam kalsaydılar, Ebu cehiller aynen Ebubekirler gibi teslim olup, mücahede ile manevî terakki kapısı kapanacaktı ve sırr-ı teklif bozulacaktı. Madem mazlum, zalim ile beraber musibete düşmek, hikmet-i İlahîce lâzım geliyor.

Acaba o bîçare mazlumların rahmet ve adaletten hisseleri nedir?”

Bu suale karşı, cevaben denildi ki: O musibetteki gazap ve hiddet içinde, onlara bir rahmet cilvesi var. Çünkü o masumların fâni malları, onların hakkında sadaka olup bâki bir mal hükmüne geçtiği gibi, fâni hayatları dahi bir bâki hayatı kazandıracak derecede bir nevi şehadet hükmünde olarak, nisbeten az ve muvakkat bir meşakkat ve azaptan büyük ve daimî bir kazancı kazandıran bu zelzele, onlar hakkında ayn-ı gazap içinde bir rahmettir. (Sözler, s. 172 - 173)

Şunu da unutmamak gerekir ki, insan, kendini ölçü alarak hayvanları anlayamaz:

Öncelikle hayvanların çektiği acıların insanın beyin algısı ve ölüm düşüncesinden yoksun olduğu açık bir husustur.

Hayvanların nasıl bir duygu ile bu acıları yaşadıkları insana kıyaslanmamalıdır. Zira insan beyninin algı mekanizması, alınan duygulara farklı anlam ve içerikler katmaktadır.

Örneğin bir hastanın hastalığından duyduğu acı mekanik bir acı olmakla beraber, umutsuzluk, kimsesizlik, çaresizlik, yokluk, zavallılık gibi algılar insan bilincine ait algılardır.

Gerçekte bizim hastalık dediğimiz de bu keder, hüzün ve ızdırap algımızdan kaynaklıdır.

Hayvanlarda ebedilik veya sonsuzluk gibi bir bilinç algısı olmadığı gibi, yaptıkları işin suç veya kötülük olduğuna dair de bir anlam algıları söz konusu değildir.

Özetle, Allah Hakimdir, abes ve gereksiz iş yapmaz; Rahmandır, Rahimdir, merhametiyle muamele eder. Onun hikmetine ve rahmetine itimat etmek, ona güvenmek ve ona gerçekten inanmak gerekir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun